Birleşik Arap Emirlikleri’ni doğru okumak

YAYINLAMA:
Birleşik Arap Emirlikleri’ni doğru okumak

Türkiye Cumhuriyeti ile kimi zaman iyi kimi zaman da problemli ilişkileri olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ortadoğu’da yaşananları doğru analiz edebilmek için etraflıca anlaşılması gereken devletlerden birisidir. BAE, doğuda Umman ve Umman körfezi, güneyde ve güneybatıda Suudi Arabistan, kuzeybatıda Katar, kuzeyde de Basra körfeziyle çevrilidir. Toplam yüzölçümü 77.700 km2’dir. İklimi son derece sıcak ve nemlidir. Sıcaklar yaz aylarında 54 derecenin üstüne kadar çıkar. Ülkenin toprakları tarıma elverişli değildir. Son yıllarda deniz suyunun arıtılması ile elde edilen su kaynaklarıyla sulanan yerlerde ziraat yapılabilmektedir. Ülkede akarsu kaynaklarının bulunmaması, içilecek ve sulamada kullanılacak suyun temini için büyük yatırımların yapılmasını gerektirmiştir.

2 Aralık 1971’de kurulan birlikte Abu Dabi, Dubai, Şârika, Acmân, Ümmülkayveyn, Re’sülhayme ve Füceyre emirlikleri yer almaktadır. 16. yüzyılın başlarından itibaren Basra körfezinde baş gösteren Portekiz tehlikesi karşısında Türk İmparatorluğu bölge ile ilgilenmeye başlamış, Basra ve Lahsâ’nın alınmasıyla körfezin güney kıyıları da Türk hâkimiyetine girmiştir. Türk İmparatorluğu’nun bölgeye ilgisini azaltması üzerine İngilizler Arap kabileleriyle bazı ticaret ve saldırmazlık anlaşmaları imzalamıştır. 1871’de Türk kuvvetleri Necd bölgesini ele geçirmiş ve Katar’a kadar olan yerleri hâkimiyeti altına almıştır. Bu durum 1914’teki Türk-İngiliz andlaşmasına kadar sürmüştür.

Anlaşmalı Emirlikler olarak bilinen şeyhliklerden altısı bir araya gelerek Birleşik Arap Emirlikleri devletinin kuruluşunu 2 Aralık 1971’de Dubai’de ilân ettiler. Önceleri Re’sülhayme’nin şeyhi el-Kāsımî federasyona girmeyi kabul etmediyse de 1972 yılı Şubat ortalarında federasyona katıldı ve böylece Birleşik Arap Emirlikleri yedi emirlik arasında kuruldu.

Günümüzde BAE’nin nüfusu 9,5 milyon’dur ve bunun %80-90'ı yabancı uyrukludur. Nüfusun %75'i Müslüman (%85'i Sünni, geri kalanların çoğu Şii), %9'u Hristiyan ve %15'i diğer inanç ve din gruplarındandır. Gayri safi yurtiçi hasılası 504 milyar dolardır. Kişi başına düşen milli gelir 53.000 dolardır. BAE, büyük ölçüde göçmen işgücüne dayanan yüksek gelirli bir ekonomidir. Petrol, kamu gelirlerinin %41'ini oluşturarak önemli bir yere sahiptir. BAE, Suudi Arabistan ve Irak'ın ardından üçüncü en büyük petrol üreticisidir.

Abu Dabi ve Dubai (sırasıyla BAE'nin başkenti ve en büyük şehri) ülkenin ekonomik varlığının %85'ini oluşturmaktadır. BAE Hükümeti 2017 yılında BAE Centennial 2071 stratejisini başlattı. Bunun dört ayağı vardır: Devlet gelirlerinin çeşitlendirilmesi, eğitimin iyileştirilmesi, bir bilgi ekonomisi (bilim, araştırma ve geliştirmeye dayalı bir ekonomi) oluşturulması ve hoşgörünün desteklenmesi. Buna kadınların haklarının güçlendirilmesi de dâhildir.

Şeyh Muhammed bin Zayid El Nahyan'ın yönetimi altında BAE, Suudi Arabistan ve diğer Körfez Arap ülkeleriyle birlikte birçok bölgesel çatışmaya dahil oldu. İsrail ile 2020 yılında ciddi bağlar kurdu. Ayrıca şunu vurgulamalıyız ki Amerika Birleşik Devletleri'nin BAE ile önemli askeri bağları bulunmaktadır. ABD ve BAE DEAŞ'a karşı oluşturulan Uluslararası Koalisyon'da bir savunma işbirliği anlaşmasına taraftır (2019'da yenilenmiştir).

BAE’de Cebel Ali limanı ve Al-Dhafra Hava Üssü başta olmak üzere birkaç ABD üssü bulunmaktadır ve buralarda yaklaşık 5 bin civarı personel görev yapmaktadır. ABD’nin buradan desteği ile BAE, Yemen'deki iç savaşa müdahil olmakta ve nüfuz alanlarının çoğunu kontrol eden İran destekli Husilere karşı askeri müdahalede bulunmaktadır.

