CHP’nin Kılıçdaroğlu korkusu
CHP üzerinde illegalitenin yelleri esiyor fakat rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mikroplanmış bir düzeni maskelemeye çalışan telaşlı bir güruhun sesi, diğer tüm sesleri bastırıyor.
Örgütlü bir korunma içgüdüsünden beslenen bu güruh, suçu ve suçluyu kayırmaya çalışmakla kalmıyor, açığa çıkmasından endişe duydukları nice pisliklerin halının altında kalması için görmedim, duymadım, bilmiyorum düzenini süreklileştirmeye çabalıyor.
Zira ayyuka çıkacak gerçeklerin içinde, belediyelerin merkeze yerleştiği menfaat ilişkilerini yerle bir eden bilgi ve ilişkiler mevcut.
Çoğu doğrudan Ekrem İmamoğlu ve çevresindeki belediye kadrolarıyla ilişkilendirilen bu iddialara “itham”, itiraflara “iftira”, tanıklıklara “yalan beyan” damgası vurularak her türlü beyan, şahsi husumetlerin ve siyasi hesapların ürünü gibi gösteriliyor.
Hırsızın hiç mi suçu yok diyen çıkmıyor, aksine yolsuzluk ve rüşvet düzenini savunmayı reddeden ‘çatlak sesleri’ giyotine göndermeyi görev edinen kıyıcı bir mekanizma iş başında.
Öyle ki bu mekanizma 13 yıl boyunca partinin genel başkanlığını yürütmüş Kemal Kılıçdaroğlu’nu bile hedef tahtasına yerleştirdi.
Kemal Bey’in şaibeli kurultay davasında çıkacak bir mutlak butlan kararıyla yeniden genel başkanlığa dönme ihtimali müthiş bir öfke patlaması oluşturdu bu cenahta.
“Halkın umudu Kılıçdaroğlu” sloganlarıyla TBMM grup toplantılarını inletenler, şimdi Kemal Bey’i düpedüz “Hükümetin umudu” olarak gösterip kendilerini demokrasi pelerinleriyle sahneye sürüyorlar.
Elbette bunlar CHP’nin iç gündem meseleleri olarak addedilebilir ama insan sormadan duramıyor: Hepinizi birden bugünkü makamlarınıza taşıyan Kemal Bey, eğer şimdi hükümetin adamıysa, yıllarca onu Türkiye’nin siyasi iradesinin zirvesine çıkarmaya çalışan sizler acaba kimin adamıydınız? Yoksa şimdi kalkıp “kandırıldık” mı diyorsunuz?
Madem şimdi Kemal Bey'i “hükümetin adamı” ilan ediyorsunuz, o hâlde onunla yıllarca aynı yürüyüş kolunda neyin mücadelesini verdiniz? Eğer gerçekten aldatıldıysanız bu aldanışın muhasebesi nerede? Yok eğer aldanmadıysanız ve şimdi sadece menfaat hizalanması değiştiği için pozisyon alıyorsanız, asıl meselenin ne olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
Özgür Özel ve ekibi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun dönüş ihtimalinin belirmesiyle savunma hattında değişikliklere başlamış görünüyor. Fakat attıkları hiçbir adımda, günahsızlığına güvenen birisinin serinkanlı ve mağrur duruşu yok. Tam tersine, suçlarını nasıl gizleyeceklerini ve hangi ihtimalleri nasıl savuşturacaklarını hesaplayanların telaşla sergiledikleri bir mizansen var.
Apar topar gerçekleştirilen Muharrem İnce transferi bu telaşlı manevra zincirinin bir halkası. Eski bir rakibi denkleme sokarak muhtemel bir butlan kararı sonrasında CHP'nin yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’nun kontrolüne geçmesini engellemek niyetindeler.
Fakat ne yaparlarsa yapsınlar korkularının kaynağı gün gibi ortada: Belediye musluklarını kendi klikleri için açıp kapayan yağma ve iltimas düzeninin berdevamı için gözlerini bile kırpmadan herkesi ve her şeyi harcayacak bir noktadalar. Ne diyelim… Allah akıl, fikir versin. Biraz da dürüstlük ve vicdan nasip eylesin. Zira en çok bunlara muhtaçlar…