Herkesin sözü var, kimsenin çözümü yok!

YAYINLAMA:
Herkesin sözü var, kimsenin çözümü yok!

İnsanlığın en önemli problemlerinden biri haline gelen küresel ısınma ve iklim değişikliği son beş yılda (2023 yılı hariç) ülkemiz tarımı üzerindeki etkisini şiddetini artırarak fazlasıyla hissettirmekte. Ekonomi politikaları, tarım, üretim, ulaşım ve sağlık açısından aşırı olumsuz ve yıkıcı bir şekilde (katastrofik) risk oluşturmakta.

Herkesin konuştuğu ama kimsenin çözüm yolundan bahsetmediği bir ortamda… “Ne olacak çiftçinin, üreticinin ve ülkemiz tarımın hali?”

Bu soruların cevabını bulmak için toplum olarak düşünürüz, konuşuruz. Sokaktaki vatandaşından, memurundan sendikacısına, iş adamından siyasetçisine, siyaset yorumcusundan güvenlik uzmanına, bürokratından askerine… Gençler, öğrenciler sesli ve görüntülü görüşmeyle, emekliler sokak röportajlarında, hemen hemen her kesimin ana ilgi odağıdır ülkemizin tarım meselesi…

İşin ilginç yanı bütün konuşmaları döndürüp dolaştırıp siyasete dayandırırız. Yoğun ilgiye rağmen konuştuğumuz sorunların özünün değişmiyor olması çok ciddi bir çelişkidir. Yıllardır aynı şeyleri konuşup dururuz. Bitmeyen muhabbet… Siyaset gölgesinde çözümsüz tarım. Bu bizim genel halimizdir. 

Peki neden?

Bir taraftan gizlemeye çalıştığımız benliğimizi açığa çıkarma çabası, diğer taraftan ikiyüzlülüğümüzün gün ışına çıkarılmaması olabilir mi?

TARIMDAKİ İNANÇSIZLIĞIN VE ÜMİTSİZLİĞİN NEDENİ

Günlük tartışmalara ve yaşanan sıkıntılara baktığımızda temelinde somut nedenler yatıyor. İnsanlar birbirine saygısız, nedeni eğitimsizlik! Eğitimsizliğin nedeni kaynak eksikliği! Kaynağın yetersiz oluşu az gelişmişlik! Az gelişmişliğin nedeni üretimden çok tüketim ve bürokratik engeller! Engellerin nedeni insanların emek sarf etmeden, makam elde etme, kazanç temin etme alışkanlığı! Daha çok kazanma hırsı ve haksız kazanç sağlama nedeni ise sorumsuzluk! Sorumsuzluğunun nedeni çiftçinin-üreticinin bilinçsizliği! Çiftçinin-üreticinin bilinçsizliğinin nedeni eğitimsizlik! Bütün neden sonuç ilişiklerinde bu benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Birini çözmeye kalkarsınız ötekinin yerini oynatırsınız. Ötekini çözmeye çalışırsınız berikini yerinden edersiniz. Yani tekrar başa dönersiniz. İşte tarım toplumunda var olan ümitsizliğin en dikkate değer nedeni bu kısır döngeler yumağı diyebiliriz.

Kısır döngüler içerisinde herkesin zihninde gizli kalan gerçekliğin boyutu öyle kapsayıcı ki: Herkes her şeyin değişmesinden, gerektiğinden dem vurur (tarım politikası, bakan, bakan yardımcıları, desteklemeler, yönetim, atamalar, liyakat vs.) ama hiç kimse “ben” den bahsetmeye cesaret edemez. Bir şeyin değişmesini talep etmemizin nedeni onun kötü olduğu yolundaki düşüncemiz olsa gerek. Eğer herkes her şeyin kötü olduğunu varsayıyor ve bütün bunlar içerisinde “Ben” ’i ayırıyorsa, çok ciddi bir çelişki var demektir. Hâlbuki “Biz” iyi olsaydık bizim dışımızdakiler neden kötü olsunlar ki? Öyleyse itiraf etmeliyiz bizim kaçtığımız gizli gerçek “Ben” ‘in masum olmadığıdır. Hepimiz hep bir ağızdan değişim ve iyiye doğru gelişimi içten talep ediyoruz ama talepler listemizde “Ben” veya “Biz” ‘lerin yeri yok. “Ben” “ve “Biz” adeta dokunulmaz olmuş.

Sevgili tarım dostu okurlarım; bugüne kadar köşemde, siyaha “siyah”, beyaza “beyaz” demek/diyebilmek gayreti içinde olmaya çalıştım. Yani doğruya “doğru” yanlışa “yanlış” diyebilme kabiliyeti… 

Zaman zaman Türk Tarım Politikası nasıl olmalı diye yazdım, uygulamadaki eksiklikleri ifade ettim. Sektörle ilgili gelişmeleri kaleme almaya çalıştım. Tarım Bakanlığının yaptığı güzel çalışmalara yer verdim. Yer yer Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve ekibini eleştirdim. 

Ortodoks ekonomi öğretilerinin bu sosyal kompozisyonda artık çalışmadığını, ezberlenen Ortodoks ekonominin tedbirleri ile bu durumdan çıkılamayacağını yazdım. 

Ya çok zenginler ya da çok fakirler var. Orta sınıf yani orta direk yok! Dolayısıyla, gelir dağılımındaki adaletsizlikler de arttı.Tıpkı paranın enflasyonla değer kaybetmesi gibi, ahlaki normlarımız da enflasyonla değer kaybediyor, diye sitem ettim. 

Enflasyonun varlığı ve yüksekliği, piyasadaki aktörlerin ahlaksız bir şekilde fiyatlar ile oynamasına vesile oluyor. Fırsatçılık ve hilekarlık arttı. Fiyat spekülasyonu, stokçuluk, kalitesiz ürünlerin piyasaya sürülmesi gibi davranışlar artıyor diye uyarılarda bulundum köşemde.

Zaman zaman muhalefetin yetersizliğinden, çözüm üretememesinden, ülkemiz tarımından bihaber olduklarından dem vurarak “muhalefet muhalefet edilmeli” diye yazılar kaleme aldım.

Tarımsal üretimin ana sorunlarının temeli haline gelmiş olan girdi maliyetlerinden tarım camiası olarak yıllarca bahsettik ve sahnede genellikle tarla bitkileri olurdu. Yıl 2025 maalesef, hayvancılık, meyve, sebzede sahnede yerlerini aldı. Muhtemelen 2026 yılında da bahsedeceğiz. Sevgili tarım dostu okurlarım; bu ülkede sadece tarımsal girdilerin maliyeti yüksek değil! “Bu ülkede doğru söylemenin maliyeti de çok yüksek...”

Son Söz: Üslup sorunu var! Ahlaksızlık sorunu var! Liyakat sorunu var! Politika üretememe sorunu var! Üretilen politikaya da sahip çıkamama sorunu var! Çiftçiyle, bağ kuramama sorunu var! 

Bahsettiklerimin birçoğu bilinmekte ama kapsamlı ve çözüm odaklı bir şekilde dillendirilmemektedir. Tarımsal alanda reformun gerekliliği ortadadır. Bu reform sınırlı sayıda kişisel gayretlerle gerçekleşecek bir konu değildir. Tarımsal kurumlar uygulamadaki her türlü zorlukları göğüslemek zorundadır. Bunları yaptığımızda ancak tarımsal ilerleme ve gelişmeden söz edebiliriz. 

Aksi halde hepimiz üzülürüz. 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...