Türkgün | Siyaset | MHP'li Yalçın'dan muhalefete sert uyarı: ABD’nin değirmenine su taşımayın

MHP'li Yalçın'dan muhalefete sert uyarı: ABD’nin değirmenine su taşımayın

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Adana’daki “Terörsüz Türkiye” buluşmasında muhalefeti hedef aldı. Yalçın, “Dünün antiemperyalistleri bugün müstevlilerin vekilliğine talip olmuştur” diyerek CHP ve İP’i ABD eksenli siyaset izlemekle eleştirdi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Adana’daki “Terörsüz Türkiye” buluşmasında muhalefeti hedef aldı. Yalçın, “Dünün antiemperyalistleri bugün müstevlilerin vekilliğine talip olmuştur” diyerek CHP ve İP’i ABD eksenli siyaset izlemekle eleştirdi.

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları — Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” temalı Adana bölge toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Yalçın, Türkiye’nin iç ve dış politika hamlelerini, küresel gelişmeleri ve “Terörsüz Türkiye” hamlesini detaylarıyla değerlendirdi.

Dünyadaki Kaotik Dönem ve ABD Eleştirisi

Yalçın, Soğuk Savaş sonrası dünyada ortaya çıkan belirsizlik ve kaotik ortamın insanlığı zorlu bir süreçle karşı karşıya bıraktığını belirtti. ABD’nin öngörüsüz ve çıkarcı politikalarını eleştiren Yalçın, Amerikan yönetiminin diğer ülkelerin haklarını yok sayan tutumunun, bölgesel ve küresel sorunları daha da derinleştirdiğini söyledi.

“Ekonomi ve ticaretin büyük ölçüde dolara ve avroya endeksli olduğu bir dünyada ABD veya Batı öksürünce diğer ülkeler nezle oluyor. İnsanlığın kronik hastalıkları sık sık nüksetmekte ve bölgesel yaralar derinleşmektedir” diyen Yalçın, ABD’nin Orta Doğu, Doğu Avrupa, Pasifik ve Atlantik’te sorunları daha karmaşık hâle getirdiğini vurguladı.

Soğuk Savaş sonrası alternatif sistem arayışlarının doğurduğu belirsizlik ortamında dünyamız, tarihinin en kaotik dönemlerinden birini yaşamaktadır. 
Kimi strateji uzmanları; mevcut sarsıntıların, iki kutuplu sistemi yıkan uluslararası zelzelenin artçıları olduğunu öne sürerek, yeni bir küresel düzeninin şafağının sökmekte olduğunu söylemektedir. Kimileri de 40 yıla yakın müddetten beri bir türlü dengeye oturmayan küresel sallantıları, insanlığı felakete sürükleyecek büyük bir beşerî depremin habercisi olarak görmektedir. İhtiyar dünyamız, çetin bir arayışın sancıları içinde kıvranmaktadır. Mevcut kaosu yönetme ve dünyanın efendiliğini sürdürme iddiasındaki ABD’nin öngörüsüz ve çıkarcı politikaları, yerküremizi selamete çıkaracak gibi görünmemektedir. Başka milletlerin ve ülkelerin haklarını yok sayan sömürgeci anlayıştan bir türlü vazgeçmeyen Amerikan yönetimi; bölgesel ve küresel ölçekte yeni sorunlar ve açmazlar üretmektedir.  Maalesef ekonomi ve ticaretin büyük ölçüde dolara, biraz da avroya endeksli olduğu dünyamızda, ABD veya Batı âlemi öksürünce diğer ülkeler nezle olmaktadır. 

Minilateral İş Birliklerinin Önemi

Yalçın, iki kutuplu dünyanın çok kutupluluğa evrildiğini, çok taraflı (multilateral) yapılar yerine zaman zaman küçük ölçekli (minilateral) iş birliklerinin ön plana çıktığını ifade etti.

“Artık ortak menfaatlerde buluşan birkaç ülke, çeşitli alanlarda iş birliği yolları aramaya başlamıştır. Minilateral iş birlikleri, bölgesel ve küresel sorunların çözümünde pragmatik adımlar olarak öne çıkmaktadır” dedi.

Orta Doğu’daki gelişmeler, Rusya-Ukrayna Savaşı, Tayvan ve Pasifik gerilimleri gibi bölgesel ve küresel sorunların minilateral iş birliklerinin önemini artırdığını belirtti.

