Bizim Karanlık Aydınlar!
Âlim ve sanatkârlar aykırı insanlardır…
Özel hayatları, merakları, zevkleri herkesi hayrete düşürür…
Yaşadığımız hayatın gerçekleriyle bağlantısı olmayanları bile tanıdım.
Bazılarının ibretlik hikâyeleri, hayranlarını şaşkına çevirir…
“Bu dev şair bu muymuş?” dediğiniz olur.
Dilleri keskin, eleştirici ama hakkaniyetlidirler; insanı, tabiatı, vatanı severler…
Onlara “Aydın” diyor aklı erenler…
“Nev-i şahsına münhasır”dırlar…
Tanrı’nın özel yarattığı insanlar…
Özellikle alimler… Şairler… Ressamlar…
İnsanlık tarihi, bunların icat ve eserleriyle yol almıştır hep…
Lakin…
Son yıllarda bu ülkede garip şeyler oluyor…
16 yıllık AKP iktidarının –maalesef- sürüklediği sosyal ve kültürel dejenerasyon ilim ve sanat adamı dediğiniz, “aydın” dediğiniz kitleyi tanınmaz hale getirdi…
Köyün aydını, öğretmen ve imamdı…
Kasabanın, şehrin aydını öğretmenler, üniversite hocalarıydı…
Camilerimizde mübarek din adamları vaaz ederdi…
Doktoru, mühendisi itibarlıydı…
Sözleri dinlenirdi…
Cumhuriyet, onların omuzlarında yükseldi.
Akıl, bilim, kültür ve sanatın değeri büyüktü.
“Marifet, iltifata tabi”ydi…
yüzyılda bu topraklar tuhaflaştı…
Neresinden tutsanız dökülüyor…
Aydınlar, medyanın maymunu oldular…
Ekranlarda her akşam yancılık yapmakla meşguller…
Üniversiteler cemaat, devlette parti kadrolaşması liyakat ve bilgiyi gölgede bırakınca, cüce adamlar türedi…
Okullardaki “eli öpülesi öğretmenler” sarı sendikaların oyuncağı oldu.
Cumhuriyetin ekmeğini yiyip okullarında palazlanan kafalar Atatürk’e hakaret ediyor…
Çevirmediği dolap kalmayan iktidar beslemesi “fesli deli”ler, “Keşke Yunan kazansaydı” hainliğine kadar uzandı.
Toplumun “gazeteci” bildiği adamlar, günde beş vakit devleti satmakla meşgul…
“Yazar” diye bağrına bastıkları, milleti satarak Nobel’e koşuyor…
Ucu 15 Temmuz ihanetine, Güneydoğu’da parçalanmaya kadar giden “Çözüm sürecinin akilleri” yine ortalıkta…
Son yılların toplum önündeki koca koca profesörleri, “dışkı yemek”le manşetlere düşüyor…
Kimi Anadolu’nun bitkilerinden millete “şifa ticareti”nde…
Kimi akademik etiketini ekrana kurduğu mutfak pazarında kullanıyor…
“Solcu” dedikleriniz zaten “Atatürk sömürüsü”nü ticaret belledi…
Bu “aydın” dediklerimizin hiçbiri asıl meslekleri, ilim ve sanat dalları ile gündemimizi işgal etmiyor artık…
Medyayı elinde tutan sol, “aydın”ı hep devrimcilerden çıkarır, oysa sağın milliyetçi aydınları sessiz sedasız, reklamsız, hiçbir şeye bulaşmamaya çalışan adamlardır… “İslamcı” denenler ise direkt taraflıdır zaten…
Bizi tedirgin eden de bu…
Sağcısı solcusu, herkesin yere göğe koyamadığı Ortaylı, “Bakanlığa danışman olunca” haberlerde…
Jeofizikçi Şengör de “dışkı meselesi”yle sosyal medyanın dilinde…
Tuhaf… Tuhaf olduğu kadar acı bir tablo…
Şairin “Suya sabuna dokunmazmış… Pise bak!” diye dalga geçtiği “aydınlar”a kaldıysa bu memleket yandı demektir…
Bir üniversitenin rektörü haftanın her akşamı ekranda ahkâm kesecek, yancılık yapacak zamanı nereden buluyor?
Ne zaman “ilim”le uğraşır bu adamlar?
Sokakta, “absürt cafeler”de zaman öldüren bunca vasıfsız üniversite mezunu Türk gencini kimler yetiştirdi dersiniz?
Kiminin “münevver”, kiminin “entellektüel”, kiminin de “aydın” dediği…
Araştıran, eleştiren, inceleyen, dinleyen, okuyan, bilgili, ahlâklı ve vicdanlı insandır “aydın”…
Bu vasıflarda aydınlara sahip ülkeler kalkınır, refaha erer…
Ama mum yakıp arasanız bulamayacağınız devirdeyiz…
Halimizin sebebi adım başı karşılaştığınız bu “karanlık aydınlar” elbette!