MİLLİ MÜCADELE’DE GİZLİ GRUPLAR VE ANADOLU’YA GEÇİŞLER -4-

Adapazarı hakkında edinilen bilgiler üzerine şehre girmelerinin mahzurlu olabileceğini düşünen Salih Efendi, şehrin kenarlarından ve derelerden yürüyerek sabaha karşı Fevzi Paşa’yı Geyve Boğazı’na getirebilmiştir. Geyve’den Lefke’ye geçen kafileyi 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın bizzat karşıladığı bilinmektedir.

ALBAY İsmet Bey ve Saffet (Arıkan) Bey de Özbekler Dergâhı’na uğrayarak Anadolu yolculuğuna başlamışlardır. İsmet Bey, buradan Yenibahçeli Şükrü Bey’in müdürü olduğu Maltepe Atış Okuluna götürülmüş, geceyi aynı okulda görevli olan Hulusi Bey’in evinde geçirmiş ve ertesi gün nefer elbisesi giydirilerek yola çıkarılmıştır. İsmet Bey anılarında bu kaçışı şu şekilde anlatmaktadır: “… Saffet’le Haydarpaşa’ya geçtik, trene bindik. Maltepe’ye gittik. Maltepe’de Piyade Endaht (Atış) Okulu vardı. Yenibahçeli Şükrü’nün idare ettiği bu okul, Anadolu’ya geçeceklerin işini kolaylaştırıyor ve onlara yardım ediyordu. Galiba, Şükrü Bey bizi trenden inince karşıladı. O geceyi Atış Okulunun subaylarından birinin evinde geçirdiğimizi hatırlıyorum. Bize okuldan iki er elbisesi getirdiler. Elimize bir vesika verdiler. Kıyafet değiştirdik…” İsmet Bey daha sonra, “Er kıyafetiyle odun kesmeye giden askerler olarak Maltepe’den yaya hareket ettik” demektedir. İsmet İnönü, kafile halinde Turna Köyü’ne 20 Mart 1920 tarihinde ulaşmış ve burada İbrahim Süreyya Bey’in (Yiğit) de içinde bulunduğu kafile ile karşılaşmıştır. İsmet Bey’in Anadolu yolculuğu, günlerce yaya olarak, bazen de köylerden temin edilen atların sırtında, sapa yollardan 9 Nisan 1920 tarihine kadar devam etmiştir.

FEVZİ PAŞA’NIN İSTANBUL ANKARA YOLCULUĞU

1920 yılı içinde İstanbul’dan Anadolu’ya bu hattı kullanarak geçenler içinde İstanbul Hükümeti Harbiye Nazırı Fevzi Paşa’yı da (Çakmak) görmekteyiz. Fevzi Paşa, İstanbul’un resmen işgal edilmesi sırasında Harbiye Nazırlığı görevinde bulunuyordu. İşgal olayı üzerine İstanbul’da kalamayacağına, başka hiçbir surette Anadolu’ya faydalı olamayacağına kanaat getiren Fevzi Paşa Anadolu’ya geçmeye karar vermişti. Oğlu Ahmet Çakmak tarafından yayımlatılan anılarında Anadolu’ya geçişi konusunu şu şekilde anlatmaktadır: “… Nitekim Allah’a şükürler olsun ki, sonunda bu gerçekleşti. Anadolu’ya binlerce yetişmiş subay, on binlerce top, tüfek ve makinalı tüfek, gemiler dolusu her cins cephane göndermeye muvaffak olduk. O zamana kadar ise her zorluğa göğüs gerdik. Ben görevimin başına düşman askerlerinin süngüleri göğsüme dayandığı dakikaya kadar kaldım. Sonra da Sakarya ve İnönü Savaşları’ndan önce Anadolu’ya geçtim…” Fevzi Paşa, Üsküdar Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Remzi Bey vasıtası ile Jandarma Üsteğmen Salih Bey’i (Kılıç) çağırtarak Anadolu’ya geçişte kendisine yardımcı olmasını istemiştir. Bunun üzerine Fevzi Paşa’nın Harbiye Nezareti’nde şahsına ait olan iki atı, Üsküdar At Pazarı’nda satılmak bahanesi ile Remzi Bey ve Salih Bey tarafından alınarak Üsküdar’a geçirilir ve bir hana götürülür. Salih Efendi bir aralık atların yanına giderek, Paşa’nın telefon ettiğini ve Beykoz’da atları sattığını ve artık atların Üsküdar’da kalmalarının bir lüzumu kalmadığını söyleyerek atların Beykoz’a gitmeleri gerektiğini belirtir. Seyislere böyle bir mazeret uydurulması, onların hiçbir şeyden kuşkulanmamalarını sağlamak içindi.

