TASAV manifestosuyla tarımda “Türk ve Türkiye Yüzyılı”

YAYINLAMA:
TASAV manifestosuyla tarımda “Türk ve Türkiye Yüzyılı”

Türkiye’nin siyasi ve akademik hayatına son yıllarda güçlü bir giriş yapan düşünce kuruluşları (think tank’ler), artık sadece siyasi analizler üretmekle kalmıyor; ülkenin stratejik, somut ve hayati sorunlarına bilimsel çözümler sunuyor. Bu ekosistemin en yeni ve iddialı hamlesi ise, Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin himayelerinde gerçekleşen TASAV (Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı) Tarım Sempozyumu oldu.

Ankara Ticaret Odası (ATO) Congresium’da TASAV Başkanı İsmail Faruk Aksu, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Turan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ahmet Bağcı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz konuşma yaptı. Siyasetin, akademinin ve sektör temsilcilerinin “ortak akıl” çatısı altında buluştuğu bu sempozyum, tarıma dair ezberleri bozuyor: Tarım, artık sadece “ekonomik faaliyet” değil, “ulusal güvenliğin, toplumsal istikrarın ve geleceğin temeli” olarak yeniden tarif ediliyor. TASAV’ın sunduğu vizyon, “Tarım varsa hayat vardır” felsefesini, “Tarım varsa gelecek vardır” iddiasına taşıyor.

Konuşmacılar tarafından Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ismi her geçtiğinde salondaki katılımcılar tarafından alkışlandı. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Sempozyumu’nda fiziken bulunmasa da kurucu liderliği ve vizyonu tüm salonda, ruhen ön sırada hissedilmiştir. Konuşmacılar, kendisinin memleket meselelerine nedenli stratejik ve bilimsel yaklaştığının altını çizmiş, bu “ortak akıl” platformunun O’nun himayesiyle değerlendiğini vurgulamıştır.

Siyasetin çetin yollarında duruşu ve ilkeleriyle bir anıt gibi yükselen Sayın Bahçeli’ye duyulan bağlılık, siyasi tercihin çok ötesindedir. Bu, kalpten gelen, hürmet ve takdirle yoğrulmuş bir sevgidir; makam ya da beklentiden uzak, Allah rızası için edilen dualarla güçlenir.

Tarım gibi hayati bir alana akademik derinlik katan bir vizyoner olarak gönüllerde taht kuran Liderimizin daima sağlıklı, güçlü ve milletinin başında dimdik durması, ülkücü camianın ve milletimizin en büyük dileğidir. Kendisine duyduğumuz sevgi, saygı ve en derin hürmetle… 

İsmail Faruk Aksu Bey’in bahsettiği, çalışması 10 ay süren ve 66 akademisyenin yazılarından oluşan “Türkiye’de Tarım Sektörü”,“Türkiye’de ve Dünyada Gıda Güvencesi ve Gıda Güvenliği” ve “Türkiye’de Hayvancılığın Gelişimi” eserlerini, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Turan tanıttı.

Neden Düşünce Kuruluşları (think tank)?

Dünya çapında Brookings (ABD) ya da Chatham House (Birleşik Krallık) gibi yapılar, politika üretiminde “sessiz mühendislik” rolünü üstlenir. Bu rol, üç temel güçle icra edilir: Bilgi altyapısı (saha verisi ve modelleme), farklı aktörleri bir araya getirme gücü ve şeffaflık-ölçülebilirlik.

TASAV’ın bu sempozyumla gösterdiği performans, bu küresel mantığı yerli önceliklere uygulama çabasının somut örneğidir. Sempozyum, Tarım Bakanlığı’ndan rektörlere, çiftçilerden akademisyenlere kadar tüm paydaşları masaya oturtarak sorunlara bütüncül yaklaşımın kapısını açmıştır. Üstelik bu çaba, iklim ve su yönetiminden hayvancılığa uzanan üç ayrı eserle somut çıktıya dönüştürülmüş, politika yapımına doğrudan etki etme iddiası tescillenmiştir.

