Kıbrıs Türk’tür
1500’lü yılların ikinci yarısıyla beraber kalıcı bir Türk vatanı haline gelen Kıbrıs, 1878 yılında Ruslarla yapılan savaştan Osmanlı’nın mağlup olarak ayrılması sonucu İngiltere’ye kiralanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sürecinde ise Osmanlı’nın İttifak Devletleri yanında savaşa girmesi üzerine Kıbrıs, İngiltere tarafından ilhak edilmiştir.
1950’li yıllarda itibaren ENOSİS hedefiyle Rumların yaptığı toplu katliam ve soykırımlar adadaki Türk varlığının yaşam hakkını tehdit eder hale gelmiş, nitekim 1974 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı ile zulüm sona ermiştir. 1983 yılında ise Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi self-determinasyon hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir.
İlerleyen süreç içerisinde kalıcı barışın tesisine yönelik garantör ülkelerin de katılımıyla Birleşmiş Milletler gözetiminde çok sayıda görüşme ve girişimler gerçekleşirken özellikle de federasyon temelli yapılan müzakerelerin adaya barış getirmediği açık şekilde görülmüştür.
Kıbrıs adası, sahip olduğu jeostratejik konumuyla sadece Doğu Akdeniz açısından değil Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika hâkimiyeti için de merkez kabul edilen politikaların odağında olmuştur.
Kıbrıs, enerji güvenliği, deniz ticareti ve askerî denge açısından Doğu Akdeniz’in en kritik merkezlerinden birisidir. Süveyş Kanalı’na yakınlığı, Ortadoğu’ya açılan deniz yolu üzerindeki konumu ve önemli limanlarıyla ada doğal ve stratejik bir üs olarak öne çıkmaktadır. Bu anlamda da bölgesel manevra kabiliyetini belirleyen kilit bir noktada bulunmaktadır.
Son yıllarda Kıbrıs adasının huzur ve güvenliğini tehdit edecek politikaların hız kazandığı açıkça görülebilmektedir. ABD, 1987 yılında bütün Kıbrıs’ı kapsayacak şekilde başlattığı silah ambargosunu 2020 yılında Trump’ın ilk başkanlık döneminde kaldırmış, 2023 yılına gelindiğinde ise GKRK’nin konvansiyonel silahlara erişiminin önünü açan bir karara imza atmıştır. Aynı süreç içerisinde ise GKRK İsrail’den Demir Kubbe alımını tamamlamıştır. 2024 yılına gelindiğinde ABD konuyu daha da ileri bir seviyeye taşıyarak GKRK ile savunma alanında işbirliği mutabakatı imzalamıştır. Burada GKRK’nin NATO üyesi olmadığının, Türkiye ve Türklüğü en büyük tehdit olarak gördüğünün altını çizmek gerekir. Diğer yandan İsrail de özellikle Rum Kesimi üzerinden adada yoğun istihbarat faaliyetleri yürütürken, 1500 kişilik bir Siyonist Okulu’nun kurulmasına yönelik çalışmaların başlamış ve son yıllarda 4 binden fazla Yahudi aile buraya yerleşmiştir.
Özetle Kıbrıs üzerinden karanlık senaryolar kuran çevreler buradaki faaliyetlerini artırmış, enerji, ticaret ve askeri anlamda ada üzerinden Doğu Akdeniz, Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da hâkimiyet alanı oluşturmak adına politikalar yürütme gayretine girişmişlerdir.
Bugün tekrar gündeme koyulmaya çalışılan federasyon temelli devlet tartışmaları ise az evvel bahsettiğimiz hususlarla işletilmeye çalışılan karanlık hesapların tezahürüdür. Konunun gerçekçi ve tek çözüm yolu adada egemen eşitliğe dayalı iki devlet kurulmasıdır. Bunun dışında herhangi bir çözüm kabul görmeyeceği gibi Türkiye, Türklüğü yok sayacak, yaşam hakkına tehdit oluşturacak başka bir alternatife de asla müsaade etmeyecektir.
Kıbrıs Türk’tür ve ilelebet Türk olarak kalacaktır.