Domates 40 lira, vicdan kaç lira?

YAYINLAMA:
Domates 40 lira, vicdan kaç lira?

Gıda üzerinden bir toplumsal muhasebe…

Ekonomi sayfalarında her gün aynı kelimeyi okuyoruz: Enflasyon. Cebimizi yakan fiyat artışlarını rakamlarla ölçüyor, her ay yüzde kaç yükseldiğini tartışıyoruz. Manşetler, grafikler, tablolar… Hep cebimize dokunan gerçekler. Ama asıl soruyu hâlâ sormuyoruz: Enflasyon oranı mı daha büyük tehlike, yoksa ahlaksızlık oranı mı?

Ülkemizde bu sorunun cevabını görmek için en iyi mercek, tarım ve gıda sektörüdür. Çünkü toprağa hile karışmaz; ama insana karışır.

Ekonomi sayfalarında Temmuz 2025 manşetleri aynıydı: Enflasyon yüzde 33,52’ye geriledi. Gıda enflasyonu ise yüzde 27,95. Rakamlar geriliyor, grafikler aşağı yönlü. Peki mutfakta durum ne?

Sofrada hâlâ aynı dert var. Çünkü mesele sadece enflasyon oranı değil, aynı zamanda bir ahlaksızlık oranı meselesidir.

Bakın tablo ortada: Çiftçinin tarladaki ürün fiyatı düşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verisine göre tarım üretici fiyatları Temmuz’da yüzde 5,66 geriledi. Yani çiftçi karpuzunu, domatesini daha ucuza satmak zorunda kaldı. Ama markete gittiğinizde fiyatlar düşmedi. Bu çelişkiyi yalnızca “enflasyon” kavramıyla açıklayabilir miyiz? HAYIR! Bu, tam anlamıyla bir “ahlaki enflasyon” göstergesidir.

Bir çiftçi aylarca emek verir, ürününü hasat eder. Ama tüccar ve aracılar el ele verir, “Bu yıl ürün bol, fiyat düşük” ya da ürün az olsa dahi bir şekilde bir bahaneyle üreticinin alın terini hiçe sayar. Sonuç: Çiftçi bu yılda borcunu kapatamaz. Tüketiciye gelince… Market raflarında domates hâlâ 35-40 liradır. Burada sorun yalnızca enflasyon değildir. Sorun, emeği sömüren ahlaksızlıktır.

Bu farkı yalnızca maliyetlerle açıklamak mümkün değil. Burada fırsatçılığın, yani ahlaksızlık oranının yüksekliği belirleyici.

Gıda Enflasyonu: Matematikten Çok Vicdan Meselesi

Gıda enflasyonu, resmi rakamlarda yüzde 30’larda görünse de halkın mutfağında ise çok daha yüksek seviyelerin üzerinde seyrediyor. Peki, bu sadece üretim maliyetlerinden mi kaynaklanıyor? Tabi ki HAYIR!

Tarımsal girdilerde dövize bağlı artışlar elbette fiyatı yukarı çeker; ama fiyatlardaki asıl sıçramayı stokçuluk, aracılık zinciri ve fırsatçılık yaratıyor. Yani gıda enflasyonunun önemli bir bölümü aslında ekonomik değil, ahlaki kökenli.

Orta Direğin Çöküşü ve Sofranın Daralması

Bir toplumun dengesi orta sınıfla ayakta durur. Orta direk, fiyatları talep tercihleriyle terbiye eder; zenginin lüks tüketimi ile fakirin zorunlu tüketimi arasında adalet sağlar.

Ama bugün ülkemizde orta sınıf eridi. Ortada yalnızca iki kesim kaldı: Çok zenginler ve çok fakirler.

Zenginler fiyat etiketine bakmaz; fakirler ise karnını doyurabilmek için ekmek, yağ, sebze gibi zorunlu tüketimleri ne olursa olsun yapmak zorundadır.

Bu tablo, piyasayı dengeleyecek talep mekanizmasını ortadan kaldırıyor. Böylece gıda enflasyonu kronikleşiyor, klasik reçeteler; faiz artır, talebi kıs bu da artık işe yaramıyor.

Günümüz dünyasında maddi kazanç, başarı ve güç, bireylerin temel motivasyonları haline gelirken, dürüstlük, duygudaşlık ve adalet gibi değerler gölgede bırakılıyor. Ahlaksızlık, artık bireysel bir sapma değil, sistematik bir salgın gibi toplumu sarmış durumda. Bir dönem ayıp sayılan davranışlar, şimdi alkışlanıyor ya da görmezden geliniyor.

Dolandırıcılık başarı hikâyesi, yalan strateji, çıkarcılık ise zekâ göstergesi olarak sunuluyor. Sokaktaki vatandaş, tarladaki çiftçi, ahırdaki hayvan bakıcısı, dağdaki çoban, bazı memur, bazı mühendis, bazı amir, bazı yönetici, bazı akademisyen, bazı teknokrat ve bazı bürokrat bu gidişattan mustarip, oldukça rahatsız.

Enflasyon cebimizi yakar; ama ahlaksızlık enflasyonu toplumun ruhunu çürütür.

Liyakatsiz atamalar, adaletsiz kararlar, ithalat lobilerine açılan ayrıcalıklı kapılar… Bunlar sadece ekonomik dengeyi değil, toplumsal güveni de yıkıyor. Oysa güvenin olmadığı yerde ne piyasa işler ne üretici üretmek ister ne de tüketici geleceğe güvenle bakar.

Tarım ve gıda politikalarında çözüm bellidir:

  • Ahlaki üretim sürecine geri döndürmek.
  • Şeffaf piyasa mekanizmaları,
  • Adil destekleme modelleri,
  • Kooperatifleşme,
  • Üretici ile tüketici arasındaki mesafenin kısaltılması.

Bu noktada Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın özellikle üretici birlikleri ve kooperatifler üzerinden yürüttüğü “tarladan sofraya doğrudan erişim” çabaları dikkate değerdir. Bu tür girişimler, sadece fiyat dengesini değil, aynı zamanda üretici ile tüketici arasında güven köprüsünü de yeniden inşa etme potansiyeline sahiptir.

Ama en önemlisi, ahlakı yeniden üretim sürecinin merkezine koymak. Çünkü üreticinin alın terine saygı duyulmadan, tüketicinin sofrasına güven gelmez.

Son söz: Enflasyon bir gün düşebilir. Paranın değer kaybı telafi edilebilir. Ama ahlaksızlık enflasyonu kalıcı hale gelirse, toplumun ruhu iflas eder.

Çünkü asıl mesele şudur:

Bu ülkede fiyatlar mı yükseliyor, yoksa vicdanlar mı küçülüyor?

Kalın sağlıcakla…

 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...