“Fikir hürriyeti” denilen şey bu değil…

“İnanç hürriyeti” de bu değil…

Bir parti, din ve Kürtçülük üzerinden bu devlette siyaset yapamaz…

Terörist PKK’nin siyasî uzantısı olan HDPKK’nin kapatılması ve milletvekillerinin birer birer dokunulmazlıkları söz konusu iken…

Hizbullah adlı kirli dinci örgütle bağı olduğunu yöneticilerinin de ifşa ettiği bir diğer Kürtçü parti olarak faaliyet sürdürebilmektedir…

            *

Durup dururken nereden çıktı bu Hüda-Par demeyin…

2013’te kurulan, Doğu ve Güneydoğu’da faaliyet gösteren bu kürtçü-dinci partinin genel başkanı ilginç açıklamalar yapıp zemin yokluyor…

Kürt kökenli muhafazakâr ve dinci taban oluşturuyor…

2014’te Diyarbakır’daki Kobani olaylarında oradalardı…

Seçimlerde “HDP’yle itiifak yapmayız diyemeyiz” demişlerdi.

31 Mart 2019 seçimlerine katılmadılar…

Partinin yöneticisi, hâlâ “Kürt sorunu” demeye devam ediyor…

“İnanç ve ibadet hürriyetinin önündeki engelleri kaldırmak”tan…

“Can, mal, ırz, akıl ve nesil emniyetini sağlamak”tan…

Sistemi toplumun inanç değerleriyle uyumlu hale getirmek”ten söz ediyor…

Ve zurnanın zırt dediği yer:

Hizbullah diye bir örgüt var. Kim Hizbullah yoktur diyorsa doğru bir tespit yapmıyor”

*

Geçenlerde bir kanalda açıklama yapıyor partinin genel başkanı:

“Türkiye, 5 darbeci askerin oluşturduğu anayasadan kurtulmalıdır. Beyaz bir sayfaya Bismillahirrahmanirrahim yazıp, yeni bir giriş yapmak gerekir.” 

“Anayasa” bahanesiyle söylediği sözlerin hedefinde Anayasa’nın ilk dört maddesi var.

Gerisi tam bir kışkırtma, tam bir ihanet:

“5 generalin bize dayattığı sözleri, kutsal metin haline getiriyoruz. Dokunulamaz olarak kabul etmek, gelecek nesillere ihanettir. ‘Asla dokunulamaz’ diye bir hükümle gelecek nesli ipotek altına almayı doğru bulmuyorum. Eğer yeni bir anayasa yapılacaksa ‘Değiştirilemez’ maddesinin gündeme gelmesi de teknik olarak mümkün değildir.”

Bu ülke bu kafadan çekmeye devam ediyor.

Dinimizi ve Kürtleri kullanarak yürüyen sinsi ve kirli yeni bir belâ…

Bu inanç ve fikir hürriyeti falan değildir, haddini bilmemek, küstahlıktır:

“Kürt sorunu anayasada çözülebilir. Kürtler de bu cumhuriyetin kurucuları olarak kabul edilmelidir. Bu devletin sahipleri sadece Türkler değildir. Ayrıca Kürt kimliği anayasada yer almalı, Kürtçe ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli ve anadilde eğitim verilmelidir” 

Adamın derdini anlayabildiniz mi?

Onu rahatsız eden Anayasadaki maddeler ne?

“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.”

Bu kürtçü yobaz, bu “ilk üç maddenin değiştirilemez oluşu”ndan rahatsız!

Rahatsızlığını ifşa eden ağzındaki bakla da şu:

“Kürt meselesi aynı coğrafyada yaşayan kardeşlerin kardeşlik hukukunun ihlali meselesidir. Bir dilin, bir medeniyetin, bir kavmin, bir kültürün yok sayılmasıdır!”

Acaba birileri bu Kürtçü yobazı ikaz edecek mi?

Birileri ona “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti” dendiğini hatırlatacak mı?

Bu ülkede “Kürt meselesi” değil “ırkçı-bölücü-dinci terör meselesi” olduğunu anlatacak mı?