542 milyar lira'lık mesaj!
Türkiye’de tarımın konuşulma biçimi yıllardır kısır bir döngüye sıkışmış durumda. Et fiyatı arttığında kıyamet kopuyor; domates ucuzladığında ya da karpuz para etmediğinde“çiftçi battı” manşetleri atılıyor. Halbuki Türkiye Büyük Millet MeclisiPlan ve Bütçe Komisyonu’nda Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın yaptığı kapsamlı sunum, bu tartışmaların çok daha derin bir fotoğrafı olduğunu yeniden hatırlattı:
“Tarım artık ekonomi masasında değil, devlet aklının en sert çekirdeğinde konuşulan bir güvenlik meselesidir.”
Bu bütçenin gerçek değerini anlamak için, meselenin sadece Tarım Bakanlığı üzerinden değerlendirilmesi yetmez.Bu bütçe, devletin en tepesinden aşağıya doğru uzanan beş odak noktası tarafından şekillendirilmiştir:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ınstratejik vizyonu,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ninmilli duruşu,
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’infinansal disiplini,
Ticaret Bakanlığı’nın dış pazar perspektifi,
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nınuzun vadeli devlet aklı.
Ve bu beş yapının ortasında, adeta “denge bakanlığı” rolü üstlenen bir isim var:İbrahim Yumaklı.
Bu nedenle baştan söyleyelim:Yumaklı bu yıl, sadece tarım sektörünün değil, devletin tüm güç merkezlerinin önünde zor bir sınavı daha başarıyla geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır her fırsatta şu temel ilkeyi vurguluyor:“Türkiye kendi kendine yeten bir ülke olmak zorundadır.”
Bu sadece bir slogan değildir;Erdoğan’ın tarım politikasının özünde gıda egemenliği, stratejik bağımsızlık, yerli üretim, su yönetimi, tohum millileşmesi gibi kavramlar vardır.
Bu perspektif, Yumaklı’nın bütçesine de yön veren asli hat oldu.Yumaklı’nın sunumunda sarf ettiği şu cümle tam da Erdoğan’ın çizdiği stratejik hattın teknik karşılığıdır:“Tarımsal üretimi bir milli güvenlik meselesi olarak görüyoruz.”.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarıma bakışı, ideolojik ve milli boyutuyla her zaman daha serttir.Bahçeli’ye göre:“Tarım çökerse vatan savunması zayıflar.”“Çiftçi, üretici sahipsiz bırakılırsa milli direncimiz zedelenir.”Bahçeli, yıllardır üreticinin korunmasını, millî yem, milli tohum politikalarının güçlenmesini, kırsalın stratejik bir alan olarak ele alınmasını savunur.
Bu yılki bütçe de aslında Bahçeli’nin uzun süredir dile getirdiği üç temel milli önceliği taşıyor:Kayıtlı üretimin artırılması, Tohumda millileşme hamleleri, Meraların, suyun ve ormanın stratejik alan olarak ele alınması.
Nitekim Yumaklı’nın “suyu merkeze alan üretim planlaması”, “yerel tohumları”,“yerli çeşit geliştirme”, “hayvancılıkta bölgesel planlama” gibi vurguları Bahçeli’nin milliyetçi tarım yaklaşımıyla kusursuz biçimde örtüşüyor.
Bu nedenle MHP cephesinde Yumaklı’nın bütçesi, “doğru yönde atılmış ciddi bir adım” olarak değerlendirilmiştir.
Ve bu sert gerçeklikler arasında; Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarım bütçesi üzerindeki etkisini her zamankinden daha görünür kılıyor.
Ama gelin işin perde arkasına bakalım: Bu üç gücün arasında ince bir diplomasi yürütmek zorunda olan kişi kim?
Elbette Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı.
