Eğirdir Gölü’nü kim kurtaracak?

YAYINLAMA:
Eğirdir Gölü’nü kim kurtaracak?

Vefa… Yapılan iyiliği unutmamak… İhtiyaç içinde olduğunuz bir an vardır, işte o anda size bir el uzanır, o eli unutmak mümkün mü? Vefalı olmak bir meziyettir. Vefasız olmak ise sadece sefilliğin göstergesidir. Zaten benim hakkımdı! Diyenlere sözüm yoktur. 

O iyiliklerdir ki sizi bugüne getirmiştir. Annenizi, babanızı, kardeşlerinizi, arkadaşlarınızı, dostlarınız bir düşünün… İhtiyacınızı nasılda kavrar ve sessizce nasıl da destek olur, yanınızda beliriverirler. Bana el veren hocalarımı hatırlıyorum. Yılların birikimi altın tepside sunan kıymetli hocam Prof. Dr. Süleyman Kodal… Vefa borcumu nasıl ödeyeceğimi bilemediğim o kadar çok insan kendi hayatımda… Vefa hissi olmadan ulus olur muydu? Birbirine etinden tırnağından, yeri geldiğinde canından veren insanlar… Peki, tümü insan mı vefa borcumuz olan… Yaratan olmasaydı olur mu mesela? Ya da doğa olmadan… Onca iyilik niye yapılır ki zaten? Biraz vefa değil mi istenen altı astarı… Vefasızlık bana yakışmaz diyenlere ithaf olsun bu yazı…

Süleyman hocam sayesinde Ispartalı çok güzel insanlarla tanıştım, birçoğuyla dost olduk. Bu arada Ispartalı olduğumu düşünen insanların sayısı da az değil. Zeki Tarhan, Ahmet Şahlan, Semra Kurucu, üstat İsa Coşkun ve Ispartalılar Vakfı (ISVAK) mesela, acaba diyorum, onların karşılık beklemeyen dost sıcaklığı olmasaydı, olur muydu? İsim isim saymak istediğim o kadar insan var ki… 

Isparta’nın gözbebeği göl, Süleyman Demirel’in mirası ve Türkiye’nin üretim gücü için yeni bir sınav…

Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan Eğirdir Gölü, yalnızca Isparta için değil, tüm ülke için bir hayat damarıdır. Yıllar önce “Altın Elma, Gümüş Balık, Bronz Istakoz” şenlikleriyle anılan göl, bugün ise giderek azalan su seviyesi, kirlenen dip tabakası ve tahrip edilen sazlıklarıyla adeta can çekişiyor. 1950’lerde 16 metre olan ortalama derinliği bugün 3,2 metreye kadar düşmüş durumda.

Eğirdir Gölü yalnızca bir su kütlesi değil; Isparta’nın tarımından turizmine, kültürel mirasından toplumsal belleğine kadar uzanan bir yaşam kaynağı. Buradan elde edilen su, bölgedeki elma bahçelerinden bağlara, tarım arazilerinden içme suyu şebekelerine kadar binlerce ailenin geçim kapısı. Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in doğduğu topraklar olan Isparta’da göl, onun “su medeniyeti” anlayışının da en somut göstergesidir.

Ancak bugün göl hem iklim krizinin etkisi hem de insan eliyle yapılan yanlış müdahaleler nedeniyle “yaşamla ölüm” arasında sıkışmış durumda. Yıllarca gölü besleyen doğal akışın kesilmesi, Kovada bağlantısında regülatörlerle suyun kontrol altına alınması ve yanlış sulama yöntemleri, gölde balçık birikimi ve “betonlaşan” dip tabakası yarattı. Sazlıkların kesilmesi ise ekosistemin nefes borularını daraltıyor.

Bu tabloya karşı Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada göl için yeni bir umut ışığı yaktı. Bakan Yumaklı, Eğirdir Gölü’nün önemini şu sözlerle vurguladı:

“Yaşanan iklim krizinin etkilerinin yanında ülkemizde en çok su kullanımı yapılan göllerden birisi olması sebebiyle maalesef gölün derinliği son 10 yılda 11 metreden 6 metreye kadar düşmüştür. Dolayısıyla gölün hacmi yüzde 55 oranında gerilemiştir. Eğirdir Gölü bir kültürü, bir tarım mirasını, binlerce ailenin geçim kaynağını ve çocuklarımızın geleceğini temsil etmektedir. Eğirdir Gölü’nü korumak, aynı zamanda bir milletin üretim gücünü, gıda güvenliğini ve iklim direncini korumaktır.”

Bakanlık, göle can suyu olacak büyük bir projeyi hayata geçirdi. Aksu Havzası’nda yapılacak regülatör aracılığıyla yıllık 42 milyon metreküp su, 12,7 kilometrelik boru hattı ile Eğirdir Gölü’ne aktarılacak. Bu dev yatırımın ihalesi tamamlandı, sözleşmesi imzalandı.

Ayrıca 13 ana ve 31 alt başlıktan oluşan Eğirdir Gölü Su Eylem Planı ile üç temel stratejik hedef ortaya konuldu:

  1. Suyu etkin ve adil kullanmak,
  2. Yeraltı ve yüzey sularını bilimsel temelde yönetmek,
  3. Doğal dengeyi ve ekosistemi korumak.

Bakan Yumaklı, 2025-2030 arasında yapılacak 21 milyar liralık yatırımla yalnızca gölü değil, aynı zamanda Isparta’nın 6 yıllık içme-kullanma suyu ihtiyacına karşılık gelen 150 milyon metreküp suyun tasarruf edileceğini açıkladı.

Bu çabalar, yalnızca gölün değil, aynı zamanda Süleyman Demirel’in miras bıraktığı “su ve üretim gücü” anlayışının da korunması anlamına geliyor. Eğirdir Gölü’nü kurtarmak, Isparta’nın geleceğini, Türkiye’nin gıda güvenliğini ve çocuklarımızın yaşam hakkını kurtarmak demektir.

Ama unutulmamalıdır ki: Projeler, yatırımlar ve teknik çözümler kadar Isparta ve özellikle Eğirdir halkının sahiplenmesi de kritik önemdedir. “Almadan vermek Allah’a mahsustur” diyen bir inanç kültürünün içinde yaşayan bizler, doğadan aldıklarımızın karşılığını geri vermeyi de öğrenmeliyiz. Çünkü Eğirdir Gölü, yalnızca gökyüzünü yansıtan bir su aynası değil, aynı zamanda bir milletin vicdan aynasıdır.

Son söz: Bugün herkes “göl için çırpınıyor” görüntüsü veriyor ama gerçek ortada: Eğirdir Gölü hızla ölüyor. Ve bu ölüme neden olanlar sadece iklim krizi değil, yanlış yönetimler, rant uğruna yapılan tahribatlar ve verilen sözlerin şimdiye kadar tutulmamasıdır.

Eğirdir Gölü hâlâ nefes alıyor. Ama bu nefes, artık çok zayıf. Eğer siyaset, bilim ve toplum aynı anda elini taşın altına koymazsa, “Altın Elma” efsanesi sadece tarih kitaplarında kalacak. 

Göl ölürse, Isparta da Türkiye de kaybedecek…

Kalın sağlıcakla.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...