Orta Doğu’da İsrail vahşeti
7 Ekim 2023’ten bu yana saldırılarını her geçen gün artıran İsrail, Gazze’nin yüzde 88’ini bombardımanlarla yıkmış, diğer yandan da masumları açlığa mahkûm etmiştir. Gazze’de mazlumun feryadı arşa ulaşmış üzücüdür ki İsrail’i durdurabilecek gerekli adımlar somut şekilde atılamamıştır. Zulmün son bulması, vahşetin durması, soykırımın bitmesi için çok uluslu kuruluşlar ne etki gösterebilmiş, ne de sonuç odaklı politikaları uygulamaya koyabilmiştir. Bu anlamda Birleşmiş Milletler’in etkisini yitirdiği, ikiyüzlülükten öteye geçemediği de kuruluş tarafından yapılan son açıklamayla daha net görülmüştür.
İsrail bölgeyi adeta bir ateş hattına çevirmiştir. Son 20 ayda 5 ülkeye saldırı düzenleyen (Gazze, Lübnan, Suriye, İran, Yemen) Siyonist akıl Orta Doğu’nun istikrar ve barışa kavuşmasının altına dinamit döşemekte bununla beraber küresel tehditlerini de artırmaktadır. 24 Temmuz Perşembe günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Filistin'i devlet olarak tanıyacağını duyurmasının ardından İsrail’den Fransa’ya tehditler yükselmiş sokaklarınızı karıştırırız mesajı verilmiştir. Esasında bu tehdit sadece Fransa’ya değil Filistin’den yana tavır alan tüm çevrelere gönderilmiştir. İsrail’in bu açıklaması artık ne kadar pervasızlaştığının ve küresel bir tehdit haline geldiğinin göstergelerinden birisi olmuştur. Diğer yandan bu terör devletini cesaretlendiren yegâne ülkenin de ABD olduğu gerçeği ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı paylaşımda, kullandığı "Hamas propagandasına hizmet edecek ve barışı geciktirecek pervasız bir karar" ifadeleriyle bir kez daha tescillenmiştir. Filistin’in tanınmasına ABD ve İsrail’den başka tepki gösteren olmamıştır. İki ülkenin takındığı bu tavır bir yandan bölgesel krizleri derinleştirirken diğer yandan da küresel riski tırmandırmaya devam etmektedir.
Bölgesel olduğu kadar küresel sonuçları da beraberinde getirecek bir diğer husus ise hem ABD’nin hem de İsrail Kıbrıs adası üzerinde kurguladığı senaryodur. ABD’nin GKRK’ye silah ambargosunu kaldırmasıyla beraber buradaki ABD-İsrail hareketliliğindeki artış dikkatlerden kaçmamaktadır. ABD, NATO üyesi olmayan, Türklüğü ve Türkiye’yi bölgede tehdit olarak gören GKRK ile savunma ortaklıkları kurarken İsrail de bir yandan buradaki askeri tatbikatlarına hız kazandırmış diğer yandan da 1500 kişilik bir Siyonist Okulu’nun temellerini atmıştır. Bununla beraber Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleşen Yahudi aile sayısının 4 bini geçmiş olması, ABD’nin İsrail için gönderdiği tankların sevkiyatını Limasol Limanı üzerinden yapması, ayrıca 2005’ten bu yana adadaki 20 bin dönüm arazinin Yahudiler tarafından satın alınması uygulanmak istenen karanlık senaryoları açık etmiştir.
İsrail devlet aklında uzak attığı bu adımlarla sonunu hazırlamaktadır. Zira Orta Doğu’daki bu akıl dışı eylemlerine son vermez ise karşılaşacağı akıbet felaket olacaktır. ABD’nin sağladığı koşulsuz destekle sürdürdüğü eylemler İsrail’le beraber ABD’yi de aynı çukurun içerisine sürüklemektedir.