Kabotajdan sabotaja!

YAYINLAMA:
Kabotajdan sabotaja!

Bir milleti bölmek için illaki sınır çizmenize, harita açmanıza, örgüt bildirisi okumanıza gerek yoktur. Cümle aralarına saklanan ayrıştırıcı niyetler, toplumu birbirine düşürmeye yarayan efsunlu kelimeler kurşundan hızlı ilerleyen bir bölücülük pratiği yaratabilir. 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve 100’ü aşkın kişi hakkında başlatılan yolsuzluk soruşturmasının ardından CHP’nin bütün mesaisini bu dile ayırması, doğrudan doğruya toplumsal bir bölücülük operasyonunun konusudur.

Henüz adli süreç başlamadan, hukuk devreye girmeden meydanlara inen CHP, halkı, sanatçıyı, gazeteciyi, esnafı, işçiyi, işvereni “Ya benimsin ya kara toprağın” türünden bir siyasal çizgide saf tutmaya zorladı.

CHP’nin zehirli dili; sağduyuyu, sessizliği, ihtiyatlı bekleyişi bile kendisine tehdit olarak algılayan bir korku mimarisiyle örülüydü.  Sessiz kalan sanatçılar hedefe alındı çünkü onların duruşu, kurgulanan tablonun sesini bozuyordu. Tarafsız kalmaya çalışan gazeteciler düşmanlaştırıldı çünkü objektiflik bu düzende cezalandırılması gereken bir sapmaydı.

Toplum, CHP'nin belirlediği çizgiye göre hizaya sokulmak istendi.

Ve bu tehdit dili kısa süre içinde boykotlara dönüştü.

Bu kez hedefte fikir değil, emek süreçleri vardı.

Üretimin, emeğin, istihdamın milli damarları “Bizden misin, değil misin” denilerek hedef alındı. CHP, yerli ve milli markalara karşı doğrudan bir ekonomik cephe açtı. Yapılan tüketimi durdurma çağrıları belirli firmalara sınırlı kalmadı, o firmalarda çalışan yüzbinlerce insanın geçim mücadelesine de yöneldi.

Tüketiciyi üreticiyle, çalışanı işverenle, halkı kendi emeğiyle karşı karşıya getiren CHP’nin yaptığı iktisadi bir sabotajdır. Boykot listesine alınan şirketler Türkiye’de istihdam yaratan, vergi veren, iç piyasaya omuz veren markalardır. Ve bu hesaplaşmanın sadece iç gelişmelerle sınırlı olmadığı da gözler önüne serilmiştir. Özgür Özel’in İngiltere İşçi Partisi’ne ve ABD’deki çevrelere seslenerek “Neden bize destek olmuyorsunuz?” şeklindeki sitemler, bu hikâyenin Türkiye sınırlarını aşan bağlantılarını deşifre etmiştir.

Oysa Özgür Özel’in bugün oturduğu koltukta bir zamanlar; Türkiye’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı için ter dökenler oturuyordu.

Cumhuriyet’in ilanından sonra atılan her adım, yerli üretimi canlandıran, ekonomik bağımsızlığı millî egemenliğin ayrılmaz bir parçası olarak gören bir vizyonun parçasıydı.

İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar, lafla değil fabrikayla, istihdamla, üretimle konuştu.

Türkiye İş Bankası, Şeker Fabrikaları, Sümerbank, Etibank; hepsi bu vizyonun taş üstüne taş koyan kurumlarıydı.

Yerli üreticiye vergi muafiyeti sağlandı, sanayi yatırımlarına devlet desteği verildi, ithal ürünlere karşı gümrük duvarları örüldü. Çünkü o günün CHP’si, bir ülkenin bağımsızlığının ekonomiden geçtiğini bilenlerce yönetiliyordu.

Türkiye Cumhuriyeti, üretimin, ticaretin, bankacılığın gayrimüslim sermayenin tekelinde bulunduğu imparatorluk döneminden tarihsel bir ders çıkarmıştı. Böylece, İttihat ve Terakki’den devralınan “ekonomiyi Türkleştirme” politikası, Cumhuriyet döneminde yerli girişimciliği desteklemeye, Anadolu sermayesini büyütmeye evrildi.

Şuan bugünün CHP’si, tam da bu hafızayla savaş halinde.

Sanayiciyi hedef alıyor, yerli markaları boykot listelerine yazıyor, milli üretimi "iktidarın adamı" diye damgalıyor.

Ve bunu içeride yaparken, dışarıdan siyasi kredi aramayı ihmal etmiyor.

1926’da yabancılara tanınan ayrıcalıkları ortadan kaldıran kabotaj kanununu CHP çıkarmıştı. Şimdi yerli markaları boykot edip yabancı sermayenin ekmeğine yağ süren sabotajcılar CHP’nin başında!

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...