Kazakistan’ın Batı bölgesinde LPG zammına tepkiyle başlayan protesto gösterileri hızlı bir şekilde Kazakistan’ın diğer büyük şehirlerine yayılmıştı.

Olayların üçüncü gününden itibaren valilik ve diğer kamu binalarının ateşe verilmesi, marketlerin yağmalanması ve güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırıların gerçekleşmesiyle olaylar şiddet ve terör eylemlerine dönüşmüştü. Olayların güvenlik güçleri tarafından kontrol altına alınması neticesinde Cumhurbaşkanı Tokayev’in önerisiyle yeni bir hükümet kuruldu. 11 Ocak günü Tokayev, yaşanan olayların sebepleri ve bundan sonraki süreçle ilgili yapılması gerekenleri anlattığı konuşmasını “Yeni Kazakistan’ı birlikte kuralım” sözleriyle bitirdi.

Tokayev’in konuşması Kazakistan’da yaşananları anlamak açısından son derece önem arz ediyor. Olayların neden ve nasıl başladığını anlatan Tokayev, olayların arkasında nelerin olduğunu söylerken konuşmasının neredeyse dörtte üçünü sosyo-ekonomik sorunlara ve bunlara yönelik alınması gereken tedbirlere ayırdı. Ülkedeki yönetime yönelik yolsuzluk, hukuksuzluk ve ihanete varan suçlamalarda bulunan Tokayev, gerçekleşen olayların büyük ölçüde sosyo-ekonomik sorunlardan ve bazı devlet kurumlarının başarısızlığından kaynaklandığını belirtti. Tokayev’e göre halkın memnuniyetsizlikleri başka güçler tarafından bir araç olarak kullanılmış ve olaylar önce protesto gösterileri, sonrasında haydut ve çapulcuların sokaklara çıkması, son olarak ise yabancı savaşçıların da dâhil olduğu silahlı teröristlerin olaylara katılmasıyla bu noktaya varmıştı.

GÜVENLİK ZAFİYETİ VE YENİDEN YAPILANDIRILMASI

Kazakistan’ın en büyük şehri olan Almatı’da bu kadar hızlı bir şekilde valilik ve kamu binalarının yakılması, hava limanının kontrolünün kaybedilmesi ülkede ağır bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğunun göstergesi oldu. Nitekim olaylar sırasında ilk olarak Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Nazarbayev’in yetkilerini Tokayev’e devrettiği duyuruldu ve arkasından Milli Güvenlik Komitesi Başkanı Karim Masimov görevinden alınarak tutuklandı. Ülkede yedi yıl başbakanlık yapmış olan Masimov, 2016’dan bu yana da Milli Güvenlik Komitesi Başkanıydı. Olaylar sırasında bazı bölgelerdeki Milli Güvenlik Komitesi liderlerinin yeterli askeri cephaneye sahip olmasına rağmen içinde silahların ve gizli belgelerin olduğu binalarını terk ettikleri yine Tokayev tarafından açıklandı. Bundan sonraki süreçte, Kazakistan’daki istihbarat ve güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması sürecinin başlayacağı ve Tokayev’in devlet içindeki konumunu güçlendireceği anlaşılıyor.

YOLSUZLUK, EŞİTSİZLİK VE LİYAKATSİZLİK SORUNLARI

Protestoların başlangıcının büyük ölçüde sosyo-ekonomik sorunlardan kaynaklandığını söyleyen Tokayev, devlet içindeki yolsuzluk, liyakatsizlik ve toplum içindeki gelir adaletsizliğine vurgu yaptı. Eşitsizliğin kronik bir sorun haline dönüştüğünü söyleyen Tokayev, nüfusun ortalama geliri kâğıt üzerinde artıyor gibi görünse de yıldan yıla daha da kötüleştiğini belirtti. Ülkedeki yolsuzluk iddialarının Meclis’te Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesi de son derece dikkat çekici oldu.

Özellikle Kazakistan’daki demiryolları, posta kurumu ve Kazmunaygaz gibi büyük kurumların içinde yer aldığı “Samurık Kazına” (Samurık mitolojik bir kuş adı, Kazına ise hazine demek. Kurum, Kazakistan’ın milli varlık fonudur) ile ilgili yolsuzluk itirafları çarpıcıydı. Bunun yanında Çin sınırındaki Korgos Serbest Ticaret Bölgesi’nde de yetkililerin yolsuzluk yaptığı, vergi ve harçların ödenmediği ve Çin’in gümrük rakamlarıyla Kazakistan’ın rakamlarının örtüşmediğine dikkat çekilerek, on milyarlarca Tenge (1 Dolar = 434 Tenge) kaybedildiği belirtildi. Konuşmasının bir yerinde Nazarbayev’den bahseden Tokayev, Birinci Cumhurbaşkanı Elbaşı sayesinde ülkede bir şirketler grubunun oluştuğunu ve uluslararası düzeyde zengin bir tabakanın ortaya çıktığını belirterek, artık Kazakistan halkına saygı göstermenin ve halka yardım etmenin zamanının geldiğini söyledi. Tıpkı devletin güvenlik kurumlarında olduğu gibi ekonomik kurumlarında da yeniden yapılandırma sürecinin başlayacağı görülüyor. Bunun yanısıra, özel sektör ile devlet arasındaki ilişkiler de yeniden gözden geçirilecek ve bu bağlar sıkı bir denetim altına girecek. Tokayev bu süreçteki söylemlerinde doğrudan Nazarbayev’i hedef almıyorsa da Nazarbayev döneminde yolsuzluk ve usulsüzlük yaparak zenginleşenlerle bir mücadele döneminin başlayacağı anlaşılıyor.

