Benim hırsızım iyidir!
Hırsızlığın, yolsuzluğun, kul hakkı gaspının ne ideolojisi olur, ne inancı, ne de partisi. Zira hiçbir siyasi yapı kendisini “soygun kooperatifi” olarak pazarlamaz. Ne var ki tüm kurumlar gibi partiler de insan eliyle kurulmuş yapılardır. Yani zaaflarla ve zaafiyetlerle malullerdir. Eğer mekanizmaları çürükse içlerindeki talancılık bulaşıcı bir hastalık gibi ilerleyerek yayılmadık hiçbir hücre bırakmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin son dönemde ülke gündemini işgal eden hırsızlık ve yolsuzluk vakaları böyle bir salgının ibretlik tablosudur. 31 Mart seçimlerinde birçok büyükşehri ele geçiren CHP’nin içinden, halkın emanetini kendi kasasına boca eden bir vurguncular güruhu çıkmış görünüyor. İhaleler, rant transferleri, suç örgütleriyle iç içe geçmiş ilişki ağları CHP’nin göğsünde kara bir leke olarak duruyor. İstanbul’dan İzmir’e, Adana’dan Antalya’ya kadar CHP’li belediye başkanları bir bir gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Hele Manavgat’ta, baklava kutularında rüşvet paraları taşırken yakalananlar, “bu operasyonlar acaba siyasi mi değil mi” ikilemini yürütenlerin ağzına baklavayı tıkıyor…
Yalnız bu süreç CHP için bir temizlik fırsatı da olabilir(di). Çünkü ülkenin dört bir yanına yönetici vasfıyla dağılan partililerinin iş ve işlemlerini bir genel başkanın baştan aşağı kontrol etmesi elbette mümkün değildir. Yargı ve kolluk güçleri millet adına bu denetimi yapar ve yapıyorlar da. Ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in tercihi, kolluk ve yargı makamlarının somut operasyonlarına karşı halkı sokağa çağırarak “benim hırsızım iyidir” savunmasına geçmek oluyor. Suçluyu değil, adaleti suçlamaya kalkıyor.
Oysa görülüyor ki CHP kadrolarının en azından bir bölümü –ama kamu idaresinde etkin bir ölümü- halka hizmet etmek için değil halkı ceplerine hizmet ettirmek için bir araya gelmiş gibi davranıyor. CHP’nin iktidara yönelttiği suçlamaları birer birer CHP’nin ceplerinden düşürüyorlar.
Evet, hırsızlığın ideolojisi yok. Ama bir siyasi hareket halk adına yönetmek için gereken ahlaki hazırlığa, disipline, ciddiyete sahip değilse eline geçen her fırsatı ganimet, her yetkiyi yağma, her makamı baklava niyetine yutar. Hariçten gazel okurcasına muhalefet etmek, yapılanı kötülemek, küçümsemek, her projeye “peşkeş” damgası vurmak en kolayıdır. Asıl zorluk yetkiyi ele aldığında ahlakı elden bırakmamak ve en önemlisi kendi içinden türeyen hırsızı başkasınınkinden üstün görmemektedir. Görülüyor ki CHP bir kez daha zor olanı başaramamış durumda…