BEN iyimser bir insanım. Önce bardağın dolu tarafından bakarım. Ülkemiz tarımında şu anda iyiye doğru yönlendirilecek birçok fırsat görüyorum. Bu dönem bana göre esasen tarımda fırsatlar dönemi. Tarımı çok iyi anlatabilecek bir dönemdeyiz. Ama bunu siyaset üstü kurgulayıp ve buna göre açıklama yapmak son derece önemli. Tarımsal kurgu özellikle içinde bulunduğumuz bu hassas dönemde çiftçileri kucaklayıcı, problemleri çözümleyici ve anında çözüm yollarını gösterir olmalı.

Bu süreçte çıkarılan genelgelerde, tarımla ilgili yapılmak istenen, tasarlanan güzel gelişmeler var. Peki, bunlar yeterli mi? Tabi ki hayır. Yapılanlar uygulama esaslı olmalı, yani sahayla bütünlük içinde olmalı. Sahayı bilmeden kâğıt üzerinde alınan tedbirlerde başarı oranı çok düşüktür. Ülkemiz tarımının lokomotifleri arasında TİGEM, bakanlık bünyesinde de ilçe tarımlardır. İlçe tarımlardan sağlam veriler elde ettiğiniz müddetçe yaptığınız plandan, projeden ve uygulamadan hiçbir zaman korkmayın! Başarı oranınız %80’i aşacaktır.

Bu dönemde (çiftçiler hariç) herkesin dilinde “Tarımsal destekler neden verilmedi?” kalıp sorusu var. Birazcık sahaya çıkılsa, ÇKS ve TBS sistemleri bilinse ve çiftçilik ortamının kokusu alınsaydı ve onların dertleri ile gerçekten dertlenilseydi, bu sorular sorulmayacaktı. Sanmayın ki çiftçiler verilen desteklerle ayakta kalıyor! Bilin ki çiftçiler aldığı desteklerle üretimini yapmıyor! Bilin ki gerçekten üretim yapan çiftçilerin o paraya bu süreçte ihtiyacı yok! Ayrıca şimdiye kadar verilen tarımsal desteklerin etki analizi yapılsaydı bunların hiçbiri konuşulmuyor olacaktı. Bizim temiz yürekli, gece gündüz durmadan çalışarak emeklerini, terlerini toprağa dökmeye devam eden çiftçilerimizi imkânlarımız ölçüsünde bakanlık olarak, ülke olarak bağrımıza basmamızın zamanıdır.

“BAŞARI BİR BÜTÜNDÜR. EKİP VE UYUM İŞİDİR.”

Kovid-19 adlı virüsün sebep olduğu bu kriz döneminde, özellikle Sağlık Bakanlığı bu süreçte söz sahibi oldu ve çalışan personelini her zaman kolladı ayrıca ön plana çıkardı.

Peki, Tarım Bakanlığı? En az 3000 doktoralı ziraat mühendisi veya veteriner hekimi var, bunlardan en az 500’ü yurt dışı doktoralı. Yine 400 den fazla doçent unvanını almış elemanı var. 30’dan fazla araştırma enstitüsüne sahip. Asıl sorulması gereken; Bakanlık, bünyesindeki bu güçlü potansiyelden etkin olarak faydalandı mı? Olacakken, bizler Bilim Kurulunda neden ziraat mühendisi yer almadığını tartıştık. Enerjimizi olumsuz eleştiriye harcadık. Ayrıca bu süreçte tarım camiasını yeterli düzeyde ön plana çıkaramadık, parlatamadık.

Ülke genelinde 44’tane ziraat fakültesi var. En çok bir iki akademisyen TV ekranlarına çıkıp da sağlık kadar, sağlıklı gıdaya erişim de önemli, tarımsal faaliyetlere devam etmeliyiz, üretmek zorundayız diyebildi. Oysa ki tarım camiasının sesinin çıkması gereken bir dönemdeyiz.

Tarıma yön veren politikaların oluşmasında etkili olan tarım politikası yürütücüleri; tarımsal kooperatifler, mesleki örgütler, sivil toplum örgütleri, tarımsal eğitim kurumları. Lütfen bir yaşam belirtisi gösterin! Neredesiniz Allah aşkına? Ne diyelim suskun bir camiaya sahibiz, maalesef(istisnalar kaideyi bozmuyor).

GÖZLERİN GÖRDÜKLERİ

Bir yanda şöhreti sevenler, çözüm üretemeyen, makam araçlarına binmeyi, topluma tepeden bakmayı, önünde kapıların açılmasını, toplantılarda protokolde oturmayı sevenler, kişisel egolarının esiri olanlar… Diğer yanda halkın hislerine, duygularına, beklentilerine cevap veren, dünü iyi okuyan, bugünü eylemleriyle, ortaya koyduğu enerjiyle şekillendiren ve yarın için entelektüel manada düşünce ve proje üretebilen kişilerin boğucu sessizliği…

İKİ CANAVAR İLE SAVAŞIYORUZ: KOVİD-19 VE CEHALET!

Sokağa çıkma yasağı çözüm mü peki? Bu soruya iki şekilde cevap verebiliriz. Evet, çünkü neşteri vurup bir an önce hastalık yayılımının önünü kesmemiz lazım. Hayır, çünkü sokağa çıkma yasağında gördük ki ne maske ne de sosyal mesafe tanındı. Ön planda hep cehalet yer aldı. Sağlıcakla, evde kal güzel ülkem!