Japonya’dan nükleer hamle gelir mi?

YAYINLAMA:
Japonya’dan nükleer hamle gelir mi?

Hâlihazırda dünyanın pek çok bölgesinde gerilimler tırmanırken mevcut koşullar daha da derinleşmeye koyulmuş bununla beraber yeni çatışmaların yaşanma riski de giderek artmaya başlamıştır. Bir coğrafyada yaşanan krizlerin sadece o bölgede kısıtlı kalmadığı ve küresel etkileri beraberinde getirdiği Rusya-Ukrayna savaşıyla daha açık görülmüş yine Orta Doğu’da İsrail’in sürdürdüğü soykırım ve yayılmacı saldırganlığı insanlığın geleceği açısından endişe taşıyan tüm çevreleri huzursuz etmiştir. Bunlarla beraber küresel anlamda en hassas noktalardan birisi olan Güney Asya’da iki nükleer güç Pakistan ve Hindistan arasında çatışmalar yaşanmaya başlamış, görünen aşamada krizin daha da derinleşeceği anlaşılır hale gelmiştir.

Rusya-Ukrayna savaşının ikinci yılının ortalarında nükleer güç kullanımı riskine yönelik tartışmalar hız kazanırken dönemin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden'ın 2024’ün Mart ayında Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile nükleer çatışmaya hazırlanma talimatı verdiği iddialarının gündeme gelmesi, “Nükleer Görevlendirme Kılavuzu” adı verilen stratejininse yine aynı ay içerisinde onaylandığının belirtilmesi hadisenin adeta tuzu biberi olmuştur. 2025 yılında Donald Trump’ın ABD başkanlığı koltuğunu resmen devralması bazı çevrelerde umutla karşılanırken Trump’ın başkan oluşundan 100 gün geçmesine rağmen ortaya somut bir şey koyamamış olması yine aynı çevreleri hayal kırıklığına uğratmıştır.

Pakistan ve Hindistan’ın karşı karşıya gelmesi nükleer güç kullanımı riskiyle alakalı yeni bir gündemi beraberinde getirirken, geride bıraktığımız günlerde ABD’nin Çin ve Rusya’ya caydırıcı bir hamle olarak Japonya’yı dünyanın dördüncü büyük nükleer gücü haline getirmeyi planladığı iddiaları gündeme gelmiştir.

ABD’nin Asya’daki en büyük ortağı Japonya’dır. Esasında ABD, Japonya’yı Asya’da bir koçbaşı olarak değerlendirmekte bu kapsamda da ilişkileri her dönem sıcak ve yakın tutma gayreti göstermektedir. Diğer yandan Japonya’nın da ABD’den kopmak gibi bir arzusu olma ihtimali şu aşamada mümkün olmadığı gibi tarihi geçmişle beraber uzun vade de böyle bir ihtimalin söz konusu olması pek mümkün görünmemektedir.

Ayrıca Japonya’nın son dönemlerde daha müstakil politikalar arayışına giriştiği, caydırıcı bir güç olabilmek adına hem politik anlamda hem de askeri anlamda yeni bir sürece giriştiği, anayasa değişikliği süreci ve son yıllarda savunma bütçesindeki artışa bakıldığında anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bakıldığında da Japonya’nın nükleer program oluşturma ya da ABD desteği ile nükleer silahlanmaya dâhil olması çok uzak bir gerçeklik değildir. ABD’nin böylesi bir politikayı desteklemesi, Japonya’nın ise bu süreçte ABD desteğini kabul etmesi her iki ülke için de kaçınılmazdır. Zira ABD, Çin, Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı yeni bir caydırıcı güce ihtiyaç duyarken İkinci Dünya Savaşı’nda nükleer güç kullanımını acı bir şekilde tecrübe eden –ki bu saldırılar ABD tarafından gerçekleştirilmiştir- Japonya’nın tarihi anlamdaki tecrübeleri ve daha etken bir yapıya bürünme isteği süreci hızlandıracaktır.

Böylesi bir durumun vasat bulması Çin’i daha agresif politikalar izlemeye itebilecek, her ne kadar Japonya ile tarihi düşmanlıkları bulunsa bile Çin, tedbirlerini Japonya’ya karşı değil, Kuzey Kore ile olan iş birliği ve desteğini derinleştirerek karşı hamlesini yapacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...