Hoy’dan hu’ya: Geyikli Baba

YAYINLAMA:
Hoy’dan hu’ya: Geyikli Baba

Geyiklü'nün ol Hasan söz eyitmiş kendüden/

Kudret dilidür söyler kendünün söz nesidür.

Yunus Emre (k.s.)

 

Geyikli Baba, Türk İmparatorluğu’nun kuruluş döneminde yaşamış efsanevi bir Türk sufi liderdir. 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu’da Hoca Ahmed Yesevî geleneğini sürdüren “Horasan erenleri” arasında yer alan Geyikli Baba hem dinî hem de kültürel alanda Türk tarihinde silinmez izler bırakmıştır.

Geyikli Baba’nın hayat hikâyesi Türkistan bozkırlarından Anadolu topraklarına uzanan bir göç ve irfan yolculuğudur. Güney Azerbaycan’ın Hoy bölgesinde doğup yetişmiş, Ahmet Yesevî’nin seçkin takipçilerinden Baba İlyas’ın öğrencisi olmuş ve ondan ziyadesiyle kıymetli bir eğitim almıştır. Bu bağlamda Geyikli Baba, Türkistan bozkırlarında filizlenen Yesevî dervişlik geleneğinin Anadolu’daki temsilcilerindendir. Geyikli Baba da bu manevî akıncılar kervanının önde gelen bir üyesi olarak Orhan Gazi devrinde Anadolu’ya gelmiş ve hizmete başlamıştır. Onun Türklüğü, yalnızca kökeniyle değil, taşıdığı sufilik anlayışıyla da tezahür eder; Geyikli Baba, Ahmet Yesevî’nin hoşgörü, sadelik ve Türk Dili’nde irşad prensiplerini Anadolu’da yaşatmıştır.

Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinde, özellikle Bursa civarı, alp-erenlerin (Ömer Lütfi Barkan’ın tabiriyle “kolonizatör Türk dervişleri”nin) faaliyet sahasıydı. Geyikli Baba da kuruluş yıllarında İnegöl-Bursa yöresine gelip yerleşmiş ve bölgenin İslâmlaşmasına/ Türkleşmesine önemli katkılar sağlamıştır. Bursa henüz fethedilmeden evvel şehir çevresinde kendi zaviyesini kurup yöre halkını İslâm’a ısındırmaya, gönülleri fethetmeye girişmiştir. Geyikli Baba, Bursa henüz kuşatma hâlindeyken kuşatmaya bizzat katılarak, İnegöl tarafında kayalar üstünde üç yüz altmış kapısı olan ve Kızıl Kilise denilen yeri dervişleriyle berâber fethetmiştir. Nitekim 1326 yılında Bursa’nın fethi için verilen mücadeleye de dervişleriyle, alp-erenleriyle birlikte katılmış, savaşa bizzat geyik sırtında dâhil olmuştur. Dönemin kayıtlarına göre muharebe esnasında ordu içinde geyik üzerinde dolaşarak askerlere moral ve coşku vermiş, elindeki altmış okkalık kılıcıyla düşmana karşı çarpışmıştır. Zor durumda kaldığında civardaki zeytin, kestane veya çınar ağaçlarının içine girip gözden kaybolduğu, sabah tekrar ortaya çıkarak mücadeleye devam ettiği efsanevi bir şekilde hala anlatılır. Düzenli ordunun henüz tam anlamıyla kurulmadığı bu erken dönemde Geyikli Baba ve sufilerinden oluşan Türkmen gazi dervişler, fetihlerde ön safta yer alarak yeni devlete büyük bir fayda sağlamıştır. Nitekim onun çağdaşı Abdal Musa ve Kumral Abdal gibi birçok Horasan ereni de Bursa’nın fethinde gazilerle omuz omuza mücadele etmiştir.

