“Dip”teki Zamane...
“Zamane”nin dilinde insanı şaşkına çeviren bir argo tabir var:
“Adamsın!.. Adamın dibisin abiii!”
“Adamın dibi!”
Adamın “dibi” neresi ola ki?
Aklıma geleni söyleyeceğim, terbiyem burada yazmaya müsait değil…
İnsanlar ya “dibe” vurur, ya da “zirve” yapar…
Bu nasıl bir övgüdür?
Ninemin “zamane” dediği gençlik… Yeni nesil…
Kız-erkek, çoğunun bedenleri göğüs çatalına kadar dövme kaplı…
Onsekizinde sevgilisinin adını pazısına kazıtıp da yirmisinde sevgili değiştirince ne yapacaklarını şaşırıyorlar!
Yüzlerce liraya aldıkları yırtık pırtık pantolonları giyiyorlar…
Bu milletin fakiri bile yamalı gezer ama asla yırtık gezmezdi oysa…
Kahvehanelerde bir liraya içmedikleri çayı, anlı sanlı gâvurca “absürt cafe”lerde beş liraya içmeyi modernlik addediyorlar…
“Ambians” farklıymış!
“Kindar/dindar nesil” faaliyetleri arasında sokaklar bir âlem oldu…
Bakıyorsunuz kızımızın başı bildiğiniz “sıkmabaş”…
Bacağında daracık bir kot, çorapsız ve marka spor ayakkabı ayağında…
Hani altı kaval, üstü şişhanenin tam fotoğrafı…
Diğerinin bir omzunda giysi yok, iç çamaşır askıları ille görünecek…
Göbek ya açık, ya da gömlek veya bluzun yarısı pantolon içinde, yarısı sarkık…
Etek dizüstü… Çorapsız… Kısacık şort, kabaları açıkta…
Her parmağında rengârenk oje, dudağında kıpkırmızı bir ruj…
Erkeklerin elleri telefon, cüzdan ve sigara paketiyle dolu…
Daracık pantolonlar, rengârenk spor ayakkabılar…
“Özgürlüğün dibi”ymiş olan biten!
Siz bu “zamane”yi bir de otobüs, tramvay veya metroda görün…
Kulaklıklar hazır… Gözler pencerede… Dünya nanay!
Ne binen ihtiyardan, ne ayakta dikilen hamileden haberleri var…
Gecenin yarılarına kadar caddelerdeler…
Analar babalar onları üniversitede bilsin…
“Cafe-bar” diye bir yerler var… Bira, içki, bilmem neler…
Sahnede “müzik yaptığını” söyleyen gençler…
Gidin Ankara’nın Karanfil sokağına… Gezin Kızılay’da…
Duraklarda dudak dudağa öpüşenler, otobüste birbirine kenetlenenler…
Kimse bir şeycikler demiyor…
Çağdaş, özgür ve “dib”e vurmuş ama “ideolojisiz” bir “zamane”…
Bir aralar “hoca” vardı dillerinde… Önüne gelene “hocam” diyorlardı…
Hani biri “Hoca camide! Hoca camide!” diyordu ekranlarda…
Şimdilerde “kardeşim” moda… “Kanka” revaçta…
“N’aber kardeşim?”… “Hey kanka, Efendy Donerchi’ye gel”…
Yıllardır öğretemediğimiz İngilizceyi şimdi çatır çatır okuyup yazıyor(!) telefonda bu zamane:
“Slm”… “akşama mydonose’da buluşuyor muyuz?” “Ok”…
Ya Kurtlar Vadisi’nin ya da Çukur’daki mafyanın derin etkisindeler…
Son yıllarda şarkıcı ve futbolcu şöhretlerin kadın kavgalarına…
Ve toplumun ar damarını çatlatacak ilişkilerine kilitliler…
Arda denen topçu var… Adam sporcu güya…
Hani Atatürk’ün “Zeki, çevik ve ahlaklı” dediğinden olmalı…
Ama silah taşıyor, barda olay çıkarıyor…
Adam aktör… Karısını dövüyor, aldatıyor, bilmem kaçıncı evliliğini yapıyor…
Ortam kötü… Gidişat hayra alâmet değil…
“İdol”süz, “örnek”siz, “rol model”siz kaldı “zamane”…
12 Eylül 1980’in en büyük kötülüğüdür bu Türk gençliğine…
Amaçsız, ideolojisiz, şuursuz…
Eğitim zaten sizlere ömür…
Anaokulundan üniversite sonuna kadar “yarış atı” yapıldı onlar…
Çoğu “dilekçe” bile yazamıyor…
Buna rağmen devlette kadro bulamayınca barda barmenliği tercih ediyorlar…
Adı da ekmek parası!