Başını ABD’nin çektiği Batı emperyalizmi tarafından yayılan virüsler yüzünden, insanlığın müzmin hastalıkları sık sık nüksetmekte, bölgesel ve global yaralar daha da derinleşmektedir. Bilhassa Amerikan yönetimi; Orta Doğu, Doğu Avrupa, Pasifik ve Atlantik’teki bölgesel ve uluslararası sorunların çözümünde yapıcı rol üstlenmek yerine, bunları daha karmaşık ve içinden çıkılmaz vaziyete getirmektedir. İklim değişikliği, çevre kirliliği, küresel kaynakların hoyratça tüketilmesi gibi problemler, insanlığın akıbeti konusunda karamsar tablolar çizilmesine yol açmaktadır. Batı’nın adaletsiz tüketim alışkanlığı, mali ve ekonomik krizlerin kronikleşmesi, ticari rekabetin gümrük duvarları dibinde kör dövüşüne dönmesi, tedarik zincirindeki kırılmalar, küresel piyasalardaki dengesizlik gibi nice ciddi sorun, kaçınılmaz olarak her ülkeyi etkilemektedir. Herkes aynı gemidedir. Dünya, artık Soğuk Savaş yıllarından daha güvensiz bir yerdir. Yeni bir global nizam kuruluncaya kadar, kanaatimizce şimdilik en iyi hâl çaresi; gücü yeten ülkelerin kendi göbek bağını kendisinin kesmesi, kendi hastalıklarına kendisinin reçete yazmasıdır. Her bağımsız devlet, bölgesinde kendi varlığını etkileyen meseleleri kendi tarihî tecrübelerinden yararlanarak, kendi ürettiği yöntemlere dayanarak çözüme kavuşturmalıdır. Sözünü ettiğimiz mecburiyetler, elbette Türkiye için de geçerlidir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra; yeni bir küresel düzen kurma arayışına sahne olan ihtiyar yerkürede, çarpıcı sistem ve konsept değişiklikleri hayata geçirilmeye başlamıştır. Yeni nizam arayışları, doğal olarak güvenlik ve uluslararası politika başta olmak üzere küresel ilişkilerde temel paradigma değişikliğine yol açmıştır.  İki kutuplu dünya, çok kutupluluğa yönelmiştir

Hatta multilateral, yani çok taraflı teşebbüsler; yerini zaman zaman minilateral denemelere bırakmıştır.  Yerkürenin dört yanında, kutup çekimleri yerine, minilateral yani küçük ölçekli iş birliklerinin cazibesi konuşulmaya başlamıştır. Böylece, mevcut global karmaşada daha avantajlı olan; müşterek çıkarlara dayalı, küçük ölçekli iş birlikleri, ortaklık veya ittifaklar ortaya çıkmıştır. Artık, ortak menfaatlerde buluşan birkaç bölge ülkesi veya birbirine uzak iki üç ülke, çeşitli alanlarda iş birliği yolları aramaya, hatta bulmaya başlamıştır. Orta Doğu’da ABD’nin desteğindeki İsrail’in bütün bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit eden saldırgan politikaları, Rusya-Ukrayna savaşı, ABD’nin Latin Amerika ülkelerine karşı sürdürdüğü baskıcı ve tehditkâr tutum, Çin ve ABD arasındaki Tayvan gerginliği, Pasifik uyuşmazlıkları gibi hem bölgesel hem de küresel nitelikteki sorunlar, minilateralizme rağbeti arttırmıştır.
Minilateral iş birlikleri; günümüzde bölgesel ve küresel denklemlerin çözümlenmesi yolunda atılmış pratik pragmatik, adımlardır.

Türkiye’nin Bağımsız Politikaları ve TRÇ İttifakı

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada tam bağımsızlık hedefiyle yumuşak güç olarak sivrildiğini söyleyen Yalçın, eski küresel oluşumların (BM, NATO, AB) yarattığı tıkanıklıklara takılmak yerine, etkin ve caydırıcı uluslararası iş birliği denemelerine kapı açtığını ifade etti.

Yalçın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) İttifakı’nı, bağımsız iş birliği projelerinin yeni bir versiyonu olarak değerlendirdi. “TRÇ, Türkiye’nin bekasının devamı için daima yeni adımlar atma yetkinliğine sahip olduğunu göstermektedir” dedi.

