Düşmanın hedefine en uygun çıkarma bölgesi Seddülbahir ve Kabatepe kıyıları idi ki, düşman da Mustafa Kemal’in düşündüğü gibi buraları çıkarma bölgesi olarak seçmiş, Saros ve Beşike Kıyıları’na sahte harekâtlar, Kumkale’ye gösteriş harekâtları planlanmış ve harekâtın sonuna kadar buralara önem vermemiştir.

ÇANAKKALE Muharebeleri’nde M. Kemal’in yıldızının parlamasını sağlayan askerî başarısı sadece savunma tertibindeki bu isabetli görüşü değildir. Onun diğer askerî başarısı da, düşman çıkarma bölgeleri hakkındaki kuvvetli tahmini ve Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da yaptığı “tesadüf muharebeleri”ndeki başarısıdır. Çanakkale Muharebeleri’nde cephenin komutanı olan Liman Von Sanders savunma tertibinde yaptığı hatalardan başka düşmanın çıkarma bölgelerini de yanlış tahmin etmiş ve Türk birliklerini yanlış yerlere yerleştirmiştir. Liman Von Sanders, düşman asıl çıkarma bölgesi olarak Saros ve Kumkale bölgelerini düşünmüş, oynak savunma gereği de kıyının zayıf kıtalarla gözetlenmesini, büyük kısımların geride bulundurulmasını, düşman karaya çıktıktan sonra gerideki ihtiyatlarla ve süngü hücumuyla denize dökülmesini ileri sürmüştür. Bu tahminiyle hareket eden 5. Ordu Komutanı Liman Paşa, emrine verilen 6 tümenin birisini düşmanın sahte harekât bölgesi olan Saros kesiminde, ikisini düşmanın gösteriş harekât bölgesi olan Anadolu kesimine, bir tümeni de yani, M. Kemal’in komutanı olduğu Maydos Bölgesi’ndeki 19. Tümeni de genel ihtiyat olarak tutmuştur. Görülüyor ki, Liman Von Sanders tertiplenmesinde esas düşmanın çıkarma için kullanacağı iki önemli bölge olan Seddülbahir ve Maydos bölgelerine sadece iki tümeni gerekli görmüştür. Bu kuvvet açığını M. Kemal Maydos Bölgesi’ndeki 9. ve 19. Tümen’e bağlı 26, 27, 57, 72 ve 77’nci alayları ardı ardına düşman üzerine göndererek yaptığı tesadüf muharebeleri sonucunda büyük bir stratejik uygulama ile kapatabilmiştir. Mustafa Kemal, daha başlangıçtan itibaren, hem Liman Paşa’nın hem de diğer yüksel rütbeli Türk subaylarının aksine, düşmanın Saros ve Kumkale bölgelerine değil, Seddülbahir ve Kabatepe kıyılarına çıkarma yapabileceğini düşünmüştür. Ona göre, Seddülbahir’e çıkan ve Alçıtepe’yi de alan düşman, Boğaz ağzından itibaren önemli bir araziye sahip olacak ve Alçıtepe’ye yerleştireceği bataryalarla bu tepeye kadar olan Boğaz’ın iki yanındaki Türk bataryalarına etkili olacak ve özellikle Rumeli kıyısındaki bataryaları ezecek ve donanması Boğaz’a girecekti. Seddülbahir çıkarması, Kabatepe ile birleşince boğazın kilidi durumunda bulunan Kilitbahir ve Maydos bölgesini düşman rahatlıkla kontrol edebilirdi. Mustafa Kemal gerçekten durum muhakemesi ile düşmanın hedefini, bu hedefe uygun çıkarma bölgelerini ve buna karşı yarımadanın nasıl savunulacağını doğru tahmin etmiştir. Nitekim düşman harekâtının birinci safhasında donanmanın Boğaz’dan geçişini engelleyen merkez tahkimatını ortadan kaldıracak arazi kesimlerini, Alçıptepe, Kabatepe ve Conkbayırı’nı ele geçirmeyi hedef olarak seçmiştir ki, Mustafa Kemal de böyle tahmin ediyordu. Düşmanın hedefine en uygun çıkarma bölgesi de tabii olarak Seddülbahir ve Kabatepe kıyıları idi ki, düşman da Mustafa Kemal’in düşündüğü gibi buraları çıkarma bölgesi olarak seçmiş Saros ve Beşike Kıyıları’na sahte harekâtlar, Kumkale’ye gösteriş harekâtları planlanmış ve harekâtın sonuna kadar buralara önem vermemiştir.