Tüm bunların yanında bölgeyi anlayabilmemiz için bilmemiz gereken bazı önemli hususlar var. BAE ve Katar Yönetimleri Suud Hanedanı ile yakın akrabalar. Günümüzde Araplar çok politik oldukları gibi nesep konusunun üzerinde de önemle dururlar. Şunu vurgulamamız lazım; Suudi Arabistan hiçbir zaman ateşi kendi eliyle tutmaz; bu hususta genellikle BAE’yi kullanır. Bugün Suudi Arabistan bölgede sadece Umman’a ve Yemen’e temayüz edemedi. Ortadoğu’nun geri kalan bölgelerinde genellikle Suudi Arabistan iyi polis, BAE kötü polis olarak bir rol paylaşımı içerisine giriyor. Dolayısıyla BAE’yi Suudi Arabistan’dan ayrı görmemek lazım. Günün sonunda Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve ABD ile hareket eder. Kendi aralarında senkronizedirler. 

Şu anda dünyadaki en prestijli üniversitelerin kampüsleri. Birleşik Arap Emirlikleri’nde ya açılmıştır ya da açılmak üzeredir. Körfez Bölgesi birkaç katmanlı olarak incelenmeli, tüm detayların ve aşiret yapılarının üzerinde önemle durulmalı. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’nde İran kökenli ciddi bir nüfus var ve bunun üzerinden Birleşik Arap Emirlikleri ve İran haşır neşir durumda. Misal Birleşik Arap Emirlikleri Libya’da Hafter'i destekliyor. Bu tabii ki Suudi Arabistan’ın ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde. Dolayısıyla bölgeyi değerlendirirken hem Birleşik Arap Emirlikleri’ni hem de bölgeyi katman katman analiz etmek lazım. 

Şunu altını çizelim ki; Ankara'da, Türkiye'de Arapları ve Arap Dünyası’nı tanıyan pek fazla kişi yok. Türkiye’nin bilhassa Ortadoğu ile alakalı bürokrasisini yeniden yapılandırılmasında fayda var. Türkiye Bürokrasisi Arapları sadece bir uluslararası ilişkiler nesnesi olarak değerlendirerek hata yapıyor. 

Dikkatle takip edilmesi gereken bir diğer husus Amerika Birleşik Devletleri’nin hedeflediği Hayfa - Dubai demiryolu projesi. Önemli bir kısmı biten  demiryolunu Lazkiye ve Beyrut’a da uzatmayı planlıyorlar. 2030’da tam kapasite devreye girecek GCC/KİK Demiryolu Ağı da yine dikkatle değerlendirilmeli. GCC/KİK Demiryolları Projesi bölgesel ekonomik entegrasyon ve sürdürülebilir ulaşım yolunda önemli bir adımı temsil etmektedir. Bu proje İran’ın Çabahar Limanı ile ve Umman’dan Kuveyt’e uzanan demiryolu ile doğrudan doğruya uyumlu ve bu proje Larnaka Limanı’na kadar uzanacak bir proje. Ayrıca burada eş zamanlı olarak Suudi Arabistan’ın kendi liderliğinde bir birlik kurma amacı da gözden ırak tutulmamalı. Ve Birleşik Arap Emirlikleri tüm bu planların her anlamda tam ortasındadır. 

Siz kıymetli okuyucularımıza şöyle bir soru yöneltmek isterim. Sizce Araplar Türkiye’ye mi yakındır? Yoksa Hindistan’a mı? Cevabımız Hindistan. Çünkü yaklaşık 500 yıldır Cidde ile Bombay arasında gemi seferleri var. Şu anda Türkiye’nin oraya düzenli bir gemi seferi var mı? Meçhul. 

Şunu dikkat çekmek isterim ki Araplar Birinci Dünya Savaşındaki Araplar değil artık. Bizim bölgedeki meseleleri sürekli Birinci Dünya Savaşı üzerinden değerlendirmeyi bırakmamız lazım. İşte Araplar ihanet ettiler, hayır etmediler; Cemal Paşa iyiydi, yok kötüydü gibi konuları tartışmanın artık anlamı yok şu safhada. Bölgeyle ve Araplarla alakalı çok derinlikli çalışmalara ihtiyacımız var. Örneğin şu soruyu sorsam; Araplar en çok hangi cins hurmayı seviyor? Cevap, sükkari cinsi. Bizim bunları bilmemiz lazım. Çünkü gıdanın da yemeğin de bir politikası var günümüzde. 

Sonuç olarak Amerika Birleşik Devletleri Suudi Arabistan ve BAE ile bölgede, Çin’in planladığı yolu by-pass ediyor. Şunu da vurgulayalım. Çin hâlâ dünyada mukallit durumda. Yeni bir enerji kaynağı yahut yeni bir felsefe üretmediği sürece hegemon güç olma ihtimali pek yok. Özetle tekrar vurgularsak; bölgede yeni bir ticaret aksı gelişiyor ve bu da Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden oluyor. Türkiye’nin bölgeye yönelik siyasetinde bu hususu önemle göz önünde bulundurmasında fayda vardır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...