Eurofighter anlaşması: Kaan’a giden yolun ara durağı
Türkiye, 27 Ekim 2025’te Birleşik Krallık ile 20 adet Eurofighter Typhoon için 8 milyar sterlinlik anlaşmayı imzaladı. İlk teslimat takvimi 2030 olarak açıklandı. Bu tablo, Ankara–Londra hattında savunma iş birliğinde yeni bir sayfa açarken, Türk Hava Kuvvetlerinin önündeki geçiş dönemi ihtiyacını da somut bir çözüme kavuşturdu.
Anlaşmaya Meteor ve Brimstone gibi kritik mühimmatların dâhil olduğu, uluslararası basına konuşan kaynaklarca teyit edildi. Bu, yalnızca platform alımı değil, caydırıcılık paketinin de satın alındığı anlamına geliyor. Meteor, ağ-merkezli angajman ve geniş “kaçışsız bölge” kabiliyetiyle hava-hava muharebesinde oyunu değiştirirken; Brimstone, düşük yan hasarlı hassas taarruzla kara ve deniz hedeflerine karşı vurucu gücü artırıyor. Türkiye’nin envanter ve doktrininde “uçak+mühimmat+ağ” üçlüsünü aynı anda güçlendiren bu resim, masadaki rakamların neden yüksek göründüğünü de izah ediyor.
2019’dan beri F-35 dosyasından dışlanmış, F-16V paketi ise ancak 2024’te siyasî şartlar eşliğinde rayına oturmuş bir Türkiye’nin farklı arayışlar içinde olması doğal. Ankara bu arada milli muharip uçak KAAN projesini hızlandırdı; ilk uçuş 21 Şubat 2024’te gerçekleşti ve 2028’den itibaren ilk 20 uçağın teslim edilebileceği takvim duyuruldu. Bu nedenle Typhoon, “kalıcı yönelim” değil akıllı bir ara kuvvet: KAAN gövdeye girene kadar hava üstünlüğü ve hava savunması görevlerinde boşluk bırakmayan bir köprü.
Yeni üretim 20 uçağın 2030’dan itibaren gelmesi planlanırken, Türkiye’nin Katar ve Umman’dan 24 ikinci el Typhoon için de müzakere yürüttüğü, Savunma Bakanlığı açıklamalarıyla doğrulandı. Bu adım, “bugünden yarına” oluşabilecek riskleri hafifletmek, Ege–Doğu Akdeniz–Suriye hattında anında devreye girecek bir kapasiteyi hazır tutmak demek. Kısacası, “hemen uçacak kuşlar” ile “yarının filosu” birlikte tasarlanıyor.
Eurofighter konsorsiyumunun ihracat onayları, özellikle Almanya ayağında yıllarca takıldı. Bu yıl Berlin’den gelen olumlu karar, düğümü çözdü ve Londra’nın yürüttüğü diplomatik–endüstriyel liderlik, anlaşmayı masaya indirdi. Avrupa’nın Rusya–Ukrayna savaşıyla hızlanan yeniden silahlanma döngüsünde, Türkiye’nin NATO’nun güney kanadında taşıdığı yük görünür hâle geldi; Eurofighter da bu resimde ortak caydırıcılığın bir çarpanı olarak konumlandı.
Typhoon’un nominal performans verilerinden ziyade, Türkiye açısından kritik olan Meteor ile kazanacağı yeteneklerdi. Bu, Ege’de it dalaşından bölgesel hava savunmasının derinlerine kadar uzanan bir yelpazede, “ilk gören–ilk vuran” oyununu Türkiye’nin lehine çevirebilir. Brimstone ise Mavi Vatan sahasında hızlı, hareketli deniz hedeflerine veya asimetrik kara tehditlerine karşı düşük yan hasarlı noktasal vuruş sağlar. Türk İHA ekosistemi ve mevcut akıllı mühimmat portföyüyle birlikte düşünüldüğünde, ortaya çok katmanlı bir angajman zinciri çıkar: Keşif–hedef tespiti–vurucu unsur. Bu zincirin kopmaması, eğitim–idame–yedek parça–simülatör ve lojistik kuyruk disiplinine bağlıdır.
Fiyat etiketine “yüksek” diyenler az değil. Ancak şu soruyu sormadan sağlıklı hüküm vermek mümkün değil: Ne ile kıyaslıyoruz? Uçağın çıplak bedeli mi, yoksa bakım altyapısı, eğitim, silah, yedek parça, simülatör ve uzun yıllara yayılan idame maliyet ömrü mü? Türkiye, 2000’lerin başından bugüne savunmada “yerli–millî” atılım yaparken öğrendi ki caydırıcılığın bir maliyeti vardır; asıl pahalı olan ise zafiyetin bedelidir. Kaldı ki, paket içeriğinin büyük kısmı mühimmat ve entegrasyon kalemlerinden oluşuyorsa, sahaya yansıyan değer esasında uçak+mühimmat+ağ toplamıdır.
Ankara–Londra arasındaki iş birliği yeni bir gelişme değildir. KAAN/TF-X programında 2017’den beri tasarım işbirliği yürütüldü; bugün Typhoon paketiyle operasyonel iş birliği katmanı ekleniyor. Bu, Batı’yla “karşılıklı fayda” zeminini güçlendirebilir. Ancak dersini Gezi hadiselerinden, 15 Temmuz hain darbe girişiminden ve S-400 fırtınasından çıkaran bir ülke bilir ki; egemenlik sahası pazarlık konusu değildir. Bu nedenle teknoloji transferi, yazılım erişimi, kullanıcı kısıtları ve ambargo riskleri titizlikle yönetilmeli; KAAN’ın zaman–bütçe–test takvimi bu “geçici rahatlama” nedeniyle asla gölgede bırakılmamalıdır.
KAAN’ın ilk uçuşu sonrasında 2028 bandında ilk blok teslim hedefi sabit tutuluyor. Evet, motor tedariki etrafında lisans ve ihracat izinleri tartışmaları yaşanıyor ama karar verici irade, motor millîleştirmesi ve parça–alt sistem ekosisteminin büyütülmesi yönünde kararlı. Typhoon, bu süreçte bir “ara durak”tır; hedef, yerli 5. neslin kalıcı omurga olduğu bir Türk Hava Kuvvetleri’dir. Bu yolda atılan her adım, KAAN’ın test–kalifikasyon–seri üretim takvimini hızlandıracak, genç mühendislerin, pilotların ve teknisyenlerin önünü açacaktır.
Eurofighter Typhoon alımı, Batı’yla savunmada yeni bir köprü kuruyor; Türkiye bu köprüden geçerken milli hedefe, KAAN’a doğru yol alıyor Köprüyü sağlamlaştıran; eğitimden mühimmata, bakım idamesinden ağ-merkezli harbe kadar disiplinli uygulama ve kararlı millîleştirme olacaktır. Türkiye, mavi ve gök vatanı aynı anda koruyacak çok katmanlı caydırıcılığını inşa ediyor. Typhoon bu mimarinin bugün ihtiyaç duyduğu taşıyıcı kolon; yarın o kolonu, KAAN’ın gölgesinde Türkiye’nin kendi evlatlarının ürettiği gövde devralacak.