TELGRAFLA TAKİP

Salih Bey, 17 Nisan 1920 tarihinde Fevzi Paşa’nın evine giderek, hazırlıkların tamamlandığını bildirir. Yolculuğun aynı gece başlayacağını tebliğ eder. Gece Abraham Paşa Korusu’nun sahil kapısında Salih Efendi ile buluşan Fevzi Paşa saat 01.30 sıralarında yola çıkmıştır. Yanında bir bavul eşya ve bir er ile beraber sivil olarak Salih Efendi’nin müfrezesi ile birlikte Sultaniye Çayırı’ndan geçerek, Polonezköy yolunu takip ederek sabaha karşı Alemdağ’a varırlar. Burada Üsküdar Jandarma Tabur Komutanı Remzi Bey ile buluşan Fevzi Paşa, İstanbul hakkında bilgi aldıktan sonra birlikte Kartal ve Gebze bölgelerini geçerek birkaç gün içinde İzmit yakınlarına gelebilmişlerdir. Buradan patika yolları takip ederek ve tepelerden yürüyerek Kandıra’ya geçilmiş ve geceyi orada geçirmişlerdir. Sabah yola devam eden kafile, Sarayköy’e gelmiş ve oradan da hareketle ancak ertesi gün sabaha doğru Adapazarı yakınlarına ulaşmışlardır. Adapazarı hakkında edinilen bilgiler üzerine şehre girmelerinin mahzurlu olabileceğini düşünen Salih Efendi, şehrin kenarlarından ve derelerden yürüyerek sabaha karşı Fevzi Paşa’yı Geyve Boğazı’na getirebilmiştir. Geyve’den Lefke’ye geçen kafileyi 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın bizzat karşıladığı bilinmektedir.Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Kurmay Binbaşı Saffet Bey’i Harbiye Nazırı Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya gelmekte olduğu haberini bildirmek üzere telgrafhaneye gönderir. Ali Fuat Paşa’nın hatırına binaen Mustafa Kemal Paşa’dan hiç umulmadık bir cevap alınır. Gelen şifrede, “Fevzi Paşa’yı geldiği yere iade ediniz!” denilmektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın böyle bir tavır takınmasının sebebi ise, Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya geçişinden on beş gün öncesinde Ankara’ya karşı muhalif bir tutum içinde bulunmuş olması gösterilmektedir. Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya Fevzi Paşa hakkındaki düşüncelerini tekrar anlatarak, Paşa’nın kendiliğinden birden bire Anadolu’ya geçmiş olmasının isyan bölgelerinde, Anadolu lehinde büyük bir tesir yapacağını ve bu durumdan kolordudaki bütün arkadaşlarının da memnun olduğunu ifade eder. Bunun üzerine Ali Fuat Paşa anılarında Mustafa Kemal Paşa’nın şu cevabı verdiğini belirtmektedir: “Saffet Bey vasıtası ile Fevzi Paşa Hazretlerine, Anadolu’ya geçtiğinize memnun olduk. Hoş geldiniz. Ankara’yı teşriflerinize intizar ediyoruz. Hürmetlerimiz. Mustafa Kemal.” Mevcut belge ve bilgiler Ali Fuat Paşa’nın anlattığı bu olayı doğrulamamaktadır. Burada bahsedilen, Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği söylenen böyle bir telgraf da yoktur. Mustafa Kemal Paşa, başlangıçtan beri Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya geçişini her aşamada takip etmektedir. Mesela Kuşçalı’dan çekilen 20 Nisan 1920 tarihli bir telgrafta, “Anadolu’ya hareket buyuran Harbiye Nazır-ı sâbıkı (Eski Harbiye Nazırı) Fevzi Paşa Hazretleri bugün saat 5 sonrada Kuşçalı’ya muvassalat buyurmuşlardır (ulaşmışlardır). Bu gece istirahat buyuracaklardır. Buradan itibaren takip edilecek istikametin iş’arına ve o istikamette icap eden memurinin bulundurulması hususunun lazım gelenlere emr ve iradesi maruzdur…” denilmektedir.

