Suudi Arabistan ve Suriye: Tarihi ihtiraslar, stratejik hedefler

YAYINLAMA:
Suudi Arabistan ve Suriye: Tarihi ihtiraslar, stratejik hedefler

Suudi Arabistan, Ortadoğu’daki en önemli bölgesel aktörlerden biri olup hem ekonomik gücü hem de siyasi nüfuzuyla bölgedeki gelişmelere yön veren ülkeler arasında yer almaktadır. Suriye meselesi, Suudi Arabistan için yalnızca bölgesel bir krizden ibaret değildir; aynı zamanda tarihsel, siyasi ve stratejik boyutları olan çok katmanlı bir mesele olarak görülmektedir. Suudi Arabistan’ın Suriye’deki politikaları, sadece Şam’da mevcut yeni yönetim yahut Fırat’ın doğusundaki ABD destekli illegal yönetim ile ilişkiler üzerinden değil, İran’la rekabet, Levant bölgesindeki etkisini artırma, su kaynaklarına erişim ve bölgedeki kabilelerle olan bağlarını (-ki birçoğu ile akrabalık bağları da vardır) güçlendirme gibi farklı dinamikler çerçevesinde ele alınmalıdır.

Suudi Arabistan’ın Suriye’ye olan ilgisi, yalnızca son on yıllara dayanmamaktadır. İki ülke arasındaki ilişkiler, Türk İmparatorluğu sonrası dönemde şekillenen Ortadoğu sınırları ve Suudi Arabistan’ın kendi bölgesel hegemonyasını kurma çabalarıyla doğrudan bağlantılıdır.

1920’ler ve 1930’larda Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdülaziz bin Abdurrahman, Suriye topraklarını doğal bir Arap coğrafyası olarak görmüş ve Haşimi hanedanına karşı rekabet içerisinde olmuştur. İngiltere’nin bölgede Haşimi yönetimlerini desteklemesi, Suudi Arabistan’ın Suriye’ye yönelik doğrudan müdahalelerini sınırlamış olsa da Riyad yönetimi, Suriye üzerindeki etkisini artırmak için farklı stratejiler izlemiştir.

Soğuk Savaş Dönemi’nde ise Suriye’nin 1949’da yaşadığı askeri darbe, Suudi Arabistan’ın bölgedeki etkisini artırma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Bu dönemde, Riyad yönetimi, Arap dünyasındaki monarşileri desteklerken, Suriye’deki Baasçı ve pan-Arabist hareketlere karşı ise mesafeli bir duruş sergilemiştir.

2010’lu yıllar ve Arap Baharı döneminde ise Suriye iç savaşının patlak vermesiyle birlikte Suudi Arabistan, Beşar Esad yönetimine karşı Sünni muhalefeti desteklemiş ve İran’ın bölgedeki etkisini kırmak için Suriye’ye aktif olarak müdahil olmuştur. Bu müdahilliğin büyük oranda ABD ile ittifak halinde gerçekleştiği de kamuoyunun malumudur.

Suudi Arabistan’ın Suriye politikasını belirleyen temel unsurlar hem tarihsel bağlardan hem de günümüzün siyasi ve ekonomik dinamiklerinden beslenmektedir. Bunlardan birincisi İran ile rekabet ve Şii Hilali’ne karşı denge politikasıdır. Suudi Arabistan’ın Suriye’ye olan ilgisinin en önemli sebeplerinden biri, İran’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlandırma hedefidir. İran, 1979 İslam Devrimi’nden bu yana Ortadoğu’da Şii eksenli bir genişleme politikası izlemekte ve özellikle Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e uzanan bir “Şii Hilali” inşa etmeye çalışmaktadır. Suudi Arabistan’ın temel kaygılarından birisi de şudur: Riyad yönetimi, Suriye’nin İran destekli bir rejim tarafından kontrol edilmesinin, İran’ın bölgedeki etkinliğini artıracağını ve Suudi Arabistan’ın güvenliği açısından uzun vadeli bir tehdit oluşturacağını düşünmektedir. Suudi Arabistan, Suriye’de İran’a karşı bir denge unsuru olarak Sünni muhalefet gruplarını desteklemiş ancak ABD’nin bölgedeki temel hedeflerinin sık sık revize edilmesi ve Rusya’nın Esad yönetimine verdiği güçlü destek nedeniyle bu stratejinin tam anlamıyla başarılı olabilmesi çok uzun zaman almıştır.

