Akıl, yaratıcının insanlığa yaratılanlar içinde lütfudur. İnsan aklı ile kendini bilir, çevresini bilir, aklı ile yaşamını idame ettirir. İnsan aklı ile bir toplum içinde yaşar, belli kurallar koyar, bu kurallar bütününü nizama tabi kılmak için yöneticiler seçer ve o yöneticilerin talimatlarına akıl ile uyar. Yöneticiler de insan topluluklarını yönetmekte oldukları için, uyarı ve talimatları iletir, aklının yaratıcı tarafından temin edildiği insanoğlunun ise haliyle bunu anlayabileceğini düşünür. Olması gereken budur, insan kapılar açılınca etrafa koşuşan bir koyun sürüsü değildir…

Bir aydır ülkemize de sıçramış olan küresel salgın ile milletçe ve devletçe bir mücadele içindeyiz. Tüm dünyada geciken ve önemsenmeyen ne var ise Türkiye erkenden önlemini aldı. Dünyayı yedi kıtadan saran Türk milletinin tarihi gücüne yaslanarak ve sosyolojik varlığın kudreti ile Türk dünyası olarak kriz süreci ve sonrasında oluşacak yeni dünya düzeni için istişareler ve planlar yapıldı. Ortak tedbir ve uygulamalarla Türk elleri cihana uygarlık zirvesini ve sosyal refah kavramının en tabii halini sergiledi, sergilemeye de devam ediyor. Gereken gerektiği şekilde yapılıyor. Kriz anında eleştirinin çözüme aksi yönlü bir rüzgâr olacağını düşünürsek, bir elimizi taşın altına diğerini bağrımıza koyarak en önemlisi de aklımızı başımıza devşirerek hakkaniyetli A davranabiliriz. Şimdi durum bu iken; birlik zamanı fitne çamurunda keyfine bakanların, yanlışı ve eksiği düzeltmek için yardım etmek yerine, köstek olan muhalefetinin oluşturduğu sosyolojik kirlilik var… Bunlara ek olarak bir de aklını saf dışı bırakan, dinlemeden, anlamadan ve düşünmeden sağduyusuzca davranan insanların oluşturduğu kaos var… Ve tüm bunların karşısında devlet terbiyesine sahip, aklı başında, olayları takip eden, yönetenleri dinleyen, anlayan ve düşünerek tedbirli hareket eden insan marifetinde “insan”lar var.

Türkiye bir aydır kısıtlamada, herkes yasak istiyor, bekliyordu. İlk vakada okulları kapatmış, iş hayatına kısıtlama gelmiş, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü yasaklı, işi olmayıp çıkana cezai yaptırım uygulanıyor, sürekli “evde kalın, işiniz dışında çıkmayın, kendinizi izole edin” deniyordu. “Market alışverişlerinizi günlük yapmayın, tedbirli olun ama sakin de olun yağmalamayın, yetecek ve artacak gıdamız var.” da deniyordu. Hafta sonları için iki haftadır “48 saat çıkma!” uygulamaları hâkimdi. Cuma günü marketlerin kapanması emredilen, otobüs seferlerinin bittiği, insanların evinden çıkmaması istenen saat 9’dan sonra yasak açıklandı. Tabi saat 10’da duyarlı(!) gazeteciler alt yazı geçti, insanları telaşa verdi. Ama çoğu meslek etiğine hâkim basın uzuvları ise “15 dakika sonra açıklama yapılacak, temel gıdalar karşılanacak sakin olun, bekleyin” dedi ve o anda zaten internette de açık olacak yerlerin listesi yayınlanmıştı. Sadece 2 günlük bir yasak açıklandı: “İhtiyaçlar devletçe karşılanacak” dendi. Bir gurup insan yasak açıklaması dahi yapılmadan sokaklara döküldü, günlerce söylenen ne varsa unuttu, dip dibe izdiham oluşturdu hatta kavga çıkardı... Yasak ilanını dinlemedi, e haliyle anlamadı ve düşünmedi de… Buna ek olarak bir de aklını kullanmadı, hafızasını yitirdi, sağduyusunu kaybetti yani insan olmanın gerekliliklerini yerine getiremedi. İnsan olma yetileri ile seçilmiş olan yönetilenler de, yaptıkları uygulamaların bu bağlamda uygulanacağı kanaatindeydi haliyle.

İnsanların acil ihtiyaçları vardı diyelim, mecbur kaldılar peki o curcunada maskesiz, korumasız dip dibe durmak da mı zorunluluktu? İnsan, kendi mesafesini ayarlayacak bir varlık olarak diğer canlılardan farklı yaratılmış. Devlet gelip tek tek sıraya mı dizecekti. Nedir istenen, devletin çoban olup millete koyun muamelesi yapması mı? İnsan muamelesi yapılıyor ama bazıları insanlık vasıflarını kullanmayarak milletin hakkına giriyor, devletin emeğini hiç ediyor. Kaldı ki sadece acil ihtiyacı olanlar şuurlu bir şekilde çıksaydı bu curcuna olmazdı, Luppo’suz yaşayamayanlar sokaklara döküldü. İki gün için patates, soğan çuvallarla alındı. Millet arabasına benzin kuyruğuna girdi. Çerezcilerde izdiham oldu, “çerez acil, virüsü kapmak pahasına çerezcide dip dibe dururum, sonra da devlete söverim çünkü aklım var ama kullanım yetkim yok; aç gözlüyüm.” gibi bir şey bu… Sadece 2 gün keyfine düşkünleri durdurmak için bir yasak açıklandı, keyfine düşkünler yapacağını yaptı…

Şu görüntüde insan olabilme kabiliyetini kullanan duyarlı çoğunluğa saygı ile; Yokluk zamanı lokmasını bölüşen aziz Türk milletinin kaderi, hak ettiği zaferdi. Ancak “Varlık zamanı Luppo’suz, kolasız, çerezsiz yaşayamayanların kaderi zaferdir” desek, vallahi biz haksız oluruz.