Para havada, gözler tarımda
İnsanların farklı bakış açıları olduğu bir gerçektir. Zaman zaman bir olay veya bir durum hakkında çeşitli görüşlerin ortaya atıldığına şahit oluyoruz. Olumlu davranış veya olumsuz davranış, olumlu bakış veya olumsuz bakış, olumlu yaklaşım veya olumsuz yaklaşım olarak görülüyor her şey.
Zaten “insan, doğruların ve yanlışların toplamıdır.” Bu noktada önemli olan bizlerin tarım sektörüne nasıl baktığımızdır.
Geçtiğimiz günlerde 2026 yılının bitkisel üretim ve 2025 yılının hayvancılık destekleme birim fiyatları açıklandı. Açıklanan fiyatlara gördüğümde aklıma ilk gelen ne Tarım ve Orman Bakanlığı nede Bakan İbrahim Yumaklı oldu. Bakan Mehmet Şimşek ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe politikaları gözümün önünden adeta bir film şeridi gibi geçti.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe politikaları üzerine kafa yormak, bazen bir fıkra kadar düşündürücü olabiliyor. Vergilerin nereye gittiği, hangi hizmetler için harcandığı tartışmaları, çoğu zaman karmaşık formüllerle anlatılsa da gerçekte yaşanan, çiftçinin tarlasındaki ve üretim planlarındaki gerçeklikten çok uzak olmasıdır.
Geçenlerde bir fıkra okudum, sanki Türkiye ekonomisini anlatıyordu:
Uluslararası toplantılarda ülkelerin vergi politikalarını anlatma biçimleri çoğu zaman hem ilginçtir hem de düşündürücü. Vergiyi toplamak kadar, onu nasıl harcayacağınız da ülkenizin geleceğini belirler. İşte böyle bir ortamda anlatılan bir fıkra, tarım sektörünün durumunu en net şekilde ortaya koyuyor.
ABD’li söz alıyor:
“Biz bir çizgi çizeriz. Topladığımız parayı havaya atarız. Çizginin bir tarafına düşen vatandaşın hizmetine, diğer tarafına düşen kamu harcamalarına gider.”
Ardından Avrupalı konuşuyor:
“Biz bir daire çizeriz. Parayı havaya atarız, dairenin içine düşen vatandaşın hizmetine, dışına düşen kamu harcamalarına gider.”
Sıra Mehmet Şimşek’e geliyor:
“Bizimki daha kolay. Parayı havaya atarız, havada kalan Tarım ve Orman Bakanlığı’na bütçe olarak döner, yere düşen de diğer bakanlıklara dağıtılır.”
Gülümseten bu fıkranın acı bir yanı var. Çünkü gerçek hayatta iş tam tersine işliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yıllık bütçe dağılımına bakıldığında tarımın aldığı pay, neredeyse “havada kalmayan” para kadar düşük. Sanayiye, ulaşıma, savunmaya diğer bakanlık ve başkanlıklara milyarlar akarken, çiftçinin alın terine, köylünün emeğine ayrılan bütçe kırıntı seviyesinde kalıyor.
Bugün Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bütçesi, ülkenin stratejik önemi bu kadar açıkken hâlâ tali bir kalem muamelesi görüyor. Oysa gıda güvenliği, en az savunma kadar kritik bir meseledir.
Sevgili tarım dostu okurlarım, gazetemiz köşesinde en az 50 defa yazdım gerekirse 51 defa da yazacağım. “TARIM SADECE EKONOMİK BİR FAALİYET DEĞİLDİR; GIDA GÜVENLİĞİMİZİN, BAĞIMSIZLIĞIMIZIN VE YARINLARIMIZIN TEMİNATIDIR. ÜLKEMİZİN ASIL BEKA MESELESİ TARIM’DIR.”
Desteklenmeyen çiftçi üretimde sürdürülebilirliği sağlayamaz. Tarlasını ekemeyen çiftçi, köyünü terk eder. “Köyünü terk eden bir çiftçiyi siz bir daha ne traktöre bindirebilirsiniz ne ahıra ne de ağıla sokabilirsiniz!” Köylerimiz yeterince boşaldı, köy sokakları çocuk sesine hasret! Ne doktor ne öğretmen ne de mühendis kaldı. Köyler muhtar ve köy imamlarına emanet! Bir yandan köyler sürekli kan kaybederken diğer yandan şehirler dolup taşıyor.
Son söz: Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu bürokratları ve yöneticileri, ana ve yavru muhalefetler; unutmayalım!
“Çiftçi nefes alamazsa ülke de nefes alamaz.”
Üretmenin ne kadar zor olduğu bilincine vararak, çiftçiliğe-ülke tarıma önem verelim. Onların hak ettiği iyi yaşamı onlardan esirgemeyelim...