Türkiye’nin “lider ülke” olma yürüyüşünü durdurmak için içeriden ve dışarıdan amansız saldırılar artarak devam etse de, hepsinin üstesinden gelmek için büyük ve kesintisiz bir çaba gösteriyor ve yolumuza devam ediyoruz. Kovid-19 salgını bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gündemden çıkmamıştır. Daha dikkatli olmamız ve kurallara mutlaka uymamız her şeyden önce bir vatandaşlık görevidir. Diğer taraftan olağanüstü gelişmeler yaşanıyor, tarihi kararlar alınıyor.

TÜRK DEVLETİNİN GÖLGESİNE SIĞINACAKLAR

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin ibadete açılması Türk milletini ne kadar sevindirmiş ve heyecanlandırmışsa; Türk düşmanlarını da o kadar üzmüştür. Bu hazımsızlıkla daha da azmış durumda saldırıyorlar. Tek tek bir şey yapamayacaklarını gördüler, şimdi şer ittifakları kuruyorlar. Bu karanlık ittifaklara özellikle Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Müslüman ülkelerin de girmesi çok düşündürücüdür. Bunların zerre kadar aklı ve öngörüsü olsa, bütün tarih boyunca olduğu gibi dönüp dolanıp yine Türk devletinin gölgesine sığınacaklarını, Türk milletinden himmet bekleyeceklerini görür ve anlarlar. Tarih yeniden yazılırken, bunların yaptıkları elbette unutulmayacaktır. Bu ülkelerin tarihi gerçekleri bir kez daha gözden geçirmeleri herkesten önce kendi menfaatlerine olacaktır.

DÜŞMANLIK YERİNE İŞ BİRLİĞİ

Fransa’nın kepazelikleri can sıkıcıdır. Ancak, Macron denilen zavallının Türkiye saplantısı bir kuru gürültüden ileri gitmiyor. Akıl ve izan sahibi Avrupa ülkeleri Türkiye’ye düşmanlık etmek yerine, iş birliği yapmanın dünya ve bölge gerçeklerine çok daha uygun olduğunun, ortak çıkarların da bunu gerektirdiğinin farkındalar. Nitekim, Fransa ve özellikle Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye karşı harekete geçirme gayretleri, bununla da yetinmeyip bir haçlı ittifakı oluşturma girişimleri, sonuçsuz kalmıştır. Yunanistan’ın Türkiye’ye düşmanlıkla bir yere varamayacağını, akla, izana, hukuka, uluslararası anlaşmalara hiçbir şekilde uymayan dayatmalarının sadece ve sadece kendilerini yakacağını görmeleri, yapabilecekleri en doğru şey, alabilecekleri en doğru karar olur. Aksi halde, Türk milletinin düşmana ne yaptığı bilinmektedir.

ORUÇ REİS, GÖREVİNİN BAŞINDA

Karadeniz’de doğal gaz bulmuş olmamız, Yunanistan’ı ve Türk düşmanlarını daha da telaşlandırmıştır. Her ne kadar içimizde de Yunanistan’dan aşağı kalmayan vicdanları kararmış iş birlikçiler olsa da, bu güruh için yapabileceğimiz bir şey yoktur. Ne yolumuzdan döneriz ne en küçük bir taviz veririz. Akdeniz’de varlığımızla, ana karamızdaki varlığımız arasında hiçbir fark yoktur. Nasıl ki 780 bin kilometrekarelik kara parçamızın tek bir taşından taviz vermiyorsak; 460 bin kilometrekarelik Mavi Vatan’ımızın da tek bir damlasından vazgeçmemiz katiyetle söz konusu olamaz. Mavi Vatan’ımız namusumuzdur ve bunu ne pahasına olursa olsun çiğnetmeyiz. Oruç Reis, görevinin başındadır ve sonuna kadar da araştırmalarına devam edecektir. Sonrasında gerekirse sondaj gemilerimiz de kendi görevlerini elbette yapacaklardır. Yunanistan aklını başına almalıdır. En küçük bir çılgınlığın bedeli ağır olur. Türk milletinin şakası yoktur. Ayağımızın altında dolaşanın akıbetinin ne olduğunu da yine en iyi Yunanistan bilir. Denizde provokasyon yapanları bekleyen makus son, çırpına çırpına boğulmaktır.

LOZAN TAPU SENEDİMİZ

Bu yazdıklarımız sadece Yunanistan’la da sınırlı değildir. Libya’daki varlığımızdan rahatsız olan her kim olursa olsun, bunu böyle bilmelidir. Türkiye’yi Akdeniz’den çıkarmayı hiç kimse aklının ucundan bile geçirmemelidir. Bizi Anadolu coğrafyasına kıstırmaya ve sıkıştırmaya yönelik bütün kirli ve kanlı planlar tarihin çöplüğüne atılmaya mahkûmdur. Lozan Anlaşması tapu senedimizdir ve Yunanistan’ın iddiaları açık şekilde bir ihlaldir. Özellikle Ege adalarının silahlandırılması açık bir provokasyondur. Buralarda filli durum oluşturma gayretleri boşunadır. Yeri ve zamanı gelince bu adaların boşaltılması için de gereken yapılır. Buna inancımız tamdır.

EGE’DEKİ STATÜKO YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ

Diğer taraftan Meis Adası üzerinden Türkiye’nin Akdeniz bağını koparma çabası Yunanistan için boş bir hayaldir. Bir defa daha ve altını çizerek belirtelim. Meis Adası’nın Türkiye’ye uzaklığı 2 kilometredir. Yunanistan ana karasına mesafe ise 580 kilometredir. Bu durum Türkiye’nin bütün tezlerinde ne kadar haklı olduğunun da ispatıdır. Sayın Bahçeli, kısa süre önce yaptığı bir açıklamada, Ege’de var olan statükonun yeni baştan değerlendirilmesini, Türkiye ile Yunanistan arasında uzun yıllardır devam edegelen deniz sınırı sorununun, hava sahası ve kıta sahanlığı anlaşmazlıklarıyla coğrafi formasyonlardaki ihtilafların, siyaset ve diplomasinin imkânlarıyla masaya yatırılmasını teklif etmişti. Her iki tarafın menfaatleri de bu teklifin ivedilikle ele alınıp değerlendirilmesini gerektiriyor. Aksi halde ne olacağını da, yine Sayın Bahçeli söylemişti ve biz Yunanistan’a bir defa daha hatırlatalım: Yunanistan hiç kimseye güvenip de kâğıttan kaplanlık yapmamalıdır. Türk milleti korsan ve düşman niyetleri yeri gelirse nefesiyle, yeri gelirse kanıyla, canıyla bertaraf edecektir.