Türk devleti olması gereken mücadeleyi yapmaktadır. Geçmişin yanlışlarıyla, bugünün doğruları aynı anda birbirine karıştırılmamalıdır. Hele hele “Bugün Suriye’ye savaş açsak banko Esad’ı tutarım” diyenleri CHP’de en yüksek göreve getirip, onu milletvekili yapan, nerdeyse partinin tamamını YPG’nin dostlarından oluşturan Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda Türk devletine akıl vermeye kalkmamalıdır. Onun penceresi Esad, onun penceresi YPG’dir.

Yazıyı kaleme aldığım vakitlerde saat gece 02.30’u gösteriyordu ve Türk ordusu, Esad güçlerinin üzerine fırtına gibi bombalar yağdırmaya devam ediyordu. Türkiye’nin Suriye ordusunun İdlib çatışmasızlık bölgesi sınırları dışına çekilmesi için verdiği sürenin dolmasından hemen sonra Türk ordusu harekete geçti. Suriye üzerindeki rejim güçlerine yönelik harekete geçmeden saatler önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye haklı mücadelesinden hiçbir zaman geri durmayacaktır. Hiçbir şehidinin kanını yerde bırakmayacaktır” sözlerini kullanması bir nevi Türk ordusunun operasyonunun işareti olmuştu. Rusya’nın güdümündeki rejim güçlerinin son aylarda Türk ordusuna yönelik kalleşçe saldırıları bardağı taşırmış, son olarak 33 askerimizin şehit edildiği alçakça pusu sabırları tamamen tüketmişti. Artık Suriye’deki rejim güçlerinin şehitlerimizin hesabını verme vakti gelmiştir. Her bir şehidimizin hesabı, Esad’tan sorulmalı ve Suriye’deki mazlumlar, masumlar Esad rejimin zulmünden tamamen kurtarılmalıdır. Türkiye’nin hedefi bu olmalıdır.

Türkiye elbette sadece Suriye’de yerleşik düzene geçmiş olan ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın ikiyüzlülükleri ve menfaatleri için kılıktan kılığa girmeleriyle değil, aynı zamanda Türkiye’de de “Suriye’de ne işimiz var?” propagandası yapan başını CHP’nin çektiği siyasi bir çeteyle uğraşmaktadır. Bunlar terörle mücadelede, sınır güvenliğini korumada, güvenli bölge oluşturma hedefinde Türk devletine ayak bağı olmaktadır. Suriye konusunda yaptıkları hiçbir yorum ve çağrıda samimi değillerdir.

“Suriye’de ne işimiz var?” diyorlar, temizlemek için mücadele ettiğimiz YPG safını tutuyorlar.

“Suriye’de ne işimiz var?” diyorlar, ABD’nin terör örgütü YPG’ye verdiği tonlarca silaha seslerini çıkarmıyorlar.

“Suriye’de ne işimiz var?” diyorlar, bir gün olsun Esad’ın kendi masum halkının üzerine bomba yağdırmasına ve askerimizi şehit etmesine eleştiri getirmiyorlar.

AKP’nin Suriye politikasını eleştiriyorlar ama “Stratejik Derinlik” uydurmalarıyla başlangıçtaki yanlışlıkların mimarı Ahmet Davutoğlu ile artık aralarından su sızmıyor. Bunlardan kimi milletvekili verip Ahmet Davutoğlu’nun partisini güçlendirmekten, kimi ittifak kurmaktan bahsediyor.

Türkiye’yi yöneten AKP hükümeti dün yanlışlıklar yapmış olabilir, nitekim bugün durduğu nokta çok doğrudur. Terörle mücadele, sınır güvenliği, güvenli bölge oluşturma ve masum insanları koruma çabasına şimdi kim ne diyebilir? Meseleye bu pencereden bakmayan ve bakamayan herkes “Suriye’de ne işimiz var?” yaygarası yapmaktadır.

Bu özetlediğimiz pencereden bakınca vicdanlı, vizyonlu, vatansever bir tek kişi “Suriye’de ne işimiz var?” sorusunu soramaz.

“Suriye’de ne işimiz var?” diyenler ABD, Rusya ve İran’ın Suriye ile sınır komşuluğu bile yokken, acaba Suriye’de askeri üsler kurmasını, asker yığmasını, terör örgütlerini maşa olarak kullanmasını idrak edebilecek akıl sahibi midir? Ya da gram akılları var mıdır?

Hadi yarın Suriye’den tüm askerlerimizi, elimizi, ayağımızı çekelim. Sınırlarımıza PKK’nın yerleşmesini ve ülkemize saldırılarını, Suriye’deki masum insanların öldürülmesini kim durduracak?

Suriye’de yüzlerce şehidimizin katili olduğu halde terör örgütüne “YPG bize saldırmaz” diyerek kol kanat geren Kemal Kılıçdaroğlu mu sınırlarımızı koruyacak?

Geçmişte Suriye bataklığını oluşturan Ahmet Davutoğlu gibi birine el ve gönül verip, bugün çok doğru ve milli duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sırt dönmek zaten kimlerin hesabına çalıştıklarının bir belgesi olmaktadır.

Türk ordusu Suriye’den çekilsin, oralara terör örgütü YPG yerleşsin inanın Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosu zil takıp oynayacaktır.

Türkiye’nin ABD, Rusya, İran, Esad’ın rejim güçleri, terör örgütleriyle uğraştığı ve bunlara harcadığı enerji, mücadele yetmiyor gibi bir de böyle bir zihniyetle iç siyasette mücadele veriliyor.

Hem Esadcı, hem YPGci olunarak Türkiye’nin Suriye politikasına akıl verilemez. CHP’nin başını çektiği muhalefet bunu yapmaktadır.

Türk devleti olması gereken mücadeleyi yapmaktadır. Geçmişin yanlışlarıyla, bugünün doğruları aynı anda birbirine karıştırılmamalıdır. Hele hele “Bugün Suriye’ye savaş açsak banko Esad’ı tutarım” diyenleri CHP’de en yüksek göreve getirip, onu milletvekili yapan, nerdeyse partinin tamamını YPG’nin dostlarından oluşturan Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda Türk devletine akıl vermeye kalkmamalıdır. Onun penceresi Esad, onun penceresi YPG’dir.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz günlerde Türkiye’de hükümetin de, muhalefetin de aynı noktada buluşmasını, aynı pencereden bakmasını çok isteriz ama maalesef bazılarının manzarası budur.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’de anlayana ve uygulayacak olana bu manada “Gün bir olma, beraber olma, birlikte aynı cephede, aynı şuur ve ruhda buluşma günüdür. Kimin hangi siyaset anlayışının, hangi fikri ve ideolojik akımın mensubu olduğunun bir önemi elbette kalmamıştır. ‘Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben’ ilkesinde cesaretle kucaklaşmak mühim ve müessir bir zorunluluktur. Bütün Türk vatandaşlarının seferberlik ruhuyla yeni bir Milli Mücadele ortak paydasında kenetlenmeleri mukadderatımıza istikamet çizecek istiklal ve istikbal meselesidir” şeklinde anlamlı bir çağrı yapmıştır. Ama bu çağrıya ancak Türkiye penceresinden bakanlar ayak uyduracaktır.

Türkiye vatanını, mazlumları ve masumları koruma mücadelesi veriyor. Türkiye’nin yükü ağırdır. Her Türk vatandaşı bunun farkına varmalı ve milli duruşunu bozmamalıdır.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.