Yeni karmaşık düzende Türkiye, kuruluş aşamasındaki ruhtan kopmaksızın, bölgesinde ve dünyada tam bağımsızlık hedefine bağlı bir yumuşak güç olarak sivrilmiştir. Türkiye; köhne kutup başı teorileriyle vakit zayi etmek yerine, kendine yeni paradigmalar belirleyerek yoluna devam etmektedir. Bu çerçevede Türkiye; sınırlı ama etkin, sonuç alıcı ve caydırıcılık odaklı uluslararası iş birliği denemelerine kapı aralamıştır.  Türkiye; çarkları hayli paslanmış BM, NATO ve AB gibi eski küresel oluşumların yarattığı anaforda dönmek yerine, farklı bağımsız tercihleri tartışmaktadır. Türkiye; kendini hür dünyadan ve taahhüt altında olduğu mevcut uluslararası kurumlardan soyutlamadan, çağın gerekleri doğrultusunda, yeni bölgesel ve kısmi küresel ortaklıklar tesis etmektedir; öyle de olmalıdır.     Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin son alarak gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin İttifakı(TRÇ), bahsettiğimiz bağımsız iş birliği projelerinin yeni bir versiyonudur. Sayın Devlet Bahçeli’nin ortaya attığı TRÇ Projesi, bölgesel ve küresel açmaz ve tehditler karşısında Türkiye’nin elini kolunu bağlayıp oturmayacağının, bekasının devamı için daima yeni adımlar atma yetkinlik ve iradesine sahip olduğunun göstergesidir.

Cumhur İttifakı ve İç Dinamiklerin Güçlendirilmesi

Cumhur İttifakı’nın, Türkiye’nin bugünü ve yarınlarını güvence altına almak üzere ortak refleks geliştirdiğini belirten Yalçın, sınır ötesinde güvenliği sağlamak için içeriye bulaşan tehditlerin yok edilmesinin şart olduğunu söyledi.

“İktidarın ekonomide aldığı tedbirler sonuç vermeye başladı. Savunma sanayii dahil birçok alanda atılan adımlar sevindirici ve nefes açıcıdır. Eskinin hasta Türkiye’si, günümüzün bölgesel ve küresel aktörü seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Öte yandan MHP ve Cumhur İttifakı, Türkiye’de siyasi diyalog ikliminin egemen kılınması, toplumsal huzur ve barışın kalıcı olması için de çaba göstermektedir. Ülkemizi 21. yüzyılda lider devlet konumuna yükseltmek ve Türkiye Yüzyılı ülküsünü gerçekleştirmek maksadıyla atılan temeller, Terörsüz Türkiye hamlesiyle yeni bir safhaya ulaşmıştır.  Terörsüz Türkiye adımı; köklü ve sağlam referanslara dayanmakta, ilhamını büyük Türk tarihinden almaktadır.  Tarih boyunca kurulan büyük Türk devletleri; dünyaya nizam verecek kudrete erişmelerini, önce iç barış ve bütünlüğü sağlamalarına borçludur. Daha sonra da adil bir küresel sistem kurmak için harekete geçilmiştir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle bugün devlet politikası hâline gelen Terörsüz Türkiye çabaları da aynı minvaldedir. İki liderin sırt sırta vererek gösterdiği Terörsüz Türkiye çabaları; milletimizin hem devlet, hem de insan anlayışının ürünüdür.  Bildiğiniz üzere, Terörsüz Türkiye olgusunun bütünüyle halka mal olması için Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda, partimizce 9 Ağustosta 81 ili kapsayan “Terörsüz Türkiye İçin Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” başlatılmıştır. Şu anda gerçekleştirmekte olduğumuz coşkulu toplantı, aynı çerçevedeki 9. ve son buluşmamızdır.
Terörsüz Türkiye buluşmalarında, şehit ve gazi aileleriyle bire bir temasa gelinmiş; bölge toplantılarına onların da iştiraki temin edilmiştir.   Şehit ve gazi ailelerinin haklı hassasiyetlerinin önemsendiği, kalıcı bir samimiyet ikliminin teşekkül ettiği görülmüştür. Öncelikle şehit ve gazi aileleri, sonra da bütün Türk toplumu Terörsüz Türkiye’nin lüzumuna emin olmuştur.   üYeni şehitlerin gelmemesi, yeni gazilerin ortaya çıkmaması için Terörsüz Türkiye hamlesinin hayata geçirilmesinin elzem olduğu noktasında şehit ve gazi ailelerinin, özellikle yaşayan gazilerin desteği alınmıştır. 

Terörsüz Türkiye Hamlesi ve Halk Desteği

Yalçın, “Terörsüz Türkiye” çabalarının devlet politikası haline geldiğini vurguladı. Program kapsamında şehit ve gazi aileleriyle bire bir temas sağlandığını, halkın ve Diyarbakır annelerinin desteğinin alındığını belirtti.

PKK ve bölücü başlarla asla pazarlık yapılmadığını vurgulayan Yalçın, “PKK’nın silah bırakması bir mizansen değildir. Terörsüz Türkiye adımı milletimizin tüm kesimlerinin isteğiyle hayata geçirilmektedir” dedi.

