İsrail durmayacak
Kurulduğu günden bu yana hem Orta Doğu’nun hem de tüm dünyanın barış ve huzurunu bozmaya adeta yemin etmiş gibi hareket eden İsrail dün ne ise bugün de aynı terörist yaklaşımını sürdürmekte, şiddet ve saldırganlığını her geçen gün artırmaktadır.
ABD, İngiltere gibi ülkelerin koşulsuz desteği İsrail’i daha da cesaretlendirirken bölgesel ve küresel ölçekteki tehdidin boyutu da derinleşmeye devam etmektedir.
7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail, Gazze’de soykırımını sürdürürken bu süreç içerisinde Hizbullah bahanesiyle Lübnan’a, aralıklarla İran’a saldırmış ve geride bıraktığımız Haziran ayında İran ile 12 günlük bir savaş yaşamıştır. Aynı süreç içerisinde ise Suriye’ye de saldırılar düzenlerken özellikle de rejim değişikliği sonrası bu saldırılar daha da artmıştır. Hatta bu öyle bir boyuta ulaşmıştır ki geride bıraktığımız gün İsrail ordusu, Şam’ın 10 km yakınındaki Yafur bölgesine hava indirme operasyonu gerçekleştirmiştir. Yani İsrail, saldırganlığını yaymakta ısrarcıdır.
Yaşanan bu gelişmelerle beraber imzalanan ateşkesler ise tam anlamıyla kalıcı hale gelebilmiş değildir. Lübnan’da istediğini aldığı iddiasıyla operasyonları durdurduğunu ilan eden İsrail dönem dönem kısıtlı saldırılarda bulunurken, İran ile varılan ateşkesin ise her an bozulma riski devam etmektedir.
Gazze’ye yönelik yapılan saldırılar devam ederken İsrail-Hamas arasında daha önce imzalanan ateşkesler de yine İsrail tarafından bozulmuş ve akabinde saldırıların şiddeti daha da artmıştır. Şimdi ise yeni bir ateşkes gündeme gelmiş, Hamas yaptığı açıklamada ateşkesi kabul ettiğini belirtirken, 7 Temmuz’da Netanyahu’nun ABD Başkanı Trump’ı ziyareti esnasında 60 günlük ateşkesin ilan edileceği ifade edilmektedir.
ABD ve İsrail’in ateşkes sürecinde gerekli zemini yakalayarak Gazze’yi boşaltma üzerine kurguladıkları senaryo kabul edilebilir değildir. Kaldı ki yakın dönemde yapılan ateşkes anlaşmalarının İsrail tarafından bozulduğu göz önünde bulundurulduğunda sürecin hassasiyeti ve nereye evrileceği hususundaki potansiyeli daha iyi görülebilmektedir.
Pek tabii ateşkese varılması bir umut ışığı olmuştur. Ancak bu sürecin sadece ABD-İsrail tarafından yürütülmesine müsaade edilmemeli, Gazze’nin boşaltılması gibi akıl dışı bir tutumun gerçekleşmesi mutlak suretle engellenmelidir.
1948’ten bu yana İsrail saldırganlıktan vazgeçmemiş, barışı, huzuru, güvenliği tehdit eden taraf olmuş, ABD’den aldığı 300 milyar dolar üzerindeki yardımla bölgeyi kan gölüne çevirmiştir. Ne bazı çevrelerin İsrail’e verdiği destek bitecek ne de bu yaklaşımla İsrail saldırganlığına son verecektir.
En başından beri ifade edildiği gibi bu işin tek bir çözümü bağımsız, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğü tescillenmiş, 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Orta Doğu’da akıl dışı ve karanlık senaryolarla hüküm sürmek isteyenler en başta bunu anlamak zorundadır.