Yapısal Sorunlara Bütüncül Neşter

TASAV tarafından sunulan Tarım Manifestosu’nu, bir ziraat mühendisi ve tarım yazarı olarak dikkatle takip ettim. Manifestonun en değerli yanı, sorunların yüzeysel değil, yapısal olduğunu net bir dille ortaya koyması ve “destek miktarını artırmak” gibi günü kurtaran çözümler yerine, ekosistem yönetimi odaklı bir dönüşüm vizyonu sunmasıdır.

TASAV’ın “koruma-dayanıklılık,” “verim-katma değer” ve “pazar-yönetişim” eksenlerinde topladığı bu vizyonu, sektörün acil eylem planı niteliğindeki beş kritik başlıkta topluyorum:

  1. Su, tercih değil, bir zorunluluk… 

Manifestonun en hayati uyarısı, maalesef görmezden geldiğimiz “Türkiye’nin su zengini olmadığı” gerçeğidir. Bir ziraat mühendisi olarak biliyorum ki, su yönetimi artık bir milli güvenlik meselesidir. Damla/yağmurlamaya geçiş teşviklerinin su stresine göre farklılaştırılması zorunludur; aksi takdirde en verimli topraklar bile çoraklaşacaktır. Suyun israf edildiği üretim modeline daha fazla kaynak aktarmak intihardır.

  1. Çiftçiyi Korumak…

Zirai don, kuraklık ve girdi maliyetlerindeki astronomik artışlar, küçük üreticiyi üretimden koparmanın eşiğine getirdi. Çiftçinin toprağına sadık kalmasını sağlamak için, Manifestonun önerdiği gibi, “gelir tamponu” mekanizmalarının hızla devreye alınması şart. Maliyet-fiyat dengesini gözeten koruyucu destekler, çiftçiyi riskin tek sorumlusu olmaktan çıkararak, sistemde kalıcılığını güvence altına alacaktır.

  1. Kooperatifçilik, Dijitalleşme ile Yeniden Ölçeklenme…

Sektörün en büyük handikabı olan parçalı ve dağınık işletme yapısı, ancak güçlü bir Kooperatifçilik vizyonuyla aşılabilir. Çözüm; kooperatifleri dijitalleşme, izlenebilirlik ve doğrudan pazar erişimi ilkeleriyle tek çatı altında yeniden ölçeklemektir. Bu dönüşüm, sadece üreticinin pazarlık gücünü artırmakla kalmayacak, aynı zamanda tohumdan gübreye kadar girdi tedarik maliyetlerini de düşürecektir.

  1. Gıda Zincirinde Kayıp ve Fiyat Oynaklığına Son…

Üretimdeki kayıp ve israfın zincirdeki maliyeti, nihayetinde tüketiciye fahiş fiyat olarak dönüyor. Tarladan sofraya her halkada izlenebilirlik olmadan ne gıda güvenliği sağlanır ne de fiyat adaleti tesis edilir. Soğuk zincir lojistiğinin geliştirilmesi ve ürün akışının gerçek zamanlı izlendiği saydam fiyat panoları kurulması, bu alandaki adaletsizliği bitirmenin ve fiyat spekülasyonunu engellemenin tek yoludur.

  1. Hayvancılıkta Kalıcı Çözüm…

Yem ve mera bağımlılığı, hayvancılık sektörünü sürekli bir yüksek maliyet kısır döngüsüne sokmuştur. Islah programları ve biyogüvenlik standartlarının güçlendirilmesi elzemdir. Ancak en kritik adım, yerli kaba yem teşvikini artırarak dışa bağımlılığı azaltmak ve küçükbaş/süt sığırcılığını yapısal olarak destekleyerek kalıcı istikrarı yakalamaktır.

TASAV Manifestosu, Türkiye tarımının geleceği için bilimsel ve stratejik bir pusula sunmaktadır. Bu önerilerin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin gıda güvenliğini sağlamanın ve kırsal refahı yükseltmenin temel şartıdır. Ancak bu vizyonun başarısı, ölçülebilirlikle güvence altına alınmalıdır. 

