Yükseköğrenim Kurulu (YÖK)’e bağlı bir kuruluş olan Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı (ÜAK) tarafından geçtiğimiz günlerde doçentlik kriterlerinde değişiklikler yapıldı. Kısa süre sonrasında tekrar değişikliklerde bazı değişiklikler yapıldı.

1980’lere kadar farklı kurum ve kuruluşlara bağlı çeşitli yükseköğrenim programları yürütülüyordu. Bu durum çeşitli karmaşalara neden olabiliyordu. 1981'de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları Yükseköğretim Kurulu çatısı altında toplandı. Böylece YÖK tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline geldi.

İlgili kanun kapsamında faaliyetlerini yürüten YÖK ve bağlı kuruluşlar yükseköğrenimin kalitesinin ve niteliğini artırmak için her zaman çeşitli çalışmalar yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ancak aldığı bazı kararlar da zaman zaman eleştirilmektedir. 

Son olarak, ÜAK tarafından 9 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan duyuru ile Doçentlik Yönetmeliği'nin 3/1. maddesinde yer alan "Doçentlik değerlendirmesi, Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen bilim/sanat alanlarında adayın akademik yayın ve çalışmalarının incelenmesi çerçevesinde yapılır. Bilim/sanat alanlarındaki güncellemeler izleyen dönemde,  doçentlik kriterlerindeki güncellemeler ise kabul edildikleri tarihten sonraki ikinci doçentlik başvuru döneminde uygulanır."  hükmü gereğince Yükseköğretim Genel Kurulu kararıyla bazı köklü değişiklikler yapıldı.

Yapılan değişiklikler daha önce tartışmalı ve kafa karışıklığına neden olan kriterlere açıklık getirmesi bakımından önemli. Değişikliklerle yayınlarda niteliği artırarak bilime katkı ve adaylara kendi uzmanlık alanlarına ait eserleriyle farklılıklarını ortaya koyabilecekleri ortam sağlaması hedeflenmiş.

Ancak kriterlerde akademisyen ve yerli ve milli yayıncılık sektörünü yakından ilgilendiren önemli birkaç karar oldukça dikkat çekici. ÜAK kitap, dergi ve kongre yayınlarını WOS (Web of Science) Book Index, WOS Journal Index ve WOS Conference Proceeding Index’de indekslenmesini zorunlu görüyor. Buradaki sorun tesadüf odur ki her üç indeks kuruluşu da aynı şirkete aittir. Bu karar bir yandan ülkemizin binlerce akademisyeni, yayıncısı, dergisi, kongresi küresel bir sermaye grubunun tekeline mi giriyor algısının oluşmasına neden olmakta, diğer taraftan Türkiye’deki akademik yayıncı sektörünün kapıya kilit vurmasına neden olabilecektir.

YÖK gelen yoğun tepkiler üzerine almış olduğu kararla bazı maddelerde değişikliğe gitmiştir. Örneğin; ilk alınan kararda yayımlanan kitaplar puanlanırken en yüksek puanı WOS Book Index’te taranan tek yazarlı kitaplar için 20 puan, diğer ulusal/uluslararası yayıncılar tarafından yayımlanan tek yazarlı kitaplar için en düşük 5 puan verilmişti.

İtirazlar üzerine sonradan yapılan değişiklikle bazı alanlarda pozitif ayrımcılığa gidildi. Hukuk, Filoloji, İlahiyat alanlarında hem WOS Book Index hem de diğer ulusal/uluslararası yayıncılar tarafından yayımlanan kitapların puanı eşitlendi. Diğer tüm alanlarda ise (Eğitim Bilimleri, Fen Bilimleri ve Matematik, Güzel Sanatlar, Mimarlık, Mühendislik, Sağlık Bilimleri, Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler, Ziraat, Orman ve Su, Spor Bilimleri)  WOS Book Index ve diğer ulusal/uluslararası yayıncılar arasındaki puan farkları aynen korundu, değiştirilmedi.

Alınan bu kararlar, Türk yayıncılarını şimdiye kadar gündemde olmayan bir indekse girebilmek için kim bilir ne çok bürokrasiyle uğraştıracak ve belki de aylarca/yıllarca kapılarında beklemeye mecbur bırakacaktır. Bu indekste taranmak için harcayacak emeğin yanında her kitabın indekslenmesi için ödenecek USD üzerinde masraflar da yayıncılara ek yükler getirecektir. Bu ek yük aynı zamanda yazarlara da yansıyacak ve artan maaliyetler nedeniyle yayın üretimi konusunda büyük sıkıntılar yaşanacaktır.

Bir eserin kalitesi içeriğinin akademik açıdan ne kadar yetkin olduğuyla ölçülür. Akademik açıdan çok değerli bir eser satış potansiyeli düşük olduğu için yayınevleri tarafından yayınlanmayabilir veya tam tersi olabilir. Yayınevlerinin öncelikli yayınlama kriteri eserin akademik yetkinliği değil, eserin okuyucularına hitap edip etmemesidir. Bu bakımdan akademik yetkinlik bir bilimsel kurul tarafından belirlenmelidir, yayınevi üzerinden buna karar verilmemelidir.

Yapılan değişikliklerde bir başka konu ise bilimsel kongreler ile ilgilidir. Düzenlenecek bilimsel kongrelerin tam metinlerinin Web of Science Conference Proceedings Citation Index’te taranma koşulu halihazırda düzenlenen birçok bilimsel kongrenin yine bu indekste yer almak için çabalamasına yol açacaktır.  Yıllardır büyük emek ve özveriyle düzenlenen yerli ve milli uluslararası bilimsel kongreler sönüp gidecektir.

Getirilen bu yeni düzenlemeler ile ülkemiz yayıncı ve akademisyenleri küresel sermayenin ve şirketlerin güdümüne girecek, adeta onların insafına bırakılacaktır. Bu değişiklikler iyi niyetlerle alınsa da büyük ve köklü akademik kurumları olan ülkemiz için çırpınan yayıncıların ve bilim insanlarının hayrına görünmemektedir.

21. yüzyıl Türkiye yüzyılı olacağına inandığımız ve her alanda mücadele ettiğimiz bu günlerde YÖK’ün Türkiye’de yayımlanan dergileri Tubitak-Ulakbim TR Dizin’de indekslediği gibi kitap ve kongreleri de yerli ve milli kuruluşlarca indekslenmesini sağlamak yerine akademisyenleri ve yayıncıları Amerikalı tek bir şirkete yönlendirmesini yeniden gözden geçireceğine inanıyoruz.

Uluslararası arenada Türkçe düşünen, konuşan ve yazan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyada gördüğü saygınlığı dikkate alarak diyorum ki, uluslararası alanda kopmayalım ancak Türk’ün Türkçe düşünerek ve yazarak ortaya koyduğu başarılarını da görmezden gelmeyelim, yol gösterelim, takdir edelim.