ATATÜRK’TEN CEVAP

Ankara’dan, Anadolu ve Rumeli Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Namına Mustafa Kemal Paşa’dan aynı gün gelen cevabi telgraf ise şöyleydi: “Paşa Hazretlerine, bizi şeref-i mülakatınıza milleti hidemat-ı ber-güzidelerine mazhar edeceğinizden dolayı cümleten pek mesuduz. Arz-ı ihtiramat-ı mahsusa eyleriz. Refakat-ı devletlerinde bulunan bilcümle rüfekanın gözlerinden öperiz. Sürat-ı mümküne ile Adapazarı-Geyve üzerinden Ankara’yı teşriflerinizi intizar eyleriz. Vaziyet-i umumiyemiz Elhamdülillah iyidir…” denilmekteydi. Bu cevap Kuşçalı’da Fevzi Paşa’ya ulaştığı vakit, Paşa’nın çok sevindiği ve şu cevabı verdiği görülmektedir: “İltifat-ı devletlerinize arz-ı şükran ederim. İstanbul’da vatanıma edemediğim hizmeti Anadolu’da telafi edebilirsem benim için en büyük saadettir. An-karib şeref-i mülakatlarıyla müşerref olacağımı lütf-u Hakk’dan ümit ederim…” Aşağıda değerlendireceğimiz gibi, Mehmet Akif’in Anadolu’ya geçişiyle ilgili yazışmalardan Akif ve arkadaşlarının Kuşçalı’dan ayrıldıkları günün akşamı Fevzi Paşa Kuşçalı’ya ulaşmıştır. Fevzi Paşa daha sonra Ankara’ya ulaşmış ve Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’nin başına geçmiştir.

MEÇHUL ZİYARETÇİ

Mehmet Akif’in (Ersoy) Anadolu’ya Geçişi. Akif’i Ankara’ya Kim Çağırdı? İstanbul’daki bu bunalımlı günlerden birinde Mehmet Akif’in Çengelköy’deki evinin kapısı çalınır. Kapıyı açanlar Akif’i görmek için geldiğini söyleyen otuz yaşlarında, uzunca boylu, halinden ve davranışlarından subay olduğu anlaşılan ziyaretçiye, “kim diyelim” diye sorarlar. Meçhul ziyaretçi ismini söyler ve “Akif Bey beni tanımaz, arkadaşlarından biri, yazdığı mektubu bana götürüver dedi de…” şeklinde karşılık verir. Meçhul ziyaretçi bir evin odasında Akif’le baş başa yirmi beş dakika kadar görüştükten sonra çıkar. M. Ertuğrul Düzdağ ise; “nihayet İstanbul’da hizmet imkanı kalmadığını gören Akif Bey, o sırada dergiye gelen Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in ‘Heyet-i Temsiliye’ adına kendisini Ankara’ya davet etmesi üzerine itibarlı ve yüksek maaşlı işini ve ailesini bırakarak, 10 Nisan 1920 tarihinde gizlice Ankara’ya doğru yola çıkmış…” diyerek, Akif’i Ali Şükrü Bey’in Ankara’ya davet ettiğini belirtmektedir.

YARIN: MEHMET AKİF, ANKARA’YA GİDİYOR