Bir yanda diplomasi diğer yanda yıkım
ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül tarihinde İsrailli esirlerin serbest bırakılması ve Gazze’de ateşkesin sağlanmasını içeren 20 maddelik bir plan açıklamış, 3 Ekim tarihinde ise Hamas esir değişimini kabul ettiğini ve diğer bazı maddelerin müzakere edilmesi gerektiğini bildirmiştir.
Mısır’ın Şerm eş-Şeyh kentinde İsrail ve Hamas arasında dolaylı görüşmeler devam ederken, Siyonist devletin saldırıları ise devam etmektedir. Bir yandan bombalamalar devam ederken diğer yandan da İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, ihlal ve provokasyonlarını sürdürerek Doğu Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya polis koruması eşliğinde baskın düzenlemiştir.
İsrail’in görüşmeler devam ederken saldırılarını sürdürmesi diplomasi masasını sarsmaya çalıştığının en açık göstergesidir.
Mısır’da taraflar arasında mutabakata varılması Gazze’de 2023’ten bu yana devam edene soykırımın son bulması adına müspet bir gelişme olmuştur. Türkiye’nin ise anlaşmanın sahadaki uygulamalarını takip edecek görev gücünde, yer alacak olması garantörlük açısından en güvenilir taraf olmamızı ifade etmekle beraber diğer yandan da hem Gazze’nin tekrar aya kaldırılmasında hem de İsrail’in saldırganlığının ilerleyen süreçte engellenmesinde önemli bir adım olmuştur.
Türkiye’nin bu süreçte aktif yer alması mazlumlar için bir güven inşa etmiştir. Zira bugüne kadar olan süreç içerisinde yürüttükleri politikalar sebebiyle ne ABD ne İsrail mutabakatın sağlıklı ilerlemesi konusunda güven vermemektedir.
İsrail’in Gazze’deki soykırımı durdurması, bölgesel saldırganlığına son vermesi, Gazze’nin bir an önce ayağa kaldırılması tüm insanlığın ortak vicdan ve güvenlik meselesidir.
Sürecin hassasiyeti yüksek olduğu gibi ABD’nin bu anlamdaki gayretini artırması, İsrail’in saldırganlığına destek vermemesi gerekmektedir. Bu durum sadece Gazze ile kısıtlı değil, tüm bölgesel saldırganlığı kapsamak durumundadır.
Soykırımın son bulması, Gazze’nin ayağa kaldırılmasının ardından en önemli husus; tek ve gerçek çözüm yolu olan 1967 sınırlarına haiz, toprak bütünlüğü sağlanmış, egemen, bağımsız, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanınması akabinde de Birleşmiş Milletler’e tam üye yapılması zorunluluktur.
Türkiye bu anlamda üzerine düşen vazifeyi yapmak için gayret göstermiş ve bundan sonraki süreçte de göstermeye devam edecektir. Zira bölgenin kaderi yine bölgenin asıl sahipleri tarafından tayin edilmelidir.