7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’in Hamas bahanesiyle Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar şiddet ve boyut itibarıyla soykırıma dönüşmüş, İsrail’in nihai ve şeytani hedefi kendini açık etmiştir. 7 Ekim’den beri süregelen soykırım ile beraber Orta Doğu’da yeni şartlar oluşmaya koyulmuş, özellikle de Kızıldeniz çevresinde başta ABD ve İngiltere’nin yaratmaya çalıştığı gündem bölgenin şartlarını tümüyle zorlar hale gelmiştir.

İsrail’in işlemiş olduğu insanlık suçları karşısında uluslararası kurum ve kuruluşlar etkisiz kalırken, küresel güç olduğu iddiasında bulunan ülkeler de her ne kadar İsrail karşıtı söylemlerde bulunsalar da somut anlamda etkili bir politika ortaya koyamamışlardır. Hatta bu ülkeler ikircikli tavırları ile esasında çözümü değil, Orta Doğu’daki istikrarsızlık, kaos ve katliamların devam etmesini istediklerini açık etmişlerdir.

ABD bir yandan İsrail’in katliamlarına karşı olduğunu söylerken diğer yandan silah desteğini sürdürmeye devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Washington Post (WP) gazetesinde çıkan bir haberde Biden yönetiminin yakın zamanda İsrail’e yüklü miktarda yeni silah sevkiyatını onayladığı belirtilmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, günlük basın açıklamasında konuya ilişkin olarak ABD'nin İsrail'in güvenliğine temelden destek verdiğini ve bunu sürdüreceğini, ABD’nin İsrail’e yıllık 3,3 milyar dolarlık askeri yardım yaptığını belirtmiştir. Miller, F-35 ve MK-84 ve MK-82 güdümsüz bombaları içeren sevkiyatın satış onaylarının daha önceden yapıldığını ifade etti. Diğer yandan The New York Times gazetesinin geçtiğimiz gün yayınladığı habere göre ABD yönetiminin, İsrail'e 18 milyar dolar değerinde 50 adet F-15 savaş uçağı satışı konusunda Kongre’nin onayını almak için hazırlandığı iddia edildi. ABD, İsrail’e verdiği desteği Lübnan merkezli Hizbullah, Suriye'deki İran destekli milisler ve bizzat İran’ın kendisi olarak gösterse de mevcut şartlar altında ABD uçakları ve mühimmatı Gazze’deki masumları vuruyor. Kısaca ABD, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü şeytani planın ve katliamın suç ortağı olmaya devam ediyor.

Diğer yandan ABD bugün her ne kadar Orta Doğu’dan çekilme senaryolarını gündeme getiriyor olsa da bölgenin sürekli olarak istikrarsız ve kaotik bir iklime sahip olması ABD için yeni gerekçeler oluşturmaktadır.

Bugün Orta Doğu’da bölge dışı aktörler tarafından planlanan ve oluşturulmaya çalışılan gündem özellikler de Hindistan’da yapılan son G-20 zirvesinde ABD’nin öncülüğünde ortaya atılan IMEC projesi çerçevesinde şekillenmeye başlamıştır. İsrail’in Gazze’deki saldırıları bu açıdan da değerlendirilmelidir. ABD, önümüzdeki süreç içerisinde de İsrail’in suç ortağı olmaya devam edecektir.