KAZAKİSTAN’DAKİ KGAÖ ASKERLERİ VE RUSYA

Almatı’daki şiddet olayları ve terör saldırıları başladıktan sonra Kazakistan, üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ)’nden yardım talep etmişti. Yardım talebine cevap sadece Rusya’dan gelmedi. KGAÖ’nün dönem başkanı olan Ermenistan da yardım edeceklerini açıkladı. Çoğunluğu Rusya’dan olmak üzere Kırgızistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan askerlerinden oluşan yaklaşık 2500 kişilik KGAÖ “Barış Koruma Gücü” Kazakistan’a gönderildi. KGAÖ askerleri olaylara müdahale etmeyip başkent Nur-Sultan’daki stratejik devlet binalarının korunması görevini üstlendi. KGAÖ askerlerinin gelmesiyle birlikte Başkent’teki Kazak kolluk kuvvetleri de Almatı’ya sevk edildi. Tokayev’e göre eğer KGAÖ askerleri gelmeseydi Almatı’da kontrol tamamen kaybedilebilir ve sonrasında da Başkent düşebilirdi.

Bu süreçte Rusya öncülüğündeki KGAÖ Avrasya’daki işlevselliğini ispatlamış ve prestijini artırdı. Rusya 2010 yılındaki Kırgızistan’daki olaylar sırasında Kırgızistan’ın “Barış Gücü” davetine karşılık olayların Kırgızistan’ın iç meselesi olduğunu belirterek reddetmişti. Ancak Kırgızistan’daki olayların ardından KGAÖ’nün iç güvenlik krizlerinde de müdahale edebilmesinin önünü açan anlaşmalar imzalanmıştı. KGAÖ’nün Kazakistan’a asker göndermesi, Avrasya bölgesindeki KGAÖ üyesi ya da üye olma potansiyeli olan diğer devletlere de “ülke güvenliğiniz ya da rejimleriniz tehlikeye düşerse KGAÖ yardım eder” mesajını verdi.

KGAÖ askerlerinin Kazakistan’a gelmesiyle birlikte askerlerin ne zaman döneceği ve Rus etkisinin Kazakistan’da artacağı, hatta Rusya’nın Kazakistan’ı işgal edebileceği üzerine tartışmalar gündeme geldi. Rusya açısından en uzun sınırlara sahip olduğu komşusu Kazakistan’da oluşabilecek bir istikrarsızlık ya da ikili ilişkileri bozacak bir girişim istenen bir ihtimal değildir. Bu sebeple Rusya ile Kazakistan arasındaki mevcut müttefiklik ilişkisinin sürdürülmesi ve Kazakistan’ın istikrarı Rusya’nın lehinedir. Olayların kontrol altına alınmış olmasıyla birlikte Rus askerinin Kazakistan’da kalmasını gerektirecek bir durum da kalmamıştır. Nitekim Tokayev de KGAÖ askerlerinin 10 gün içinde Kazakistan’dan ayrılacağını duyurmuştur.

KAZAKİSTAN, TÜRKİYE VE TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATİ

Kazakistan Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bugüne kadar Türkiye’nin Türkistan coğrafyasındaki en iyi ve sorunsuz ilişkilere sahip olduğu ülkedir. Bunun yanında Türk Devletleri Devlet Başkanları zirvelerinin başladığı 1992 yılından itibaren Türk Keneşi’nin kurulmasına ve isim değişikliği ile birlikte Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’nın oluşmasında Kazakistan’ın önemli bir rolü olmuştur. Bu süreçte tüm zirvelere katılan tek devlet başkanı olan Nursultan Nazarbayev, Teşkilat’ın kurumsallaşmasında da en etkin liderlerden biri olmuştur.

TDT son on yıl içinde kurumsallaşma yönünde önemli bir mesafe kat etmiştir. Kazakistan, kuşkusuz ki TDT’nın bundan sonraki dönemde daha da güçlenmesi, orta ve uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi bakımından da önemli bir aktör olmaya devam edecektir. TDT Kazakistan’daki gelişmelerle ilgili olarak 6 Ocak’ta bir açıklama yaparak “Kazakistan’da barış ve istikrara verdiğimiz önemi vurguluyor ve Kazakistan’la güçlü dayanışmamızı ifade ediyoruz. Kazak yetkililerin barışçıl bir şekilde gerginliğin giderilmesi, düzen ve sükunetin yeniden tesis edilmesi kapasitesine sahip olduğuna inanıyoruz” demiştir.

Türkiye de olaylar sonrasında Kazakistan yönetiminin ve halkının yanında olduğunu belirtmiş ve TBMM’de de Kazakistan’ın barış ve istikrarına her türlü desteği vermeyi sürdüreceği beyan eden ortak bir açıklamada bulunulmuştur. TDT’nın Kazakistan’daki durumla ilgili gerçekleştirilen olağanüstü Dışişleri Bakanları toplantısında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türk Dünyası 2040 Vizyonu”na atıfta bulunarak, kalkınma ve işbirliğinin en temel koşulunun güvenlik ve istikrar olduğunu, bu nedenle TDT bünyesinde güvenlik ve istihbarat birimleri arasındaki işbirliğinin organize ve kurumsal hale getirilmesi gerektiğini vurguladı. Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin terörle mücadele ve askeri teknolojiler konusundaki tecrübesi ikili ilişkiler açısından değerlendirilebilecektir.