Feysbuk tarihçileri

YAYINLAMA:
Feysbuk tarihçileri

Sosyal Madde ve matbuatımız her gün tarihi bir konuda çatışmaya sahne oluyor. 

Bilhassa Osmanlı ve Cumhuriyet ekseninde geçen tartışmalar komik olduğu kadar da acıdır.

İki dönemi birbirinin zıttı ve birbirine düşmanmış gibi görenler aslında meseleyi hiç anlamamış olanlardır…

***

Tarih bizim amigolarının sandığı gibi Feysbok üleşimi değildir. Bu alanda olayın kronolojisi, sosyolojisi, psikolojisi ve felsefesi olduğu gibi belgeleri de önemlidir.

TARİHLE KAVGA EDİLMEZ

“Türk tarihi bir bütündür.” Bu bütünlük içinde olaylar ve süreçler birbirinden kopmadan müteselsilen sürer gider. İster inkıraz ve inhitat etsin, isterse de kemal bulsun, gelinen nokta hep bu devamlılığın eseridir. 

İşte birkaç örnek…

Tarihimizde latin alfabesine geçmeyi ilk isteyen ve resmi olarak bu konuda ilk çalışmaları başlatan Padişahlar Abdülmecid ve 2. Abdülhamid’ dir.  Bilhassa 2. Abdulhamid, Arap Alfabesinin zorluğunu ve halkın bu yazıyı öğrenemediğini hararetle savunmuştur.

Yani Latin Alfabesine geçişimiz bir kişinin bir günde dayattığı bir dönüşüm programı değildir! 

***

Yine Atatürk ve Cumhuriyet yeniliklerinden “ölçü, tartı ve ağırlık birimleri” inkılabı da öyle…

Bu konudaki hazırlıklar 1875 yıllına dayanır. Osmanlı bu tarihte Uluslararası Paris Konvansiyonu’nu imzalamış ve daha o yıllarda batılı ölçü birimlerini zaten kabul etmiştir.

Yine takvim ile ilgili yenilikleri yapabilmek için de 1910 ve 1916 tarihlerinde Osmanlı Mebusan Meclisi’ne “Takvim-î Garbî”nin yerleşmesi için kanun teklifleri verilmiş ve nihayet 1917’de de bu teklifler kabul edilmiştir…

***

Hülasa bazı olaylar zaman içinde gelişerek yerine oturur. 

Tarihte “olan olmuştur ve olmuş olana da ancak ibret nazarıyla bakılır” amigo gibi değil.

Çünkü “Tarihle kavga edilmez!”…

ÇÖKÜŞ ÇOK ÖNCE BAŞLADI

Fakat anlamıyorlar!

Dönemi bilmedikleri ve muhtemelen kafaları basmadığı için, 1919 Osmanlısını hala Kanuni devrindeki gibi kudretli sanıyorlar.

Halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşamızı neredeyse suçlayarak “Samsun’a nasıl çıktı? İngilizlerle iş birliği yaptı da çıktı” gibi ahmakça ifadeler kullanıyorlar!

Bu art niyetten değilse kesinlikle çok üst sınıra dayanmış tehlikeli bir cehaletten kaynaklanmaktadır. 

Hiç işgal yaşamadıklarından; vatan, devlet ve istiklal kavramlarının Türkler için ne anlama geldiğini bilmediklerinden üfürüyorlar! 

İşgaller sırasında yapılan tecavüzleri, katliam ve işkenceleri görmezden geldikleri için “keşke Yunan kalsaydı” diyecek bahtsızlığı dahi gösterebiliyorlar.

Oysa çöküş çok önce başlamıştır…

Durumu daha iyi anlamak için 2. Abdülhamid döneminde 11 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yapan Ahmet Zühtü Paşa’nın 1894 yılında hazırlattığı bir rapora dikkat edilmelidir. Bu rapora göre Türk topraklarında o tarihte 4500 adet yabancılara ait gayr-ı müslim okulunun faaliyet gösterdiği tespit edilmiş ve bu durum padişaha da bildirilmiştir.

Her alanda batılı hâkimiyetinin başladığı o dönemde bırakın Osmanlı’nın Duraklama Devrini, Çöküş ve Dağılma Dönemi çoktan başlamıştır! 

Mustafa Kemal ise o tarihte sadece 13 yaşındadır!

TARİH KİMİ YARGILAR

Dedik ya “Türk tarihinin kesintisiz bir akışı vardır. Bir menzile doğru seyreder gider”…

Çağımız, bugünün düne uymadığı, dün söylenenin ise bugün geçersiz olduğu bir çağdır.

Kullandığımız teknolojik araçların şahsi hayatımızı hızlandırdığı ve toplumsal değerlerimizi süratle değişime tabi tuttuğu gibi; ülkelerin politikalarını, stratejilerini ve konumlanmalarını da çok hızlı bir şekilde değiştirmektedir.

Her şeyin ani ve süratle değiştiği bir dünyada sizin sabit ve statik kalmanız; değişimler karşısında durağan bir yapı sergilemeniz ya intihardır ya da çaresizce idamınızı beklemektir!

İşte tam da burada MHP’nin muhterem Lideri Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Türk Milleti merkezli stratejik adım ve politikaları dikkat çekicidir.

O omuzladığı “varlık, dirlik ve birlik davamızda”, hiçbir eylem ve söylemi nedensiz yapmaz!

Emperyalist taarruzların hızla Türk Milleti, Ortadoğu ve Türkistan coğrafyalarına doğru yöneldiği şu günlerde, O’nun hızlı işleyen zekâsı, Türk Aklı ve milli politik dehası olmasa acaba ne yapardık? 

Şüphesiz ya intihar edecek ya da idamımızı bekleyecektik!

Maalesef, Türk Yüzyılı ve Terörsüz Türkiye eşiğinde süratle muhteşem bir geleceğe koşan Türkiye’nin önünü cehaletle kesenler sanık durumuna düşmüştür.

Evet, Türk Tarihi nasılsa bir gün o sanıkları yargılayacaktır.

Tarihin akışı içinde birileri yürüyecek birileri de sürünecektir…

 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...