Buluşmalar vesilesiyle Terörsüz Türkiye’yi hemen herkesin istediği, bunun MHP’nin söylemlerinden ibaret olmadığı anlaşılmıştır.  Yıllardır PKK’ya karşı onurlu mücadele veren Diyarbakır anneleri de Terörsüz Türkiye buluşmalarına destek vermiştir. Terörsüz Türkiye adımına dair Dem Parti, PKK ve bölücübaşı Öcalan ile asla pazarlık edilmediği ve teröre herhangi bir şekilde taviz verilmesinin söz konusu olmadığı sabırla anlatılmıştır. PKK’nın kendini feshedip silah bırakmasının bir mizansen olmadığı ısrarla vurgulanmıştır. Dem Parti’nin de bin yıllık kardeşlik iklimine meşru yollardan katkıda bulunma arzusunun önemi dile getirilmiştir. Terörsüz Türkiye’ye mübalağalı tavır ve içi boş söylemlerle karşı çıkan siyasi partilerin, Türkiye’nin düşmanlarıyla aynı safta buluştukları gerçeği, milletimizin dikkat nazarlarına sunulmuştur. Türk milliyetçiliği fikrinin Batı’daki gibi ırkçı, ayrıştırmacı, bölücü ve seçici olmadığı hakikati, Terörsüz Türkiye hamlesinin revaç bulmasında amil olmuştur. Milliyetçilik ülküsünün bilakis kavrayıcı, kapsayıcı, bütünleştirici ve birleştirici olduğu bu vesileyle hafızalara kazınmış, toplumcu niteliği öne çıkmıştır. MHP'nin hem siyaset platformundaki hem de kamu vicdanındaki eşsiz ve benzersiz mevkii, Terörsüz Türkiye çabalarına güç katmıştır. Söz konusu buluşmalar vesilesiyle milletimizin MHP’ye teveccühünün artarak devam ettiği ayan beyan görülmüştür. 

Muhalefete Eleştiriler

Yalçın, CHP ve İP başta olmak üzere muhalefet partilerini ABD eksenli tutum sergilemekle eleştirdi. “Dünün antiemperyalistleri bugün müstevlilerin vekilliğine talip olmuştur. Türkiye bekası için gerekli tedbirler alınacaktır” ifadelerini kullandı.

ABD ve İsrail’e de uyarıda bulunan Yalçın, Türkiye’nin yalnızca bölgesel değil, küresel denklemlerde de merkezi aktör konumunda olduğunu kaydetti.

Cumhur İttifakı, yerli ve millî hamlelerle Türkiye’nin refah ve güvenliğine önemli katkılarda bulunurken, muhalefet ise iş birlikçi tutumunu devam ettirmektedir. Terörsüz Türkiye olgusunun milletimizin bekası, ülkemizin mevcudiyeti açısından taşıdığı önemi göz ardı eden muhalefet bozgunculuktan vazgeçmemektedir. CHP ve İP başta olmak üzere muhalefetteki irili ufaklı siyasi partiler, Washington yönetiminin değirmenine su taşımaktadır.
Geçmişte büyük bir tantanayla ABD karşıtı tutum sergileyen değme Marksist ve sosyalistlerin bugünkü yerli siyasi uzantıları, gönüllü Amerikancı tavır sergilemektedir. Dünün anlı şanlı antiemperyalistleri, bugün müstevlilerin vekilliği ve taşeronluğu görevlerine talip olmuştur.
Terörsüz Türkiye gayretlerinin baltalanmaması ve Türk dış politikasında tek bilek tek yürek olunması elzemken, muhalif siyasi partilerden çatlak sesler yükselmektedir.  Muhalif partilerce İsrail celladı Netanyahu’nun urganını yağlama ritüelleri sahnelenmektedir. 
 

MHP’nin Taahhütleri ve Terörsüz Türkiye Garantisi

Toplantıda Yalçın, MHP’nin önümüzdeki dönemdeki duruşunu şöyle özetledi:

  • Türkiye’nin bağımsızlığına halel getirecek oluşumlara karşı duracak,
  • Terörsüz Türkiye projesinin garantörlüğünden taviz vermeyecek,
  • İç barış sağlanana kadar fedakârlık gösterecek,
  • Terörün Türkiye gündeminden tamamen çıkarılması için siyasi diyalog havasının korunmasını sağlayacak,
  • Terörsüz Türkiye kervanının Kızılelma’ya ulaşmasını temin edecek.

Toplantı, 9 Ağustos’ta başlatılan ve 81 ili kapsayan “Terörsüz Türkiye İçin Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” programının Adana’daki 9. ve son buluşması niteliğinde gerçekleştirildi.

MHP, yaptığı açıklamalarla hem parti içi hem de toplumsal bağlamda Terörsüz Türkiye hamlesine destek mesajını güçlü şekilde vurgulamış oldu.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...