TASAV’ın da işaret ettiği gibi, başarı, yayın ve etkinlik sayısıyla değil; su tasarrufu, çiftçi gelir istikrarı ve zincirdeki kayıp yüzdesinin geri kazanımı gibi somut sonuç göstergeleriyle takip edilmelidir. Her yıl “Tarım-Gıda Etki Raporu” yayınlanması gerekliliği, TASAV’ın stratejik milliyetçiliği bilimsel disiplinle buluşturma iddiasının bir gereğidir.

Sevgili çiftçi ve tarım dostu okurlarım,

Siyaset sahnesinde “beka” kelimesi dile geldiğinde çoğu zihin, sınır güvenliği, terörle mücadele ya da siyasi istikrar gibi dar bir çerçeveye yönelir. Oysa MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Büyük milletlerin her zaman beka meselesi vardır.” sözleri, bu kavramın çok daha geniş ve derin bir anlam dünyasına işaret eder. Beka; yalnızca askeri tehditlere karşı ayakta durmak değil, ülkenin coğrafyasını, sosyal dokusunu, ekonomik yapısını ve yaşam kaynaklarını korumak demektir. Toprağın veriminden suyun berraklığına, kültürün sürekliliğinden nesillerin güvenli geleceğine kadar uzanan bu kavram, aslında bir milletin hem bugünkü hem de yarınki varlık imtihanıdır.

Toprak… Üzerinde yürüdüğümüz, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz kadim vatan.

Su… Her canlının damarlarında hayatı taşıyan sessiz mucize.

Ve gıda… Tabağımıza gelene kadar binlerce emek, alın teri ve sabrın birleştiği kutsal nimet.

Bunlar olmadan ne bayrak dalgalanır ne şehirler ayakta kalır ne de milletin varlığı sürer. Bir milletin çöküşü bazen savaş alanlarında başlamaz; bazen bir damla suyun eksilmesiyle, bir avuç toprağın çoraklaşmasıyla başlar. Sınır boylarındaki nöbetçiler kadar, tarladaki çiftçi de ülkenin bekçisidir. Bugün dünyada yaşanan krizler gösteriyor ki, gelecek yüzyılın en sert mücadeleleri tanklarla, füzelerle değil; su kaynakları, verimli topraklar ve gıda üretimi için verilecek.

Son söz: TASAV, tarımı bir ulusal ittifak ve reform alanı olarak konumlandırmış, “Toprağın, bilimin ve emeğin ittifakını” kurmuştur. MHP Lideri Bahçeli’nin himayesinde çizilen bu yol haritası, tarımın sadece bugünü doyurmak değil, geleceği mümkün kılmak olduğunu gösteriyor. 

Sempozyumun değeri, sorunları teşhis etmekle yetinmemesinde. Toprak, su ve bilgiyi aynı denklemde buluşturan TASAV vizyonu, üreticinin gelirine istikrar, sofraya güven, ülkeye itibar kazandıracak bir büyük dönüşüm çağrısıdır.

Artık mesele, “ne yapılacağını” tartışmak değil; “nasıl ve ne zaman” yapılacağını takvime bağlayıp ölçmek. Artık “suya saygı, toprağa itina, çiftçiye itibar kazandırma zamanı…”

Bir ziraat mühendisi ve tarım yazarı olarak tarım sektörünü gündeme alan ve bizlere tarım sempozyumu heyecanını yaşatan TASAV ailesine ve başta İsmail Faruk Aksu Bey’e, Konur Alp Koçak Bey’e, Abdulkadir Bektaş Bey’e, Kadir Yıldız Bey’e, Oğuz Yılmaz Bey’eve seminere emek ve gönül veren herkese yürekten teşekkür ediyorum.

Medya desteğiyle sesimizi daha geniş kitlelere ulaştıran Türkgün Gazetesi’ne ve Bengü Türk TV ailesine şükranlarımı sunarım.

Kalın sağlıcakla…

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...