Bu toz duman içinde ne dediklerini de bilmiyorlar…

Her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar, itiraf edemiyorlar!

“Saray’a giden CHP’li” meselesi  ayyuka çıkınca…

Hani şu Derviş’in müsteşarı ve Y-CHP’nin sözcüsü Öztrak diyor ki:

“Bu komplo bir saray operasyonudur!”

“İstanbul’u kaybeden Saray, milletin gündemini unutturmak için kumpas kuruyor.”

Yandaş yayın organı Sözcü’de, muhalif magazinci Rahmi’ye saray lehine kumpas kurduracak kadar CHP kimlik kaybına uğramışsa, daha çok tezgâha gelir!

Kaset komplosu ile işbaşına geldikleri…

Teröristle, Kürtçüyle, dinciyle, eşcinselle, kripto FETÖ’cülerle kumpas kura kura ulaştıkları noktada…

Bumerangın kendileri vurması kadar normal ne olabilir?

*

İddialara canlı yayında Doğrudur. Biz bunu gayet iyi biliyoruz. İsim vermek istemiyorum” diyen Dersimli, çark edip “CHP’ye kumpas kuruluyor. Her türlü iftira olabilir” demekten çekinmedi!

Ne Külliye’nin ne de Erdoğan’ın dahli yok, tam bir gazetecilik ve siyaset skandalı!

Dersimli Kemal’in bildiği küçük bir çete, İnce ve parti ile oynuyor!

“İspat edin cumhurbaşkanlığını bırakırım” diyen Erdoğan için şu çirkin benzetmeyi yapıyor Öztrak:

“Kumar masasında pey sürer gibi bu ülkenin cumhurbaşkanlığı makamını ortaya koydu!”

Buna pes dememek mümkün değil!

Milletin gözünün içine baka baka yalan üretiyorlar hâlâ!

*

Öztrak, MYK’den çıkıp ağzımızı açık bırakan şu sözleri sarfediyor:

“Matruşkalar açıldıkça oyun içinden oyun çıkıyor!”

“Bu kumpasın açık hedefi CHP ve Kılıçdaroğlu’dur.”

Yalova’daki basın toplantısına geniş katılım gösteren medya için söyledikleri ilginç:

“Saray medyasının olaya ilgisi bu kumpasın delilidir!”

“Yapılan milletin umudu haline gelen CHP’ye itibar suikastidir!”

Muharrem İnce adını hiç zikretmiyor, savunmuyor, aksine suçlar gibi konuşuyor:

“CHP’nin ruhunda kuvayı milliye ruhu vardır… CHP’de çeteyi arayanlar her zaman karşılarında Kuvayı Milliye’yi bulmuşlardır. Çete arayanlar Saray’a ve çevresine baksın.”

Ve diyor ki:

Hiçbir arkadaşımızın bir savunmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyoruz.”

*

Görülen odur ki, “Y-CHP, Türkiye için millî bir mesele” haline gelmiştir…

1938’den sonra Atatürk’ün ilkelerinden saparak hastalanan CHP, Dersimli Kemal ile ruhen de fiziken de ölmüştür…

“Ana muhalefet partisi” olarak ülkede sürekli problem üretmiş, asker-sivil birçok grupla işbirliği yaparak milleti krize sürüklemenin yollarını arar olmuştur.

1950’den beri iktidar yüzü görmeyen CHP, “millî iradeye rağmen”, Güneş Otel skandalları, darbe girişimleri, muhtıra denemeleri, PKK’yi Meclise sokma, FETÖ ve HDPPKK/YPG destekçiliği, Gezi olayları, Suriye’deki harekâtlara muhalefet, İP için kiralık vekil skandalları ve devleti Batıya gammazlamak gibi devlet ve millet karşıtlığına soyunmaktan bile çekinmiyor…

Sadece Erdoğan’ı devirebilmek için çevirmedikleri fırıldak kalmadı…

Başarısız oldukça önlerindeki tek engel Cumhur ittifakı, MHP ve Bahçeli’ye saldırdılar…

*

“Y-CHP’nin ruhunda kuvayı milliye ruhu var”mış!

Kuvayı milliye, Birinci Dünya savaşında “işgallere karşı Türk milletinin kendiliğinden oluşturduğu kuvvettir” Bay Öztrak…

“Kuvayı milliye”, Millî Mücadele’nin düşünce ve amaç birliğini ifade eden kavramdır.

Atatürk’ün astığı adamın heykelini dikenlerin, yerel özerklik isteyenlerin, PKK/YPG’yi terör örgütü görmeyenlerin, Tunceli’ne Dersim diyen Bay Kemallerin nesi Kuvvacı?

Kumpasçılardan, kasetle, köşe yazısıyla dizayn edilen partiden Kuvvacı mı olur beyler?

Vallahi Sabah yazarı Ardıç’ın şu sözlerine katılmamak mümkün değil:

“Partisi bu adamdan mutlaka kurtulmalı ve Türkiye'yi de kurtarmalıdır!”