1990’lı yılların başında terör örgütü PKK’nın kurduğu Özgür Gündem isimli gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yapan ve geçtiğimiz aylarda da bebek katili Öcalan’ı ekranlarda “Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor, ev hapsi vs. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrittin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım. Biz görmüyoruz, duymuyoruz, tartışamıyoruz. Orada elinde rehin olarak tutmuşsun, adamla pazarlık yapıyorsun. Onun üzerinden tehdit savuruyorsun. Ailesiyle bile görüşemiyor, avukatlarıyla görüşemiyor. Böyle bir infaz düzeni olabilir mi? Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil. Neredeyse cezaevinde filozof oldu çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor. Siyaseti doğru okuyan, doğru göre, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir." şeklinde övdüğü için 3 ay hapis yatan ve sonra tahliye olan Merdan Yanardağ’ın kurduğu Tele1 isimli bir kanalizasyon kanalı var. CHP, HEDEP ve onun diğer kuyruklarının ruhunu sürekli okşamakta ve onların kara propagandalarına fabrikatörlük yapmaktadır. Birçok saplantılı, takıntılı, zevzek adamı sabahtan akşama kadar hükümete, Cumhur ittifakına, milli değerlere saldırsın diye ekranlarında konu mankeni yapan Tele1 TV kanalında Forum Hafta Sonu isimli bir programa denk geldim. Programın moderatörü Namık Koçak, daimi konuk ise gazeteci Hüsnü Mahalli…

Namık Koçak’ı pek tanımıyorum. Onu sadece terör örgütlerine kan kusturan SİHA'lara "Öve öve bitiremediler. O kadar çok üretim yapan ülke var ki. Bizdeki de bu eziklik." şeklinde nefret saçarken haber olmasıyla tanımıştım. Belli ki yoldaşı olan Öcalancı Merdan Yanardağ’ın izinden gidiyor.

“Biz PKK'yı silahlı halk hareketi olarak tanımlıyoruz. 1990'dan bu yana kurulmuş hiçbir partimiz PKK'yı terör örgütü olarak tanımlamadı” diyen PKK’lı terörist için “Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalıdır...” çağrısında bulunan Namık Koçak’tan başka ne beklentiniz olabilir ki?

Onun karşısında oturan gazeteci Hüsnü Mahalli’yi özellikle Ortadoğu bölgesinden verdiği bilgiler ve gelişmelere dair yaptığı yorumlarıyla geçmişten tanıyorduk. Bizim ekranlarda ilk tanıdığımız Hüsnü Mahalli sağduyulu, ölçülü, nezaketli, sözünün ağırlığını koruyan bir adamdı.

2016 yılında Cumhurbaşkanı'na hakaret ve kurul halinde çalışan kamu görevlilerine, görevlerinden dolayı hakaret suçundan tutuklanıp 1 ay sonra serbest bırakıldıktan sonra CHP’nin medyasına düştü ve orada öyle bir savruldu ki onu o günden sonra toplayana aşk olsun!

Yurt gazetesi, Halk Tv derken en son Tele1’e düştü. Halk Tv’de iken kanal yönetimi onun programını sonlandırmış, Hüsnü Mahalli ise bu durum için “Kovulduğumda gerçek nedeni açık ve samimi söyleseydiniz, anlayışla karşılar ve sorun biterdi.” tepkisini gösterdiğinde Halk Tv’nin sosyal medya hesabı ona "Halk Tv’den atılmadın @husnumahalli, dışarıdan yaptırdığımız programına son verdik. Çünkü trollerden farksız bu çirkin üslubunu onaylamıyoruz. Ayıptır, hakaret ettiğin bu Halk Tv ve çalışanları, tutuklandığın gün tarihinde ilk kez senin için ekran kararttı." cevabını vermişti.

Hüsnü Mahalli’ye baktık ki “trollerden farksız bu çirkin üslubunu” şimdi Tele1’de sürdürüyor. Uzun yıllar sonra onu ilk defa ekranlardan izledim. Aman Allah’ım! Adam konuşma, üslup, yorumlama olarak neye dönmüş öyle? Belli ki, MHP ve Devlet Bahçeli denilince de cinnet geçiriyor. Karşısında da Namık Koçak gibi gazcı olunca kim tutar onu?

MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli hakkında öylesine cahilce, öylesine tarih hatalı, öylesine saçmalayan yorumlar yaptılar ki, saplantı ve takıntılı halleri yüzünden adeta akılları gitmiş gibiydi. Bu ikilinin yaptığı muhabbeti inanın köy kahvesinde duyamazsınız. Gerçeklere karşı laubali, lakayt bir halleri vardı.

Cumhur ittifakının 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra “Cumhur İttifakı esasen, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün teşebbüs ettiği hain darbe ve işgal hareketi sonrasında, Türkiye'nin maruz kaldığı saldırılara karşı yerli ve milli bir duruşun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.” Şeklindeki protokol ile kurulduğunu dahi idrak edemeyen beyinleriyle, mantıksızlığın dibini sıyıran yorumlarıyla coştukça coşuyorlardı.

3 Kasım 2002 erken seçim kararı için “Bahçeli durduk yere hükümetten çekildi” demeleri zaten zekâ düzeylerinin yerlerde süründüğünün işaretiydi.

