İçerisinde bulunduğumuz yüzyılda tüm dünya çok boyutlu sınamalarla karşı karşıya kalmış, huzursuzluk artmış, gerilimler ve çatışmalar bölgesel sınırları aşarak küresel etkiler doğurmuş tüm bunlarla beraber yeni krizlerin yaşanma potansiyeli de giderek artar hale gelmiştir. Yaşanan bu gelişmeler karşısında ise küresel mekanizmaların etkisiz kaldığı, vasat bulan krizlere kalıcı çözümler üretebilme kabiliyetinden uzak bir profil çizdiği tatbik edilmektedir.

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas-İsrail arasında başlayan çatışmalar İsrail’in kanlı saldırılarıyla boyutunu giderek artırmış, sivil kamplar, hastaneler, okullar, çocuk parklarına düzenlenen saldırılar neticesinde sivil kayıpların sayısı her geçen gün artmaktadır. Mazlumun feryadı arşa ulaşmış, dünya Filistin’de yaşananlara sessiz kalmıştır.

İsrail, Filistin’de soykırım yapmakta, uluslararası hukuku hiçe saymakta ve insanlık suçu işlemektedir. Tarih boyunca mazluma el uzatmayı, zalimin karşısında durmayı şiar edinmiş Türk milletinin çocuk katillerine sessiz kalması elbette düşünülemez. Filistin’de yaşanan vahim hadiseler karşısında ne küresel mekanizmalar ne de küresel güç olduğu iddiasında bulunan devletler kalıcı barıştan yana bir iradeyi ortaya koyamamaktadırlar. Ortadoğu’daki problemlerin ana sebebi olarak görülen Filistin meselesinin iki devletli çözüm temelinde 1967 sınırlarında, coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde nihayete erdirilmesi zorunluluk haline gelmiştir. Zira, bugün kısıtlı bir bölgede yaşanan çatışmalar son bularak barış ortamı sağlanmadığı müddetçe küresel anlamda ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilecek, Basra Körfezi’ni de kapsayan tüm Ortadoğu coğrafyasında geniş çaplı bir savaş yaşanma ihtimali giderek artmaktadır. Türkiye’nin bugün bütün gayesi ve iradesi çözümün hakkaniyetli bir şekilde gerçekleşmesi, zulmün son bulması ve insanlığın huzurunun tesis edilmesi yönündedir. Türkiye’nin bu yönde gösterdiği gayretlerin desteklenmesi sadece Ortadoğu’nun değil dünyanın geleceği açısından büyük bir öneme haizdir.

Geride bıraktığımız haftalarda İsrail’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken “Bugün sadece ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak da buradayım.” diyerek ABD’nin İsrail’e güçlü desteğini ifade etmiş ABD’nin her zaman İsrail’in yanında olduğunu dile getirmişti. 5 Kasım günü Türkiye’ye gelerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşen Blinken bu kez “iki devletli çözüm konusunda Türkiye ile mutabık olduklarını” dile getirerek ziyaretini sonlandırdı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın gerek simgesel mesajlarla gerekse de sözlü olarak İsrail zulmünü ifade etmesi ve Türkiye’nin bu konudaki iradesini açık bir şekilde ortaya koyması ABD’yi aklıselim düşünmeye mecbur bırakmıştır. Bu durumun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile dış politikada elde ettiğimiz kazanımlara en somut örneklerden birini teşkil ettiği açıktır.

Küresel sistemlerin çıkmaza girdiği, küresel mekanizmaların ise somut iradeler ortaya koyamadığı bir konjonktürde kalıcı çözümü sağlayabilme iradesine sahip Türkiye’nin samimi gayretlerinin tüm çevrelerce desteklenmesi, insanlığın huzuru için ehemmiyet arz eden bir potansiyele sahiptir. Bu anlamda bölgesel aktör olmayan ve Ortadoğu’ya kargaşa ve kaostan başka bir şey vadetmeyen ülkelerin politikalarını gözden geçirmesi ve bölgenin en önemli aktörü olan Türkiye’nin adımlarını izlemeleri küresel barışın tesisi için olmazsa olmazdır.