“Güvenli Kumar” Aldatmacası
Gündelik tartışmaların, siyasi çekişmelerin ve yapay gündemlerin arasında öyle savruluyoruz ki, devletlerin asli varlık sebebini unutuyoruz: İnsanı korumak, toplumu yaşatmak, milleti ayakta tutmak.
Oysa bugün, sokaklarımızda sessiz bir yıkım yaşanıyor. Adı bağımlılık, en tehlikelisi ise kumar.
Alkol, tütün, madde, kumar ve teknoloji gibi bağımlılıklar yalnızca bireysel sorunlar değil, insanlığın ortak düşmanıdır. Bu bağlamda, Yeşilay’ın 105 yıllık birikimiyle hazırladığı “Türkiye Kumar Raporu”, politika yapıcılar başta olmak üzere toplumsal sorumluluk taşıyan tüm kurum, kuruluş ve akademisyenler tarafından ciddiyetle dikkate alınmalıdır. Şimdi, değerli okurlarımızla bu raporun öne çıkan tespitlerini paylaşmak istiyorum.
Dijital ekranlarda, reklam panolarında, banka hesaplarında, hatta market kasalarında bile karşımıza çıkan yeni çağın sessiz salgını artık sadece bireyleri değil, aileleri, toplumu ve nihayetinde devletlerin geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Ne yazık ki bu büyük toplumsal yara, “milli” ya da “güvenli” gibi kavramların ardına saklanarak görmezden gelinmektedir.
Devletin bazı kumar faaliyetlerini yasaklayıp bazılarına izin vermesi, “yasal” ve “yasadışı” gibi yapay bir ayrım yaratmıştır. Oysa oyunun yasal olması kumar olma niteliğini değiştirmez. Çünkü sonuç aynıdır; emek harcamadan kazanma arzusu, tesadüfe bağlanmış bir umut ve giderek artan bağımlılık riski. Fark sadece isimdedir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında piyango çekilişleriyle başlayan, zamanla at yarışları, Spor Toto ve sayısız şans oyunuyla büyüyen kumar endüstrisi bugün bambaşka bir noktadadır. Bir zamanlar birkaç kuponla sınırlı kalan bu alışkanlık, artık akıllı telefonların ekranına, devlet güvencesindeki banka hesaplarına, hatta e-ticaret uygulamalarına kadar sızmıştır.
2025 itibarıyla Milli Piyango İdaresi’nin yetki verdiği 21 dijital platform üzerinden 28 farklı sanal kumar oyunu oynanabilmektedir. “Eşya Piyangosu”, “Şanslı 6”, “Plinko”, “Süper Penaltı” gibi masum görünümlü isimlerle pazarlanan bu oyunlar; rengârenk grafiklerle, cazip kampanyalarla ve “85 yıllık Milli Piyango güvencesi” gibi sloganlarla milyonlara eğlence olarak sunulmaktadır. Ancak devlet damgası, bağımlılık tehdidini ortadan kaldırmamaktadır. Araştırmalar açıkça göstermektedir ki bu tür oyunlar, kumar oynama davranışını artırmakta ve kumarı normalleştirmektedir.
Daha ironik olan ise, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun “Güvenli İnternet Hizmeti”nin bu oyunlara erişimi engellememesidir. Aile filtresiyle internete bağlanan milyonlarca vatandaş, aynı zamanda bu sitelere de kolayca ulaşabilmektedir. “Güvenli” olması gereken bir hizmet, bağımlılığa meşruiyet kazandırmaktadır. BTK verilerine göre, bu hizmetin 44 milyondan fazla kullanıcısı vardır. Bu da bireylerin zihninde “lisanslıysa güvenlidir” algısını güçlendirmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü verileri küresel çapta alarm veriyor: Yetişkinlerin %1,2’si kumar bozukluğu yaşamaktadır. Erkeklerin %11,9’u, kadınların %5,5’i kumara bağlı zararla karşı karşıyadır. Dahası, kumar bağımlılarının %20’si intihar girişiminde bulunmaktadır. Bu oran, diğer tüm bağımlılık türlerinden daha yüksektir. Aile içi şiddet, boşanmalar ve ekonomik çöküş ise kumarın görünmeyen faturalarıdır. Kısacası bu mesele, artık görmezden gelinemeyecek ölçüde küresel bir krizdir.
Yeşilay’ın araştırmaları Türkiye’deki tabloyu daha net ortaya koyuyor. 2025 verilerine göre, 15 yaş üstü nüfusun %10,1’i hayatında en az bir kez kumar oynamıştır. Bu oran yaklaşık 6,8 milyon kişiye karşılık gelmektedir. En çok tercih edilen türler piyango, spor bahsi ve loto oyunlarıdır. Yasa dışı bahisler ise özellikle gençler arasında yaygınlaşmaktadır.
“Güvenli kumar” algısı, lisanslı kurumların pazarlama stratejileriyle bilinçli biçimde pekiştirilmekte; hedef kitle gençleştirilmekte, gelirler ise katlanarak artmaktadır. Adı ister “şans oyunu”, ister “talih oyunu” ya da “bahis” olsun özü değişmez. Türkiye’de yasal mevzuat bazı oyunları “şans” veya “bahis” olarak tanımlayarak kumar kapsamı dışında tutsa da, uluslararası ölçütler çok daha nettir. Dünya’daki sağlık otoriteleri, “kişide belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellik kaybına yol açan sürekli ve problemli kumar oynama davranışını” açık biçimde bir bağımlılık olarak tanımlar. Dolayısıyla hangi isimle sunulursa sunulsun, kişiyi kontrolsüz biçimde kazanç dürtüsüne bağlayan her oyun, toplumsal ve bireysel düzeyde kumar davranışıdır.
81 ilde ve KKTC’de açtığı merkezler aracılığıyla bağımlılara ücretsiz destek veren Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’ne (YEDAM) yapılan başvurular da bu gerçeği doğruluyor: Son yıllarda kumar bağımlılığı tedavisi için başvuranların sayısı hızla artmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nden Yargıtay kararlarına kadar her otorite aynı gerçeği vurguluyor: Kumar; borç, iflas, depresyon, aile dağılması ve intihar riskine yol açan, toplumsal barışı tehdit eden bir halk sağlığı sorunudur.
Bu nedenle lisanslı olsun ya da olmasın, kumar unsuru taşıyan tüm faaliyetlerin tanıtım ve reklamlarına açık ve kapsamlı yasal sınırlamalar getirilmelidir. Çünkü bu reklamlar özellikle gençler ve kırılgan gruplar üzerinde teşvik edici bir etki yaratmaktadır. Kamusal sorumluluk, bu tür reklamların “ekonomik kazanç” değil, “toplumsal zarar” perspektifiyle ele alınmasını zorunlu kılar.
Kumar unsuru içeren şans oyunları ve benzeri faaliyetlerin alanı yeniden gözden geçirilmeli; mevcut lisanslı platformlar dahil olmak üzere kapsam daraltıcı düzenlemelere gidilmelidir. Önleme stratejileri, bağımlılığın ortaya çıkmadan önce engellenmesi açısından kritik önemdedir.
Kumarın cazip ambalajlara sarılarak topluma sunulmasına karşı tek çaremiz, gerçeği yüksek sesle dile getirmektir: “güvenli kumar” yoktur; yalnızca güvenli gelecek vardır.