Suudi Arabistan’ın Suriye’ye dair siyasetinin temel unsurlardan birisi de kabile bağlarını kullanarak bölgedeki etkisini artırmaktır. Suudi Arabistan, tarih boyunca bölgedeki Arap kabileleriyle güçlü bağlar kurmuş ve bu ilişkileri stratejik bir araç olarak kullanmıştır. Suudi Arabistan ile Suriye arasında güçlü bağlara sahip olan Şammar ve Aneze gibi büyük kabileler, tarihsel olarak bölgenin kontrolü açısından kritik öneme sahiptir. Suudi Arabistan, Suriye’de kabilelere dayalı bir güç dengesi oluşturarak etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, Suudi Arabistan’ın gelecekte kabileleri daha aktif bir şekilde destekleyerek bölgedeki etkisini artırması beklenebilir.

Suudi Arabistan’ın bölgeye dair hedeflerinden bir diğeri ise Levant Bölgesinde etkinlik kazanmaktır. Levant Bölgesi, tarih boyunca Arabistan Yarımadası için ekonomik ve siyasi açıdan stratejik bir bölge olmuştur. Şam ve çevresi, Suudi Arabistan’ın hem tarihsel hem de ticari ilişkiler açısından önem verdiği bir coğrafyadır. Suudi Arabistan’ın Lübnan’daki Sünni grupları desteklemesi ve İran destekli Hizbullah’a karşı mücadele etmesi, Suriye politikasının bir uzantısı olarak değerlendirilmektedir. Doğu Akdeniz’de etkinlik Suudi Arabistan için çok kritiktir. Suudi Arabistan, Doğu Akdeniz’de enerji politikalarında söz sahibi olmak ve bölgedeki ticari yolları kontrol etmek için Suriye’de stratejik bir denge kurmaya çalışmaktadır.

Suudi Arabistan’ın bölgeye dair hedeflerinden birisi de su kaynaklarına erişim ve stratejik güvenliktir. Suudi Arabistan’ın çöl iklimi ve sınırlı su kaynakları, bölgedeki su politikalarına yönelik ilgisini artırmaktadır. Fırat ve Dicle nehirleri gibi Suriye’nin sahip olduğu su kaynaklarını Suudi Arabistan uzun vadede stratejik bir avantaj olarak görmektedir. Suudi Arabistan’ın Suriye’de etkin bir aktör haline gelmesi, ülkenin su güvenliği açısından da kritik öneme sahiptir. İklim değişikliği ve gelecek senaryoları açısından analiz ettiğimizde ise su kaynaklarına erişimin zorlaşması, Suudi Arabistan’ı bölgedeki su politikalarına daha fazla yatırım yapmaya zorlayabilir.

Suudi Arabistan’ın Suriye’deki gelecekteki politikaları, bölgedeki gelişmelere ve uluslararası güç dengelerine bağlı olarak değişebilir. Olası senaryolar şunlardır:

-Suudi Arabistan, İran ile doğrudan bir çatışmaya girmek yerine, bölgedeki dengeyi korumaya yönelik bir strateji izleyebilir ve bu noktada İran’a karşı bir taraftan Colani Yönetimi’ni desteklerken diğer taraftan da Fırat’ın doğusunda ABD şemsiyesi altındaki SDG’yi destekleyebilir.

-Suudi Arabistan, bölgedeki kabileleri daha aktif bir şekilde destekleyerek Suriye’de kendi nüfuz alanlarını genişletebilir. (Bilhassa Fırat’ın doğusunda)

-Suudi Arabistan, başta Suriye’de olmak üzere tüm Levant’ta ekonomik yatırımlarla etkinliğini artırarak İran’ın ticari etkisini dengeleyebilir.

Sonuç olarak Suudi Arabistan’ın Suriye politikası, tarihi, ekonomik ve stratejik faktörlerin bir araya gelmesiyle şekillenmektedir. Riyad yönetimi, İran’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlamak, kabile bağlarını güçlendirmek, su kaynaklarına erişimi artırmak ve Levant bölgesindeki etkinliğini genişletmek için Suriye’de farklı stratejiler izlemektedir. Gelecekte, Suudi Arabistan’ın Suriye ile ilişkilerini daha stratejik bir şekilde yöneterek bölgesel hedeflerini gerçekleştirmeye çalışacağını düşünüyorum. Türkiye’de bölgeyle alakadar olanların Suudi Arabistan’a ilgi düzeylerini arttırmalarının faydalı olacağı kanaatindeyim.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...