Bursa fethinin ardından Orhan Gazi, Geyikli Baba’nın şöhretini duymuş ve ona büyük hürmet göstermiştir. Bu sırada Orhan Gazi’nin Geyikli Baba’ya muhabbetinden rahatsız olan bir kısım zevat Geyikli Baba ve alp-erenlerinin sürekli alkol tükettikleri ve sarhoş gezdikleri iftirasını yayarlar ve bu iftiraları Orhan Gazi’ye dahi iletirler. Rivayete göre Orhan Gazi, bu dedikodular üzerine Geyikli Baba ve sufilerinin meşrebini sınamak adına Geyikli Baba’ya iki küp şarap ve iki küp rakı gönderir. Geyikli Baba ise gönderilenleri kazanlara döker ve pişirerek onlardan bir kazan helva bir kazan da tatlı (zerde) elde eder ve ateşten aldığı kor parçasını pamuk içinde sararak Sultan’a geri yollar. Bu kerameti gördükten sonra Orhan Gazi’nin hayranlığı iyice artar. “Bizim dahi bir eserimiz olsun, ne dilersen dile; gözün değdiği yeri sana vereyim” diyerek Geyikli Baba’yı mükâfatlandırmak istediği anlatılır. Dünya malı gözünde olmayan Geyikli Baba, bunu kabul etmez. Orhan Gazi’nin ısrarı üzerine onu kırmamak için "Madem öyle! Şu karşuda turan depecükden berü yircügez dervîşlerün havlısı olsun!" der. Nihayetinde Geyikli Baba’nın işaretiyle İnegöl yakınlarındaki bu bölge (sonradan “Babasultan” adıyla anılacaktır) zaviye yeri olarak Baba’ya vakfedilir. Orhan Gazi de burada bir zaviye ve küçük bir külliye inşa ettirip Geyikli Baba ve dervişlerinin hizmetine sunar. Böylece Türk sultanı ile alp-erenler arasındaki gönül birliği somutlaşmış, Geyikli Baba, Devlet-i Aliyye’nin manevî kurucuları arasında müstesna bir yer edinmiştir.

Geyikli Baba’yı emsallerinden ayıran en belirgin simge, adından da anlaşılacağı üzere “geyik” motifidir. Anadolu’ya gelişinde bile rivayete göre bir ulu geyiğe binerek yolculuk etmiş, çevresindeki yabanî geyikleri dilediği gibi yönlendirebilme kerametini göstermiştir. Bu nedenle Geyikli Baba, Türk mitolojisindeki hayvanlara kutsiyet atfetme geleneğinin İslâmî bir tezahürü sayılabilir. Türk inancında geyik gerçekten de kutlu bir hayvandır; bu kadim motif, Geyikli Baba’nın şahsında İslâmî bir sembole de dönüşmüştür. Menkıbelerde onun duaları ve himmetiyle Bursa civarında bolluk ve bereketin arttığı, fırtınaların dindiği, Türk gazilerinin muzaffer olduğu anlatılır. Halkın gönlünde taht kuran bu alp-erenin himayesini kazanmak isteyenler, türbesine ziyarette bulunmuş adaklar adayarak garipleri doyurmuş; asırlar boyu onun hikâyelerini dilden dile aktararak mistik mirasını yaşatmıştır.

Geyikli Baba, Türk tasavvuf geleneğinde “gazi-derviş/ alp-eren” tipolojisinin en güzel örneklerinden birini temsil eder. Hem alp hem eren vasfını şahsında birleştirerek, bir taraftan savaş meydanlarında kılıç sallamış, diğer taraftan tekkesinde gönüllere şifa dağıtan bir yol gösterici olmuştur. Dönemi boyunca Geyikli Baba’nın zaviyesi bölge halkı için bir irfan ve sosyal dayanışma merkezi vazifesi görmüştür. Devlet idaresi de bu zâviyeyi himaye ederek gelir sağlamak üzere vakıf köyler tahsis etmiş; zaviye adına müezzin gibi çeşitli görevliler atamıştır. Türklerin gönül dünyasında Geyikli Baba’nın nüfuzu hâlâ devam etmektedir. Bursa’nın Kestel ilçesine bağlı Babasultan Köyü’ndeki türbesi ve yanındaki cami bugün de ziyarete açık durumdadır. Asırlık çınar ağaçlarının gölgesindeki bu mütevazı makamın duvarlarını geyik boynuzları süslemekte; bu manzara, Geyikli Baba’nın kültürel hafızamızda kök salmış derin izlerinin nişanesi olarak yaşamaya devam etmektedir. 

Geyikli Baba’ya dair anlatılar, destanlar ve yer adları onun hem tarihî bir şahsiyet hem de efsanevî bir sûfî olarak benimsendiğini gösteriyor. Sonuç olarak Geyikli Baba’nın hikâyesi, Türk milletinin İslâm’la yoğrulan kültürel kimliğinin ve Anadolu’nun vatan kılınma sürecinin manevî yönünü yansıtmaktadır. Ahmet Yesevî’den miras aldığı hikmetleri, Türklük şuuru ve bitmek bilmez gönül zenginliğiyle Geyikli Baba, Anadolu’da Türk-İslâm ülküsünün sembollerinden biri olmuştur. O’nun aziz hatırası nesilden nesile aktarılırken millî ve manevî değerlere ilham vermeyi sürdürecektir. Rabbim sırrını saklasın.

 

Yorumlar
K
Kolonizatör Türk Dervişi 3 hafta önce
Amin.
BEĞENME
0
CEVAPLA
Y
Yalçın kara 3 hafta önce
Cenab ı Allah C.C. Bizleri Gönül İnsanlarının Yolundan Ayırmasın Amin
BEĞENME
0
CEVAPLA