Kalıcı bir zaferin ayak sesleri
Teröristbaşı Abdullah Öcalan kurucusu olduğu PKK terör örgütüne kendisini feshetmesi yönünde çağrı yaptı. Peki bundan sonra ne olur? Örgüt geçmiş deneyimlerini tekrarlayıp, silah bırakmak yerine eşkıyalığa devam eder mi? Hiç şüphe yok ki bu ihtimal Türkiye Cumhuriyeti devlet aklının radarından kaçmadığı için terörle mücadele konsepti en ufak bir taviz vermeksizin sürdürülmektedir. Zaten Abdullah Öcalan’ın DEM Partililer tarafından okunan mektubunun can alıcı noktası PKK’ya yönelik silah bırakma çağrısı değildir. Abdullah Öcalan, PKK’yı var eden tarihsel koşulların geçerliliğini yitirdiğini ilan ederek terörün fikri temellerinin tükendiğini itiraf etmiştir ki, bu itirafın PKK kurucusu tarafından dile getirilmesi meselenin yüzeydeki gelişmelerle açıklanamayacak kadar derin bir dönüşüme gebe oluşunun en açık kanıtıdır.
PKK’nın sadece silahlı bir örgüt olmadığını, onu besleyen ideolojik damarlar yoluyla varlık kazandığını bilen herkes, terör örgütü kurucusunun bu itirafının silah bırakma tartışmasının çok ötesinde bir anlama geldiğini görmektedir. PKK kurucusunun bu çağrısını “Ne alındı, ne verildi?” tartışmalarıyla sulandırmak isteyenler ise terörün ideolojik mahfillerinde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağı gerçeğini gözden kaçırmaktadır. Artık PKK’nın terör üretme gerekçeleri bütünüyle çürütülmüştür. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin giriştiği, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın sahip çıktığı stratejik inisiyatif süreci Başbuğ Türkeş’in ideolojik mücadeleyi tanımlayan “Fikirler kaba kuvvetle değil, ancak kendilerinden daha üstün fikirlerle mağlup edilebilirler” düşüncesiyle de bütünleşmiştir.
Nitekim bir terör örgütünü silahlı olarak yok edebilirsiniz, liderlerini idam sehpasına çıkarabilirsiniz, militanlarını dağıtabilirsiniz. Fakat düşmanlık üreten fikri diri bıraktığınız sürece, gün gelir o fikir yeniden başka temsilciler tarafından silaha sarılarak karşınıza çıkar. Devlet, terörle mücadelede askeri üstünlüğünü kullanarak düşmanı fiziken yok etmeye muktedir olabilir. Fakat düşmanlık duygusunu besleyen zemin kurutulmadıkça aynı kanlı döngünün yıllar sonra yeni isimlerle, yeni şekillerde tekrar sahneye konmayacağının garantisi yoktur. Teröristbaşı Öcalan’ın çağrısını da yalnızca silah bırakmaya indirgemek, sonra da “Zaten önceden de bırakmamışlardı” klişesiyle sığ bir eleştiri getirmek, Terörsüz Türkiye sürecinin asıl mimarisini ve güçlü altyapısını okuyamamaktır. Terörsüz Türkiye süreci sadece PKK’nın silah bırakmasını değil, onları yeniden silaha sarılmaktan fikren de mahrum bırakan bir değişimi getirmektedir. Bugüne kadar Türkiye PKK’nın silahlı gücünü tasfiye etmeye odaklanırken onu küçük bir alana hapsederek askeri mücadelesinde başarılı olmuştur. Ancak süreç ilk defa PKK’nın ideolojik varlığının örgütün kurucusu tarafından ortadan kaldırılmasına dayanmıştır ki bu, terörle mücadelede askeri galibiyetten bir adım ötesini vadeden mutlak ve kalıcı bir zaferin ayak sesleridir. Türkiye ve Türk milleti için dileriz ki her şeyin en hayırlısı olur.