Walter Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür adlı eserinde, yazı ve matbaa kavramlarının varlığını bile bilmeyen, iletişimin yalnız konuşma dilinden oluştuğu kültürleri, “birincil sözlü kültür” olarak nitelemişti. Telefon, radyo, televizyon ve diğer elektronik araçların “sözlü” nitelikleri ile haşır neşir olan kültürleri ise, “ikincil sözlü kültür” olarak tanımlamıştı. [1] Özellikle matbaa sonrasında, yazı, esasında kendisi de bir teknoloji olarak, kültürün gerek oluşturulduğu gerekse aktarıldığı bir ortam olmuş, yazılı kültürü oluşturmuştu. Sözlü kültürdeki aktarım da yazılı kültürle desteklenmişti.

Günümüzde ise özellikle internetin yaygınlaşması ile beraber hızlı ilerleme gösteren dijital kültür oluşumu devam etmektedir. İnternetin doğuşu dijital kültür için bir milat kabul edilmektedir. İnternetten önce doğup da bugün internet kullananlar için “dijital göçmen” tanımı kullanılırken, sonrasında doğanlar için ise “dijital yerliler” tanımı kullanılmaktadır. Bunlara “internete doğanlar” da diyebiliriz. Şu anda da görüyoruz ki, internet sonrası dönem ilerledikçe bir ırki kısıt olmadığından göçmenler de yerlileşmektedir.

Dijital kültürün bundan öncekilerden ayrışan bir yönü de kültürler arası etkileşimin hiç olmadığı kadar yüksek olmasıdır. Bu çağda bir kültürün diğerine aktarılması her an gerçekleşmektedir. [2] Dolayısıyla kültürel dönüşüm de, zamansal olarak internet hızında, coğrafi olarak ise ancak diller ve çevirilerle sınırlanabilen geniş bir coğrafyada cereyan etmektedir. Dünyada kullanılan dillerden özellikle İngilizce’nin yaygınlığının etkisi ile kültürel dönüşümün coğrafi sınırı belirsizleşmektedir.

Dijital kültürde, kültürün yönlendirilmesi de bu anlamda hiç olmadığı kadar kolay olabilmektedir. Algı operasyonları ile alternatif kültürler oluşturulabilmekte, hatta sözlü kültürden gelen, yazılı ve sonra da dijital hale geçmiş kültür birikimleri dahi dönüştürülebilmektedir. Dijital ortamda, farklı dil konuşan kültür bölgelerinde aynı konuda zıt bilgilerin olduğu durumlar da çoğalmaktadır.

Örneğin; Türkler açısından Batıya akın dünyaya düzen vermek adına bir cihan hâkimiyeti mefkûresi adımı iken, batılılar için Türkler, bütün doğulu halklar için de kullanılan bir genellemenin de etkisiyle, barbar olarak nitelendirilebilmektedir. Sözlü kültür dönemlerinin makro diyebileceğimiz bu örnek zıtlığı, dijital kültür içerisinde daha sınırlı ve küçük olaylar için dahi olabilmektedir. Yine örnek vermek gerekirse, Türkiye açısından DEAŞ, karşı çıkılıp yok edilmeye çalışılan bir terör örgütü iken, dijital medyaların farklı dil ve coğrafi bölgelerinde ise bu örgüt ismen İŞİD’e dönüşmekte, Türkiye ise bu terör örgütünü destekliyor olarak lanse edilebilmektedir.

Zıtlık, sadece farklı dil ve coğrafi bölgelerde değil, Türkiye içinde Türkçe konuşan insanlar arasında da olabilmektedir. Bir kısım, siyasi nefret temeliyle kendi devletlerini teröre destek veren devlet olarak pazarlayabilmektedir. Binlerce yıllık sözlü kültürde Kürşad’ın ne 39 ne 41, tam 40 çeriyle Çin sarayını bastığını bilebilirken, birkaç on yıllık dijital kültürde dünyanın tamamı düşünüldüğünde böyle bir kesinlik oluşturulamamaktadır.

İşte bu amorfluk ve amorfluğa zemin hazırlayan dijital kültür ortamlarından sosyal medya mecraları, algı operasyonları için sıkça kullanılmaktadır.

Algı yönetiminin yanı başımızdaki örnekleri nelerdir? Bir sonraki yazıda algı yönetimi örneklerini inceleyelim.

Kaynaklar:

[1] Ong, Walter J. (2014). Sözlü ve Yazılı Kültür

[2] Altay, Derya (2005). Küresel Köyün Medyatik Mimarı Marshall McLuhan