TESADÜF MUHAREBELERİ BAŞARISI

Mustafa Kemal, Çanakkale’de ikinci olarak, 25 Nisan 1915 günü Arıburnu’na çıkarma yapan düşmana karşı ani olarak aldığı kararlarla yaptığı taarruzlarla askerî dehasını ispatlamıştır. 25 Nisan sabahı Kabatepe civarında önemli bir kuvvet çıkaran düşmana karşı ilk olarak beklemeksizin Bigalı köyündeki 1. Piyade Alayı ile topçu bataryasını harekete geçiren Mustafa Kemal, bilahare meşhur 57’nci Alayı bizzat kıyıya çıkararak 261 rakımlı tepeye yerleşmeye çalışan düşmana taarruz ettirmiştir. Arkadan 27 ve 77. Alaylarla 72’ nci Alay’ı taarruz ettiren Mustafa Kemal, burada tesadüf muharebesinin de en güzel misalini vermiştir. Bilindiği gibi böyle durumlarda bütün kuvvetlerin toplanmasını beklemeden, eldeki kuvvetleri kademeli olarak taarruzda kullanmaya tesadüf muharebeleri denilmektedir. Mustafa Kemal bu uygulamasıyla askerî dehasını ortaya koymuş ve “Anafartalar Kahramanı” olarak yıldızı parlamıştır.

MUSTAFA KEMAL “ANAFARTALAR KAHRAMANI”

Mustafa Kemal, Çanakkale’de gösterdiği üstün başarılardan dolayı daha o tarihlerde gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında büyük bir ün yapmıştır. Çanakkale Muharebeleri sonrasında o artık “Anafartalar Kahramanı”dır. Dönemin Harp Mecmuası, Tasvir gazetesi, Serveti Fünun dergisi ve diğer pek çok yayın organında “Anafartalar Kahramanı Miralay (Albay) Mustafa Kemal” olarak resimleri ve haberleri çıkmıştır. Mütareke sürecinde kendisiyle Çanakkale Cephesi’ndeki yaşadıkları hakkında, sonradan kitap haline gelecek olan önemli söyleşiler yapılmış, yayımlanmıştır. O, Birinci Dünya Savaşı daha bitmeden yurt dışında da “Anafartalar Kahramanı” olarak ünlenmiştir. Mustafa Kemal 15 Aralık 1917’de Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya gitmiştir. Bu seyahatte Alman İmparatoru ona “Siz Onaltıncı Kolordu Kumandanlığı’nı ve Anafartalar zaferini kazanmış olan Mustafa Kemal değil misiniz?” diye hitap etmiştir. Bu olayı Mustafa Kemal şöyle anlatıyor: “Büyük Alman karargâhının bulunduğu küçük bir kasabaya gelmiştik. Bizi İmparatorun karargâhının önüne dizilmiş heybetli bir Alman kıtası selamladığı sırada bizzat Kayzer giriş selamlığından karşılamaya iştirak ediyordu. Methalden büyücek bir hole geçtik. Orada İmparator, Hindenburg, Ludendorf ve bütün karargâh büyükleri, Veliahdı ve onun yanında bulunanları kabul ediyordu. Kayzer, Veliahtla Naci Paşa vasıtası ile birkaç kelime konuştuktan sonra Vahidettin’e: “Yanınızda bulunanları İmparatora takdim etmeniz lâzımdır, denildi. Veliaht beni İmparatora takdim etti. Bir eli göğüs üzerinde düğmeleri arasına sokulmuş olan İmparator, öteki eliyle elimi tuttu ve çok yüksek sesle Almanca olarak: “-On altıncı Kolordu... Anafarta... dedi. Hazır bulunanlar İmparatorun ihtarı üzerine bana döndü:”“Ben Kayzer’in ne demek istediğini anladığım için biraz sıkıldım ve önüme baktım. İmparator benim için mahcup ve mütevazı halimden şüphelenerek, yanlış bir şey söylemiş olması ihtimalini düşünmüş olsa gerek ki bana sordu:”“-Siz On altıncı Kolordu Kumandanlığını ve Anafartalar’ı yapmış olan Mustafa Kemal değil misiniz? “Almanca sorulan suale Fransızca cevap verdim:” “Evet ekselâns...”

ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NIN AZ BİLİNENLERİ

Çanakkale’de yaşananları son yıllarda en güzel ifade eden Mehmet Niyazi Bey olmuştur. Mehmet Niyazi Bey’in konuyla ilgili bir eserinin ismi “Çanakkale Mahşeri”dir. Evet, Çanakkale gerçekten bir mahşer yeridir. Savaşan tarafların kuvvet durumu ve asker sayıları şu şekildedir: Kara Muharebeleri’nin başlangıcı olan 25 Nisan 1915’te 1 ordu, 2 kolordu, 6 tümenden oluşan Türk tarafının asker sayısı 89.800’dür. Savaşın devamında bu kuvvet durumu 2 ordu, 8 kolordu ve 22 tümene, asker mevcudu da 500.000’e çıkacaktır. Muharebe süresince bölgeye getirilen Türk ikmal askeri sayısı ortalama gün başına 2.000’dir. Karşı tarafın 25 Nisan 1915’te, yani savaşın başında kuvveti 5 tümen ve asker sayısı ise 75.000’dir. Bu sayı savaş içerisinde 16 ve 1 tugaya, asker sayıları da 500.000’e çıkmıştır. Bu toplam savaşan askerin en az 70.000’i İngiliz ve Fransız sömürgeleri olan Pakistan, Fas, Tunus, Mısır ve Senegal’den getirilmişlerdir. Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirilen askerlerden bir kolordu oluşturmuşlardır: ANZAK.

Muharebe alanında kilometrekare başına 8.200 asker düşmektedir ki, bu bütün dünya harp tarihi içinde eşi ve benzerine rastlanmamış bir yoğunluktur. İki tarafın kayıplarına (zayiatlarına) bakıldığında da bu savaş alanının nasıl bir “mahşer yeri” olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Genelkurmay Başkanlığı belgelerindeki rakamlara göre Türk tarafının toplam kayıpları şöyledir: 589’u subay, 56.495’i er olmak üzere toplam 57.084 şehit, 1.017’si subay, 96.847’si er olmak üzere toplam 97.864 yaralı, 27’si subay, 11.151’i er olmak üzere 11.178’i kayıp, 14.000’i hastaneye giden, 13.459’u hava değişimine giden, 20.297’si hastalıktan ölen olmak üzere toplam zayiat (kayıp) sayısı 213.882 kişidir. Bu sayı bazı kaynaklarda 252.000 kişiye kadar çıkartılmaktadır. Türk kayıplarının 100.000’den fazlası okumuş, eğitimli insandır. Lise öğrencilerimiz eğitimlerine ara vererek savaşa katılmış, şehit olmuşlardır. Bu nedenle birçok erkek lisemizin o yıllarda mezunu yoktur. Karşı tarafın, yani İngiltere ve Fransa’nın toplam zayiatı da 250.000 civarındadır. Her iki taraf; kazanılan veya kaybedilen her kilometrekare toprak için 4.150 asker kaybetmiştir. BİTTİ