YPG/SDG de silah bıraktı
ABD işgalinden sonra tam anlamıyla istikrara kavuşamayan Irak’ın durumuyla beraber 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş Orta Doğu’nun kaotik iklimini daha da derinleştirmiş, bölgedeki istikrarsızlıkla beraber terör örgütleri de kendileri için uygun bir zemin kazanmıştır. Krizin giderek derinleşmesi, özellikle bazı çevrelerin Türkiye’nin de milli güvenliğini doğrudan hedef alan terör örgütleri ile olan iş birliği ülkemizin güney sınırı boyunca uzanan bir terör devleti kurulması riskini de artırmıştır. Türkiye’nin terörle mücadele konusunda ortaya koyduğu kararlı duruş ve sarsılmaz iradesi aynı çevrelerin karanlık emellerine müsaade etmemiştir. Nitekim 8 Aralık 2024 tarihinde 61 yıllık Baas rejiminin son bulmasıyla beraber hem Suriye hem de Orta Doğu’nun makûs talihinin değişmesi için önemli bir fırsat yakalanmıştır.
22 Ekim 2024 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşmalarındaki çağrısıyla başlattığı tarihi sürecin ardından 27 Şubat’ta PKK terör örgütü, kurucusu Abdullah Öcalan tarafından örgütsel yapısını lağvetmeye çağrılmıştır. Bu gelişmenin akabinde çağrının YPG’yi kapsayıp kapsamadığı yönünde özellikle de bazı çevrelerce tartışmalar yürütülmüştür. Gelinen aşamada 10 Mart günü YPG/SDG’nin Suriye hükümetine teslim olmasıyla bu tartışmalar da son bulmuştur.
Diğer yandan uzun yıllar boyunca özellikle de DEAŞ ile mücadele bahanesiyle ABD tarafından eğit-donat politikasıyla beslenen terör örgütlerinin silah bırakarak teslim olması bölgedeki ABD varlığının ile beraber karanlık senaryoları için kullandıkları terör örgütleri ile bağlantılarının kesilmesi anlamına geliyor. Yani terör örgütleri üzerinden bölgede kazandığı zemin ortadan kalkıyor.
Bu şartlar altında Türkiye’nin güney sınır hattı boyunca kurulmak istenen terör devleti projesi de tarihe gömülmüştür.
Türkiye, terörle mücadele konusundaki kararlığını ve iradesini koruyarak süreci hassasiyetle takip etmektedir.
Suriye’de yaşanan gelişme, hem ülkenin hem de bölgenin güvenliği açısından müspet bir adım olmuştur. Bölgenin istikrara kavuşması ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyelilerin de güvenli ve onurlu şekilde memleketlerine dönmelerine olanak tanıyacaktır.
Muradımız; Suriye’de aralanan istikrar kapısının sonuna kadar açılarak Orta Doğu’nun huzura kavuşmasına zemin hazırlaması, yıllardır devam eden kargaşa ve kaosun son bulmasıdır.
Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında; Suriye’deki müspet ilerlemenin, İsrail saldırganlığı ve soykırımının engellenmesinde de önemli etken olabileceği görülmektedir.
22 Ekim’de başlayan süreç terörsüz bir Türkiye ile beraber bölgesel anlamda da terörü tamamen bitirecek gelişmeleri beraberinde getirirken, küresel anlamda da Türkiye’nin ortaya koyduğu iradenin olumlu yansımalarını ifade etmesi açısından önemli bir gösterge olmuştur.