Sosyal medyada peydah olup toplum psikolojisine saldıran ve nihayetinde akşam haberlerine düşen fenomenlerden bahsedelim bugün. Dünyada onca şey olurken, Yanı başımızda masumlar katledilirken, ülke gündemimiz yeteri kadar yoğunken üzerine eklenen fenomenler dosyası….

*Nihayetinde akşam haberlerine düştüler* evet bunu tekrarlıyorum. Çünkü gideceğiniz yol, geldiğiniz yoldan bellidir. Sosyal medya üzerinden bir anda var olan, birbirinin kopyası ve kurgusal olan hayatlarını afişe eden, neydim ne oldumcuklar…

Çoğu yazımda, *gelişen teknolojinin geri ittiği bu insanlara* değinmişimdir. Bu insanların oluşturdukları profil ve sergiledikleri yaşam tarzı, toplumun sosyolojik yapısına savaş açmış gibiydi… İşte bu sebeple nihayet akşam haberlerine düştüler diyorum. Her ne kadar sebep sosyolojik olmasa da, en azında kurgu hayatların perde arkası meydana çıktı. Bu insanlar, toplumda ayıplanan her türlü davranışı kendilerine karakter edinip anlaşılması güç bir ün yakaladı… Evet anlaşılması güç. Hala algılayamıyorum, maalesef. Görgüsüz insanlardan toplumca nefret etmiyor muyduk biz..? Hani her konuda ayrı fikrimiz vardı da ancak görgüsüzlük, ortak bir dille hep kınanırdı. Yediğimizi, içtiğimizi saklardık. Hesabı öderken cüzdanı, masanın altında açardık. Yok olanlardan utanıp da varımızı sergilemekten ar ederdik. Biz ne ara, saçına dolarlar dolayıp altın kahvesini yudumlayan görgüsüzleri, alkışlarla büyütecek kadar küçüldük..?! Dosya açıldıkça ortaya çıkan rezil paylaşımlar ve bu paylaşımları beğenerek paye veren millet… Dosya üzerine konuşulacak çok şey var, çok da konuşuluyor zaten. Paravan şirketler, naylon faturalar, kara para aklamalar vesaire vesaire…  Elbette ki kısa sürede olamayacak bu mal varlığının, yasa dışı bir şekilde olduğu aleniydi. Aklı evvel olmayan herkesin bu gerçeği gördüğünü düşünüyorum. Nihayetinde devlet gereğini yapıyor. Büyük bir suç var ve zaten süreç yargının adaletinde, aslında bize bu saatten sonra çok bir söz de düşmüyor. Ama şu an maddi suçlar üzerine gereği yapılıyor. Peki ya maddi bir suç olmasaydı yahut herhangi bir kanıt… Suçsuz muydu bu buldumcuklar..? Kuyumcu vitrini gibi gezip, para saçıyorlardı… Hint dizisi misali senaryolarla yaşadıkları kurgusal hayatı sergiliyorlardı… Bunları takip eden, izleyen, beğenen ve ün veren insanlarımızı bir kenara bırakıyorum. Çünkü bu konu üzerine destan yazılabilecek, acı bir tablo. İnsanlarımız, kendi elleriyle yetiştirdi bu buldumcukları…

Eskiden diziler ve filmler, gerçeği yansıtmamak üzerinden eleştirilirdi. İşte çekim yapılan evler, kıyafetler ve hayat tarzları… İnsanlar bu dizileri izliyor ve bu gösterişli hayatlara sahip olamadıkları için bunalıma giriyor, gibi eleştiriler yöneltiliyordu. Tabi bunalıma giriyorlardı ancak reytingler düşmüyordu… Düşüyor olsaydı, bugün bu buldumcuklar toplum psikolojisini ezerek yükselemezdi… O ortamı bulamazdı… Gelişmişlik de tam olarak bu olurdu. Biz gelişimleri teknoloji, ekonomi ve yönetim şekillerine bağlıyoruz ancak gelişim toplum zihninde ve sosyolojik yapıda başlar. Başladığı yerde de biter. En iyi ekonomi, en yüksek teknoloji ve en verimli yönetim şekli olsun; eğer toplum zihni geri kalmışsa, gelişim yoktur. Bir soru daha soralım o zaman, gelişmiş miyiz hakikaten… Bu Türkiye özelinde değil, küresel bir soru… Çünkü bu buldumcuklar, küresel bir sorun. Kör dünyanın göbeğinden peyda oldu bu buldumcuklar, virüs gibi zihinlere yayıldı… Zihin hackerlığı yaptılar…

Ve haliyle bunların yargılandıkları suçtan daha büyük bir suçları var. Toplum sağlığına kastetmek. Değer yargılarına saldırmak. Toplum yapısını bozmak. Özetle milleti ezerek yükselmek!

**Naçizane yüce Türk adaletinden ve Türk milletinin vicdanından, bu suçun cezasını da talep ediyorum.