57. Hükümetin baş ortağı DSP’yi bir gece de ikiye bölerek, DSP içinden yeni bir yapılanma oluşturduklarını ve İsmail Cem, Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan'ın önderliğini yaptığı YTP isimli yeni oluşum 62 milletvekili ile bir gecede kurulduğunu sanırım Hacivat-Karagöz ikilisi gibi gölge oyunu oynayan Hüsnü Mahalli ve Namık Koçak’ın hafızası hatırlamıyor. Ya da hatırlamak işlerine gelmiyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye ve 57. Hükümet üzerinde oynanmak istenen oyunların farkında olarak ''Bu oyunlara düşmeyip tekrar DSP'ye dönmelidirler'' çağrısını da herhalde kulakları var duymamışlar, gözleri var görmemişler.

Bu zekâ düzeyindeki adamlar, MHP Lideri Devlet Bahçeli bir sabah kalktı ve durduk yere “Bugünde erken seçim isteyeyim” dedi sanıyorlar galiba? Dünyadan bihaber adamlar gazeteciyiz diye ekranlarda dolaşıyor işte…

MHP Lideri Devlet Bahçeli “Gideceğimiz nihai hakem; bu oyunları tezgâhlayan iç ve dış çıkar odakları değil, engin sağduyusuyla en doğruyu ortaya koyacak Türk milleti. Kimsenin kendini milli iradenin yerine koyarak Türkiye'yi sonu belirsiz maceralara sürüklemeye, siyasi arayışlara girmeye hakkı yok’’ ve “Türkiye'ye seslenmek istiyorum; MHP'nin ipini ne dar çevreler ne de uluslararası kuruluşlar çekebilir. Çekerse sadece yüce millet çeker” değerlendirmesiyle 3 Kasım 2002 erken seçimini istemiş ve düzenlediği tüm mitinglerde Türkiye ve bölgemizdeki oyunlara dikkat çekerek MHP’ye oy istemiştir. Türkiye ve bölgemizdeki gelişmeler onu bir kez daha haklı çıkarmıştı.

Trolden beter halleriyle TELE1’de yorumlar yapan Hüsnü Mahalli ve Namık Koçak, 1 Kasım ve 7 Haziran 2015 seçimlerinde de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tavrını, MHP’nin duruşunu yine yalan yanlış yorumlarla değerlendirmişlerdir.

MHP, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerine AKP’ye karşı siyasi anlamda kanlı-bıçaklı gitmiştir. MHP-AK Parti 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra siyasi birliktelik olarak yan yana geldiği halde, artık “trollerden farksız bu çirkin üslubuyla” bilinen Hüsnü Mahalli, “Devlet Bahçeli 7 Haziran seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a çok karşıydı, 1 Kasım seçimlerine beraber gittiler” şeklinde yorum yaptı. Nasıl beraber gittiler Hüsnü Mahalli? İttifak mı yaptılar? MHP, AK Parti listelerinden mi seçime girdi? Allah akıl fikir versin. Çünkü bir hayli ihtiyacın var!

“Devlet Bahçeli 7 Haziran seçimleri sonrası yaptığı açıklamalarla Ahmet Davutoğlu’nun CHP ile kuracağı koalisyonu engellemeye çalıştı” diyen Hüsnü Mahalli, seçim akşamı Çözüm süreci ile ilgilenen AKP-CHP-HDP'yi de bir araya getirebilirsiniz. AKP+HDP koalisyonu 337 milletvekiline dayalı güven oyu alabilecek bir koalisyon modelidir. AKP-CHP-HDP'yi esas alacaksanız, 469 geniş tabanlı bir koalisyon olur. Böyle bir yapılanma içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi şerefi ve haysiyeti ile çok güzel bir ana muhalefet görevini de üstlenmeye hazırdır. Bunların hiçbirisinden sonuç alınamıyorsa. En erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olur.” açıklamasını yapan Devlet Bahçeli kim o halde? Bu duruşta “Çözüm sürecine” yönelik tavrını sürdürme ve bunu da kamuoyuna gösterme hali yok mu?

MHP Lideri Devlet Bahçeli, CHP cephesinden defalarca gelen “CHP-MHP-HDP olarak koalisyon kuralım” tekliflerini şiddetle ret ederek, sürekli AK Parti MHP ile koalisyon kuracaksa kamuoyuna sunduğu 4 ilke çerçevesinde anlaşılması gerektiğini, aksi halde “AKP ile CHP genel başkanlarının daha fazla zaman kaybına izin vermeden koalisyon zemininde bir araya gelmek için fedakârlık göstermeleri ülkemiz için hayati önemdedir.” açıklamalarını yaparak koalisyonun bir an önce kurulmasını istemedi mi? Hani nerede “Ahmet Davutoğlu’nun CHP ile kuracağı koalisyonu engellemeye çalıştı” iftiranızın dayanağı?

O süreçte, bu konularla ilgili yazdığım yazılar “MHP'nin Hayır'ları ve Değişim Operasyonu” isimli kitabımda belgeli, ispatlı mevcuttur. Hüsnü Mahalli ve Namık Koçak ikilisi, idrakiniz anlamaya yetecekse o kitabı alında okuyun!

Anlamadığınız 3 Kasım 2002, 7 Haziran-1 Kasım 2015, 15 Temmuz süreçlerine dair sizin kafanız bir hayli çorbaya dönmüş, o yüzden bu süreçlerle ilgili MHP ve Sayın Devlet Bahçeli hakkında bir daha yorum yapacaksanız araştırarak-öğrenerek ekrana çıkın. Aksi halde bu takıntılı-saplantılı halinizle yeriniz ekran değil, deli gömleği giydirilmiş bir şekilde akıl hastaneleridir. Anlaşıldı mı beyler?