Avrupa’nın doğusunda siperler kazılıyor
Ukrayna ve Rusya arasında 2022’de başlayan savaş iki taraf için de çok kapsamlı ve çok boyutlu maliyetleri beraberinde getirirken diğer yandan da küresel ölçekte yeni krizlere sebep olmuştur. Bunula beraber başta Avrupa ülkeleri olmak üzere yeni güvenlik mimarisi arayışları hız kazanırken, güvenlik anlayışlarında da köklü değişmeler yaşanmaya başlamıştır.
Tarafların birbirleri üzerinde nihai üstünlük kuramaması ve yine aynı şekilde kapsamlı ve kalıcı bir ateşkes ve barış sürecinin başlamaması kaygıları yükseltmiştir. Savaşın özellikle ilk bir buçuk yılında Ukrayna’ya yoğun destek sağlayan Avrupa ülkeleri kendi stoklarının erimesi ve hatta neredeyse mühimmatsız kalması sebebiyle yardımları kısıtlamak durumunda kalmıştır. Biden dönemi ABD’si ise koşulsuz şekilde Ukrayna’ya destek vermiştir. ABD’de yaşanan koltuk değişimiyle beraber Trump bu konudaki görüşlerini açıkça belirtmiş, Ukrayna’nın nadir elementlerine adeta “çökmüş”, gelinen aşamada ise Ukrayna’ya desteği yavaşlatmıştır. Yapılan son açıklamaya göre ABD, Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan bazı askeri mühimmatları göndermeme kararı almış, bu durum Kiev’de şok etkisi yaratırken, Rusya ise memnuniyetini dile getirmiştir.
Trump dönemiyle beraber ABD-Avrupa arasında güvensizliğin artması, krizin giderek derinleşmesi her ne kadar ilişkilerde yumuşama sinyali verilse de sağlıklı bir zemin yakalanma ihtimalinin giderek zayıflaması Avrupa’nın özellikle de savunma ve ekonomik anlamda daha bağımsız bir yapıya yönelik politikalara yönelmesine dayanak oluşturmuştur. Bilindiği üzere son dönemde öne çıkan en önemli başlık ise savunma alanı olurken bu anlamda NATO’nun en büyük ikinci ordusu Türkiye ile iş birliğinin önemini daha iyi anlamış, bu kapsamda da Türkiye ile ilişkileri geliştirebilmek adına somut adımlar atma çabasına girişmiştir.
ABD-Avrupa arasındaki ilişkilerin mevcut haliyle güvenli, bir zemine oturma ihtimalinin zayıf olması AB’yi kendi güvenlik tedbirlerini artırmaya zorlamaktadır. Ukrayna’nın her koşul ve şart altında Rusya’ya karşı desteklenmesi gerektiği AB ülkelerinde hâkim bir anlayış haline gelirken, Ukrayna’nın düşmesinin savaşın Avrupa içlerine sıçrayacağı anlamına geldiği Avrupa’daki pek çok çevrenin ortak düşüncesi olarak öne çıkmaktadır.
Bu kapsamda son dönemde Avrupa’yı savunabilmek adına özellikle de doğu bölgesinde savunma hattı oluşturulması yönünde çalışmalar hız kazanmıştır. Finlandiya 200 km’lik sınır hattı oluştururken, Baltık Devletleri “Baltık Savunma Hattı”nı kurmak konusunda mutabık kalmış, Polonya ise “Doğu Kalkanı” projesini hayata geçirmek için çalışmalarını hızlandırmıştır. Beton siperler, tank hendekleri, yüksek teknolojili gözetleme sistemleri, mayınlı alanlar… Özetle Avrupa’nın doğu sınırında siperler kazılmaya başlamıştır.
Ümidimiz ve temennimiz savaşın bir an evvel sona ermesi, kalıcı barışın sağlanması ve dünyanın felakete sürüklenmemesidir. Trump yönetiminin tutarsız ve çıkarcı tavrının sonuç getirmeyeceği açıkça görülürken bu kapsamda bölgesel ve küresel ölçekte vasat bulan krizlerin çözüm noktasının Türkiye olduğu gerçeği de tüm çevrelerce daha iyi anlaşılmaktadır.