Ve dürüst olalım: Yumaklı bu sene de zor bir sınavı, ciddi bir siyasi trafikle geride bırakmayı başardı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ülkede mali disiplini yalnızca savunan biri değil; o devletin damarlarına iğneyle işleyen bir teknokrat. Şimşek’in tarıma bakışı romantizm içermez. Onun penceresinden tarım; veriye dayanmalı, hedefi olmalı, savrulmamalı, popülizme kurban edilmemeli ve her kuruşun dönüşü hesaplanmalı.
Bu tabloda Yumaklı’nın sunumunda altını kalın çizgilerle çizdiği “suyu merkeze alan üretim planlaması”, “mazot-gübre odaklı destek modeli”, “kayıtlılık artışı” ve “dijital toprak haritası” gibi başlıklarla; Yumaklı, Hazine’nin görmek istediği fotoğrafı masa üzerine koymayı başarmıştır.
Ticaret Bakanlığı’nın tarıma bakışı tamamen realpolitik bir yerden gelir: “İhracat varsa bereket vardır.” Onlara göre tarımsal üretim yalnızca iç talebi doyurmak için değil, Türkiye’nin dünya pazarlarında ayakta kalması için yapılmalıdır. Bu açıdan Yumaklı’nın sunumunda verdiği veriler, ticaret cephesinde adeta bir “dosya tamamlanmıştır” etkisi yarattı: 186 ülkeye ihracat, 2.218 ürün, 32,6 milyar dolar tarım-gıda ihracatı, Avrupa’da tarımsal hasılada birincilik, Su ürünlerinde ihracat patlaması. Bu tablo Ticaret Bakanlığı açısından şu demektir: “Tarım artık cari dengeyi sırtlayan stratejik sektörlerden biridir.”
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) konuyu bugünden değil, 2030, 2053 ve 2071 perspektiflerinden okur. SBB’nin temel soruları şunlardır: Türkiye 10 yıl sonra kendi kendine gıda sağlayabilecek mi? Su stresi kritik seviyeye indiğinde ne olacak? Tohum bağımlılığı azalıyor mu? Tarım verisi doğru mu? Destekler verimlilik odaklı mı? Tarım, stratejik sektör kimliğini koruyor mu?
Yumaklı’nın sunumu tam da bu sorulara göre kurgulanmış gibiydi: Üretim planlaması, Kapalı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, 11 havzada su kısıtı modelleri, Dijital Toprak Haritası, Tarım sayımı, Yapay zekâ tarım stratejisi, Organize Tarım Bölgeleri, Bitki Reçete Sistemi, Gen bankaları, ata tohumları. SBB’nin uzun vadeli kriterlerine göre, bu bütçe “şekil şartlarını değil, içerik şartlarını” yerine getiren bir bütçedir.
Tarım kolay bir alan değil.Bir anda her şeyin kontrolden çıkabileceği,hatta çıkmaya müsait bir sektör:Kuraklık olur, maliyet fırlar, ithalat baskı yaratır, fiyatlar uçar ve siyaset 24 saat içinde yangına döner.Bu nedenle tarım bakanının bütçe sunumu sadece teknik bir sunum değil; siyasi liderlik testidir.
Yumaklı’nın bu yılki performansı üç noktada kritik önemdeydi:
Hazine’ye “disiplin” dedi.
Ticaret’e “ihracat rekorları” sundu.
SBB’ye “geleceği planlayan devlet aklı” sundu.
Son söz:Tarım bütçesi sadece bir tarım bütçesi değildir.Bu bütçe devletin;millî egemenlik iddiası,mali disiplin hassasiyeti,ihracat vizyonu,uzun vadeli planlama refleksi vesiyasi liderliğinin ortak bir ürünüdür.Böyle bir bütçenin komisyona sunulabilmesi, başlı başına büyük bir diplomatik maharettir.
Bu nedenle açıkça söylemek gerekir:Yumaklı bu yıl yalnızca teknik bir bütçe sunmadı;devletin beş ayrı güç merkezini aynı hedefte buluşturan nadir bakanlardan biri olduğunu gösterdi.
Ve bu nedenle:“Bu bütçe tesadüf değildir.Bu bütçe Türkiye’nin hesabıdır.”