54 Afrika ülkesi tarafından imzalanan ve 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye-Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) Anlaşması kapsamında ticaretin başladığı geçtiğimiz günlerde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından duyuruldu.

Uzun yıllar boyunca sömürge altında kalan ve bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da bazı çevrelerce doğrudan ya da dolaylı olarak sömürgeci bir yaklaşımla yönetilmeye-yönlendirilmeye çalışılan Afrika ülkeleri, gerek sahip olduğu doğal kaynaklar gerekse de ekonomik potansiyeli ile dünyanın önemli merkezlerinden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. Afrika’nın, sahip olduğu zengin yer altı kaynakları, jeostratejik konumu, önemli su yollarına olan yakınlığı ve her yönden taşıdığı yüksek potansiyele bağlı olarak kıta genelinde uluslararası rekabet de artış göstermeye koyulmuştur.

Uzun yıllar boyunca kıta ile ilişkilerini sömürgeci ve tek taraflı çıkar yaklaşımı ile yürütmeye çalışan ülkeler geçmişte resmi olarak bu alanları sömürge bölgesi ilan etmiş ve bu yaklaşımlarını da çağın haiz şartları altında öne sürdükleri gerekçeler ve yöntemlerle sürdürme gayreti göstermektedirler. Malum çevrelerce açlık, yoksulluk, istikrarsızlık, kargaşa ve kaos çemberine hapsedilmeye çalışılan Afrika’da siyasi istikrarın sağlanması anlamında da hayli zaman makul bir zemin yakalanamamıştır. Kıta ülkeleri sürekli olarak darbelerle meşgul edilmeye çalışılmış ve hatta bu darbelerin de farklı coğrafyalardaki çevrelerin arasındaki mücadelenin yansıması olduğu da iddia edilegelmiştir.

Afrika kıtasında varlık göstermeye çalışan ülkelerin neredeyse tamamı çarpık bir yaklaşımla ve sömürgeci bir anlayışla ilişkiler geliştirirken Türkiye bu anlamda diğer ülkelerden tamamen ayrışmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze Türkiye’nin Afrika ile olan münasebetleri; insanı temel alan, karşılıklı saygı, kazan-kazan ve birlikte kalkınma çerçevesinde şekillenmiş yine aynı yaklaşımla da sürmektedir. Kıta ile olan tarihsel münasebetlerimiz ile beraber yürütmekte olduğumuz ilişkiler Afrika ülkelerinde Türkiye’ye karşı olumlu düşüncelerin oluşmasında da etkili olurken kıtadan kovulan liderlerin aksine Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyetlerin yapılan ziyaretlerde muhabbetle karşılanması Afrika’nın Türkiye’ye olan bakışını özetleyebilmektedir.

Enerjiden madenciliğe, tarımdan beyaz eşya ve gıdaya birçok sektörde Türk firmaları Afrika’da ön plana çıkarken ticaret hacmimiz 35 milyar dolar seviyelerine ulaşırken diğer yandan diplomatik ilişkilerimiz de gelişerek devam ederken bugün kıtadaki büyükelçilik sayımız 44’e yükselmiştir. Bununla beraber savunma sanayi anlamında gerçekleştirdiğimiz ihracatta da önemli pazarlardan birisidir.

Bu kapsamda AfCTA ile serbest ticaretin başlaması Türkiye ekonomisine önemli katkılar sunacağı gibi Afrika’nın da ticari ve ekonomik anlamda sahip olduğu potansiyelin etkinliğini artıracak pozitif gündemlerin oluşmasına olanak tanıyabilecektir. AfCTA ile 3,4 trilyon dolarlık serbest ticaret bölgesine erişilirken karşılıklı ekonomik ilişkilerin daha da ilerlemesi ve yine her iki tarafın da önemli kazanımlar elde edebileceği görülebilmektedir. Diğer yandan maalesef ki yoksullukla anılan kıtada bulunan 30 milyon insanın yoksulluktan kurtulması için de önemli fırsatlar doğabilecektir.