ABD’nin Değişen Orta Doğu Siyaseti ve Türkiye’nin Öncelikleri
Suriye’de Esed rejimin son bulması, Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel etkisinin öneminin tüm çevrelerce daha iyi anlaşılması, Gazze’de süregelen savaşın küresel boyutta etkilerinin artması, İsrail saldırganlığının bölgesel savaş riskini giderek derinleştirmesi ve yine aynı kapsamda küresel yansımalara sebep olması; uzun yıllar Orta Doğu’da agresif politikalar izleyen çevrelerin bölgeye yaklaşımlarında değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bu durumun en somut göstergelerini ise ABD’nin Trump dönemiyle beraber değişen yaklaşımında gözlemlemek mümkündür.
Trump, başkanlık yarışında kampanyasını savaşları bitirme ve yeni savaşların çıkmasını engelleme temelinde şekillendirmiş, başkanlık koltuğunu devraldıktan sonra ise hemen her çevre Ukrayna süreci ile ilgili ne yapacağını uzunca süre tartışmıştır. Nitekim Rusya-Ukrayna arasındaki savaşı sonlandırma iddiasıyla farklı girişimlerde bulunmuş, bu süreç içerisinde de Ukrayna’nın koşulsuz desteklenmesi taraftarı olan Avrupa ile de yeni krizlerin eşiğine gelmiştir. Gazze konusunda ise belirli bir müddet sessizliğini koruyan Trump, Gazze’nin boşaltılması gibi akıl almaz senaryoları dillendirmeye başlamıştır. Esasında Trump’ı bu sürece iten ise İsrail olmuştur.
Değişen ve dönüşen küresel yaklaşımlarla beraber ABD, Çin ile olan mücadelesini uyumlu bir ortaklık haline getirmeyi arzu etse de İsrail’in Orta Doğu’daki faaliyetleri ve ABD’nin ise bu ülkeyi destekleme konusundaki mecburiyeti ya da tercihi, uzak Asya’ya harcama arzusunda olduğu enerjisini Orta Doğu’ya yönlendirmesine sebep olmaktadır. Kaldı ki bu sahada Çin’in var olan ve yükselen potansiyeline engel olmayı istemesi de Orta Doğu’da bir politika değişikliğini tetikleyen faktörler arasındadır. Çin hem Orta Doğu’da hem körfezde hem de Arap Yarımadasında ekonomik ticari ve politik genişleme imkânı yakalamış hatta Esed rejimi devrilmeden önce Suriye’de bile önemli yatırım anlaşmaları imzalamıştır.
ABD, beri Orta Doğu’dan asker çekme eğiliminde olsa da dönemin şartları altında bundan hep vazgeçmiştir. Jimmy Carter’dan bu yana ise her yönetim askeri müdahaleyi tercih etmiştir. Günün getirdiği koşullar ise ABD’nin bu politikasında önemli değişikliklere sebep olmuştur. Gerek ülkenin saygın kuruluşlarınca yayımlanan raporlar gerekse de ABD’li bazı yetkililerin açıklamaları bu konudaki değişimi açıkça ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz günlerde ABD’de Rand Corporation’da yayımlanan bir makaleye göre ABD’nin Orta Doğu’da uzlaştırıcı bir rol üstlenerek bölge ülkelerinin kalkınmasında etkin bir konuma erişmesi gerektiği, pek çok alanı kapsayan çalışmalarda bizzat bulunması gerektiği ifade edilmektedir. Özetle ABD, Mısır, Lübnan, Suriye gibi ülkelere ekonomik ve ticari anlaşmalar, altyapı yatırımları, kalkınma ortaklıkları ile girmek istemektedir. Bu anlamda da İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi ABD’nin en önemli hamleleri arasındadır. Diğer yandan ABD’li bazı yetkililerin de paralel açıklamalarda bulunması dikkatlerden kaçmamaktadır. ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın “Kabileler, bayraklar ve ulus inşası kimseye gerçek bir çözüm sunmadı. İkinci Dünya Savaşı sonrası askeri müdahale ve rejim değişikliği hiçbir ülkeye başarı getirmedi. Bence dünya yeni bir stratejiye geçiyor. Medeniyetler, partiler, savaşlar gelip geçti; halkların odağı hep değişti. Tüm politikalar zamanla evrilir.” ifadeleri ABD’nin politika değişikliğini yorumlayabilmek adına somut bir örnek teşkil etmektedir.
Bilindiği üzere Türkiye’nin bölgedeki hassasiyet ve öncelikleri uzun süre önce tüm dünyaya açık bir şekilde ilan edilmiştir. Suriye’nin toprak bütünlüğü, Gazze’deki zulmün son bulması, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurularak İsrail saldırganlığının engellenmesi, çatışmaların nihayete ererek bölgenin kalıcı barış iklimine kavuşması, “Terörsüz Türkiye” ile beraber terörsüz bir bölgenin inşa edilmesi Türkiye’nin Orta Doğu’daki yaklaşımıdır. Bu kapsamda esasında ABD’nin yeni anlayışı da “Terörsüz Türkiye” ile uyumlu olsa da İsrail’in uyguladığı politikalar ABD’yi de olumsuzluğa sürüklemektedir.