İsrail-İran savaşının Türkiye tarımına yansımaları

13 Haziran sabahı ülkemiz, laftan anlamayan haktan da anlamayan İsrail’den uzun süredir beklenen ama gelmesini istemediği bir gelişmeyle uyandı. Ortadoğu’nun şımarık çocuğu, İran’ın başkenti Tahran’daki üst düzey askeri hedeflere yönelik hava saldırısıyla başlayan yeni kriz dalgası. Bu dalga aslında sadece Orta Doğu’yu değil, küresel güvenliği de tehdit eder bir boyuta ulaşabilecek bir çatışma…
Bu çatışmanın Türkiye üzerindeki etkileri çok katmanlı olacak. Sadece jeopolitik riskler değil, ekonomik, diplomatik, güvenlik ve tarım alanlarında da yeni sınamalar gündemde olacaktır. Ülkemiz için İsrail-İran çatışması tam da “iki ucu boklu değnek.” Durum böyle olduğunda tam ortasından tutacak bir çaresini hep bulacaksınız, maalesef.
Değneğin tamda ortasından tutarken sizce, İsrail-İran savaşının Türkiye tarımına etkisi ne olur?
Orta Doğu’da yaşanacak küçük veya büyük çaplı bir savaşın ülkemiz tarımına ve tarım pazarına etkileri doğrudan ve dolaylı olarak; Jeopolitik, ekonomik, enerji, ticaret, lojistik, göç, psikolojik ve çevre kirliği boyutlarıyla düşünmeliyiz.
İran dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticilerinden biri. Savaşa katılım sayısı artarsa ve İsrail’in olası etki alanını artırması durumunda Hürmüz Boğazı kapanabilir ve enerji akışı sekteye uğrayabilir. Dolaysıyla küresel petrol ve doğalgaz fiyatları artabilir.
Ülkemiz tarımı bu durumdan nasıl etkilenir?
Tarım makineleri için kullanılan yakıt maliyeti yükselir. Mazot fiyatları artar. Büyük bir kısmı petrokimya kaynaklı olan gübre ve tarım ilacı maliyetleri artar. Özellikle elektrikle sulama yapılan alanlarda enerji maliyeti artar ve tarımı olumsuz etkiler.
2022’de Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ülkemizde üre gübresi fiyatı bir yılda yüzde 300 artmış ve bu konu çok konuşulmuştu. İsrail-İran savaşı düşündüğümüzden daha da geniş bir enerji krizine yol açabilir.
İsrail-İran savaşında Hürmüz Boğazı jeopolitik geçittir. Hem küresel enerji güvenliği hem de bölgesel ticaret açısından son derece önemlidir. Umman Körfezi ile Basra Körfezi arasında yer alan boğazın kuzeyinde İran, güneyinde Umman yer alır ve en dar noktası yaklaşık 33 km’dir
Günde 18-20 milyon varil petrolün taşındığı bu boğazdan yaklaşık dünya petrolünün yüzde 20’si Hürmüz Boğazı’ndan taşınır. Basra Körfezi ülkeleri sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) bu boğazdan ihraç ederler.
Olası bir ihtimalle bu boğazın kapanması durumunda: Dünya enerji piyasalarında ani fiyat patlamalarına yol açabilir. Ayrıca sadece enerji değil; gıda, inşaat malzemesi, tüketim ürünleri gibi temel ticaret ürünleri de bu geçitten taşınır. Boğazdan Taşımacılık maliyetlerinin artmasına sebep olabilir. Ticaret akışında belirsizlikler ve sigorta maliyetlerinde artışlar görülebilir.
Bu nedenle Hürmüz Boğazı’nın güvenliği, sadece bölgesel değil stratejik küresel bir mesele olarak görmekte fayda var.
Savaşın alansal olarak büyümesi, şayet Basra Körfezi’ni ve Doğu Akdeniz’i kapsarsa, deniz ticareti rotaları riske girer. Bu, ülkemizin özellikle Ortadoğu, Uzak Doğu ve Afrika ile olan tarım ürünleri ticaretini sekteye uğratabilir.
Ülkemiz özellikle narenciye, domates, elma, üzüm gibi ürünleri Orta Doğu’ya ihraç ediyor. Savaş nedeniyle, bu pazarlara ulaşımı zorlaştırabilir.
Ülkemiz soya, mısır gibi yem hammaddelerini İran üzerinden veya aynı rotalarla temin ediyor. Yem ve ham madde ithalatını etkileyebilir.
Lojistik maliyetleri artırabilir. Ülkemizden gönderilen domatesin normalde 7 günde ulaştığı rota, savaş nedeniyle 15 güne çıkabilir veya tamamen kapanabilir.
Ayrıca enerji ve lojistik maliyetlerinin artması, iç piyasada da gıda fiyatlarını yükseltebilir. Aynı zamanda savaş ortamı spekülasyonlara zemin hazırlar.
Bir yandan tüketici fiyatlarını yükselebilir. Diğer yandan üretici artan maliyetlerle baş edemez, bazı ürünleri ekmekten vazgeçebilir. Dolaysıyla Planlı üretim zora girebilir.
Savaşın yayılmasıyla Suriye ve Irak gibi ülkelerden gelenlerin yanı sıra İran’dan, ülkemize yeni göç dalgaları olabilir. Mevsimlik işgücü dengesizleşebilir. Dolaysıyla kırsal nüfusta değişim olabilir bunun sonucunda bazı bölgelerde sosyal gerilimler artabilir.
İsrail-İran savaşı, Ülkemiz tarımını doğrudan bir savaş gibi değil ama…
Enerji ve girdi maliyetleri etkisi; hububat, seracılık, pamuk, şeker pancarı üreticileri
Lojistik ve ticaret zinciri etkisi; narenciye, domates, üzüm ihracatçıları; hayvancılık sektörü
İşgücü ve göç dinamikleri etkisi; sebze-meyve üretimi, fındık, pamuk, bağcılık sektörleri
Fiyatlar ve tüketici piyasası etkisi; tüm temel gıda sektörleri (un, süt, yağ, et)
Psikolojik ve yatırım ortamı etkisi; tarım teknolojisi, AR-GE, tarım sektörü yatırımları.
Son söz: İsrail-İran savaşının uzun sürmesi veya alanının genişlemesi durumunda; yatırımcıların hem psikolojik hem de risk algısını değiştirebilir. Tarım teknolojilerine yapılacak özel yatırımlar ertelenebilir. Özellikle devlet bütçesinde savunmaya kayma olursa, tarım destekleri büyük bir ihtimalle azalabilir.
İsrail-İran savaşı, Türkiye’ye hem ciddi tehditler hem de önemli fırsatlar sunuyor. Enerji arz güvenliği ve dış ticaret yollarının güvenliği gibi riskleri iyi yönetecek; aynı zamanda bölgesel diplomasi kapasitesini stratejik biçimde devreye sokacak bir yaklaşım, Türkiye’yi sadece bu krizden değil, önümüzdeki on yıllık jeopolitik dönüşüm sürecinden de kazançlı çıkarabilir.