Son yüzyıldaki sosyo-kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmeler, demokratik düşünceler konusundaki ilerlemeler insanların daha eğitimli olmalarını ve potansiyellerinin en üst düzeyde kullanmalarını gerekli kılmıştır.

Tarihsel sürece baktığımızda okuryazar olmak bile önemliyken, şimdilerde ise bırakın lisans eğitimini lisansüstü eğitim yani yüksek lisans ve doktora yapmanın yeni nesil için bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz.

Hal böyle olunca günümüzde Türkiye’de milyonlarca genç üniversitelerde öğrenim görmeye yöneliyor.

Üniversite öğrencilerinin bir kısmı kendi ikamet ettiği yerde ancak büyük bir kısmı da başka bir ilde öğrenim gördüğünü biliyoruz.

Yükseköğretim Kurulu’nun geçen dönemki istatistik verilerine göre Türkiye’de 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 950 bin 142 öğrenci ve 184 bin 566 öğretim elemanı bulunuyor. Öğretim elemanlarının 34 bin 280’i profesör, 22 bin 462’si doçent, 44 bin 216’sı doktor öğretim üyesi, 37 bin 039’u öğretim görevlisi ve 46 bin 569'u araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.

Devletimiz öğrencilerimizin eğitim öğretim ihtiyacını karşılamak için elinden geleni yapmaya çalıştığını söylemek mümkün.

Ancak eğitim ve öğretim dışında kalan ve öğrencilerin öğretimini dolaylı olarak etkileyen kişisel gelişimi ile ilgili hizmetlerde ise bazı eksikliklerin olduğunu söyleyebiliriz.

Anayasamızın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”  denilmektedir.

Kişisel gelişim ile ilgili hizmetleri anayasamızın 2. maddesinde karşılığı olan hizmetler olarak da görebiliriz.

Nedir bu hizmetler?

Bir: Burs-kredi hizmetleri, ek görev-iş bulma hizmetleri, barınma/yurt-pansiyon hizmetleri, beslenme hizmetleri, ulaşım hizmetleri gibi sosyal yardım hizmetleri.

İki: Sağlık ile ilgili önlemler alma, sağlık eğitimi verme, koruyucu sağlık ve tedavi hizmetleri gibi sağlık hizmetleri.

Üç: Üniversiteye uyum yani oryantasyon, psikolojik yardım, akademik kariyer planlama gibi psikolojik destek hizmetleri.

Dört: Özel yetenekleri geliştirici çalışmalar, başarısızlığı giderici çalışmalar ve destekler gibi özel eğitim ve özel yetiştirme hizmetleri.

Boş zaman eğitimi, spor, sanat ve kültür alanında çeşitli etkinlikler gerçekleştirme gibi sosyal ve kültürel hizmetler.

Tüm bu hizmetler öğrencinin ihtiyaç duyduğu ve anayasamızın bağlayıcı hükmü gereği her öğrenciye sağlamamız gereken hizmetlerdir.

Peki bu hizmetleri devlet eliyle sağlayamazsak ne olur?

Hayat boşluk kabul etmez..!

Hemen bir takım legal olmayan unsurlar devreye girer.

Birçok terör örgütlerinin geçmişte üniversiteye yeni başlayan öğrencileri kandırmak için barınma, beslenme, ulaşım başta olmak üzere öğrenci kişisel gelişim ihtiyaçlarını karşılayarak kullandıklarını biliyoruz.

15 Temmuz 2016 yılında FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası bu durum bilinir hale gelmiş devlet organları gerekli önlemleri almıştı.

Ancak Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Sayın Prof. Dr. Erol Özvar’ın basın açıklamasında da anlaşılıyor ki, birileri hala akıllarını başlarına almamışlar. Kiralık beyinleriyle kriptolar yeniden hareketlenmişler.

YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Erol Özvar, üniversite rektörlerine gönderdiği mesajda: “2023 Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonuçlarına göre üniversitelere yerleşen adayların kayıt işlemleri 1 Eylül Cuma 2023 itibarıyla sona eriyor. Özellikle son dönemde yükseköğretim öğrencilerini bünyelerine katmayı amaçlayan FETÖ, PKK ve sair terör örgütlerinin öğrencilerin barınma hususundaki ihtiyaçlarını kullanarak harekete geçebileceklerine ve ‘öğrenci evi’ adı altında gençlerimizi kendi çevrelerine toplamaya çalışabileceklerine yönelik duyumlar gelmektedir. Özellikle eğitim öğretime yeni başlayacak öğrencilerimize barınma konusunda yardımcı olmanızı, onlara rehberlik etmenizi, gerekli uyarı ve tavsiyelerde bulunmanızı, mümkünse üniversiteniz bünyesinde kuracağınız ‘destek birimleri’ aracılığıyla öğrencilerimizin ihtiyaçlarına cevap vermenizi fevkalade önemli bir husus olarak görüyoruz. Bu konuda şehrinizdeki ilgili kurumlarla sürekli bir iletişim ve iş birliği içerisinde olmanızı sizlerden hassaten rica ediyorum.”

YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Erol Özvar’ın bu açıklamasına istinaden devlet kurumlarımızın yöneticilerine önerim: Öğrencilerimizin üniversitelerde en temel ihtiyaçları olan barınma, beslenme, ulaşım, burs, sağlık hizmeti, boş zaman etkinlikleri gibi ihtiyaçlarının karşılanması için anayasada belirtildiği üzere gerekli önlemleri ivedilikle almaları. Tüm bunları devlet kurumları çalışanlarının marifetiyle ve liyakat esaslı yapmaları. Gerekçesi ne olursa olsun devletin asli işini bir takım STK’lara havale etmemeleri. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım..!