Sesi yok ama mesajı güçlü!

YAYINLAMA:
Sesi yok ama mesajı güçlü!

1945 yılında çıkarılan kanunla, toprağın önemini vurgulamak amacıyla aynı yıl 4760 sayılı “Toprak Bayramı Kanunu” çıkarıldı. Ülkemizde her yıl 11 Haziran tarihini takip eden pazar günü Toprak Bayramı olarak kutlanıyor.

Neden 11 Haziran? Sorusunun cevabı ise “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nun kabul edildiği tarih olması. Ve bu yıl Toprak Bayramı 15 Haziran Pazar gününe denk geliyor; hepimiz için kutlu olsun! 

Toprak, hava ve su gibi canlıların yaşaması için vazgeçilmez bir unsurdur. Toprak tüm canlılar için bir yaşam ortamı. Avrupa’da “Bütün insanların annesi ve mezarı”, Afrika’da “Asla ölmeyen anne” toprak; bizim kültürümüzde “sadık yârimiz”, “bereketimiz”, “yeminimizdir.”

İnsanoğlu için medeniyetin ve kültürün kadim bir unsuru kabul edilen toprak, diğer yandan varlığımız için gıda üretiminde vazgeçilmez bir kaynaktır. Tarım çerçevesinde baktığımızda; bitkisel üretimde doğrudan üretim kaynağı, hayvansal üretimde ise yem üretim kaynağı olarak, yaşam için gereksinim duyduğumuz gıdanın büyük kısmını topraktan sağlamaktayız. Yani nasıl yaşam için gıdaya mecbursak, gıda için de tarıma dolayısıyla toprağa muhtacız!

Toprak, bize sadece tarımı değil, sabrı, emeği ve döngüselliği hatırlatır. Bir tohumun filizlenmesi gibi, insanın da kök salması gerekir; önce bulunduğu yere, sonra hayata... Ve toprak, bu köklerin en güvenli evidir.

Toprak... Üzerinde yürüdüğümüz, beslendiğimiz, yaşamı var eden en temel kaynak. Beton binaların arasında kaybolmuş şehir insanı için toprak, artık sadece park köşelerinde rastladığı bir renkten ibaret. Ama köylerde, tarla başlarında hâlâ çocukların ayaklarını yalınayak serinleten, elleriyle yoğurdukları bir yaşam kaynağıdır.

Dolaysıyla topraklarımızı korumak gelecek nesillere bırakabileceğimiz en değerli armağandır. Binlerce hatta milyonlarca yılda oluşan toprak, sadece çiftçilerimiz için değil, tüm insanlık için en önemlisi de geleceğimiz için değerli hazinedir.

Bu bilinçle tüm dünyada 7’den 70’e herkes toprağı korumak için elinden geleni yapmalıdır. Gezegenimizin adeta “yaşayan derisi” olan ve birçok canlıya yaşam alanı sunan toprak, çiftçinin geçimini sağladığı adeta ekmek teknesidir!

Hayatın temel kaynaklarından biri olan toprak üzerindeki baskılar, özellikle nüfus artışı, yanlış kullanım, bilinçsiz sanayileşme gibi etkenlerle yeryüzü ölçeğinde giderek artıyor. 

Ülkemiz açısından baktığımızda da en büyük zenginlik kabul ettiğimiz topraklarımızı çok iyi koruduğumuzu maalesef söyleyemiyoruz.

Ülkemiz nüfusu 1990-2024 döneminde yüzde 51 artarken, işlenen tarım alanları yüzde 18 azalmıştır. 1990 yılında 56 milyon 473 bin 35 olan nüfus, 2024 yılında 85 milyon 664 bin 944’e yükselirken, buna karşın işlenen tarım alanları aynı dönemde 24 milyon 827 bin hektardan 20 milyon 201 bin hektara gerilemiştir.1990-2024 döneminde kaybedilen işlenen tarım alanlarının toplamı 4 milyon 626 bin hektardır. 

Yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip Konya, Ankara, Şanlıurfa ve Sivas illerinde son 10 yılda tarım arazisi sürekli bir azalma eğilimi gösteriyor.

Ne yazık ki, her geçen yıl biraz daha uzağız toprağa. Tarım alanları yapılaşmaya açılıyor, kimyasallar verimi artırmak adına toprağın dengesini bozuyor. Oysa sağlıklı bir gelecek, sağlıklı bir toprakla mümkün.

Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurulmamalıdır. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa edilmemelidir.  

Diğer taraftan topraklarımızın tuzluluk, çoraklaşma, yanlış kullanım gibi nedenlerle kalitesi bozulmakta ve erozyonla verimli topraklar kaybolmaktadır. Bunun yanı sıra tarımsal sulamada istenilen seviyeye ulaşılamaması, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık ve çok hisseli olması gibi hususlarda arazilerimizin verimli kullanımına engel olmaktadır.

Ülkemizin en stratejik sektörlerinden olan tarımın en temel sermayesi olan tarım arazilerini korumak, gıda güvencesinde sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir.

Özellikle büyükşehirlerde, en verimli toprakların bulunduğu sahil illerinde verimli tarım arazilerinin kooperatifleşme ile bölünerek hobi bahçelerine dönüştürülmesi tarım arazilerinde parçalanmayı daha fazla artırıyor. 

Tarımsal üretimde verimliliğin artırılmasında, maliyetlerin azaltılmasında, teknolojinin verimli kullanımında tarım arazilerinin büyüklüğü ve bütünlüğü oldukça önemlidir. Her ne sebeple olursa olsun tarım arazilerinin bölünmesi ve hobi bahçelerinde olduğu gibi büyük araziler arasında yapılaşma oluşturulması doğru değildir.

Son söz: Toprak Bayramı, sadece çiftçilerin değil; şehirdeki çocuğun da beyaz, mavi yakalı çalışanın da bayramıdır. Çünkü marketteki her sebze ve meyve, raflardaki süt, tezgahtaki patates, soğan ve her un paketi, aslında o görünmeyen kahramanın (toprağın) bize sunduğu bir armağandır. 

Toprağın sesi yok ama, mesajı güçlü: “Beni Koru!’”

Kalın sağlıcakla…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *