Rakibi eksik yakalamışsın. Hem dünyaca ünlü iki golcüsü yok, hem de 6-7 as futbolcusu. Üstelik maça da çok iyi başlamışsın, rakibe basmışsın, boğmuşsun, golü de bulmuşsun. Niye telaş yapıyorsun, niye çabuk oynama hevesine kapılıyorsun. Tut topu, yap pasını, usta ayaklarla buluştur, bul pozisyonları. Bizim yapmamız gerekeni Norveç yaptı. Biz onların açılmasını beklerken, ayağa top yaptılar, kanatları çok iyi kullandılar ve ilk yarıda bizi sahamıza hapsederek beraberlik sayısını da buldular. Bizim telaşlı oyunumuza “Çiçeği burnunda” hocamız da dur diyemedi. Belki o da bir an önce farkı arttıracağımızı düşündü ama yanıldı.

İkinci yarıya da istekli ve baskılı başladık. Bu kez topu elimize geçirdik. Daha sakin, daha pas yaparak, kanatları daha çok kullanarak gol aradık. Ama bir türlü istediğimiz golü bulamadık. Çok pas hatası yaptık. Ne Burak, ne Cengiz, ne Hakan Çalhanoğlu, ne de oyuna girenler günündeydi. Stefan Kuntz ile ne değişti derseniz ? Elinde sihirli değnek yok ki, Alman hocanın, daha dün bir, bugün iki. Bildiğimiz tek şey idmanlarda üzerinde durduğu atak yönünü değiştirme isteğini futbolcular zaman zaman yerine getirdiler. Getirdiler de, bunun sonucunda gelişen atakları değerlendiremediler. Kuntz şimdi takımı tanıdı, ikinci maçta daha değişik düşünceleri olacağını umuyoruz. Ama bu gruptan çıkmak için yeter mi ?

İşte o zor görünüyor.