Bir metafor olarak çöl bağlamında Terörsüz Türkiye
Çöl, özellikle edebiyat başta olmak üzere birçok çalışma alanının konusudur. Bazen tam olarak coğrafi gerçekliği bazen hayata olan etkisi ve bazen de düşünce üzerindeki tesiri üzerinden çöl önemli bir metafor olarak kullanılmaktadır. Çöl üzerine yapılan araştırma ve çalışmalara bakıldığında çoğu zaman hayata olan etkisinin daha ön planda olduğu görülmektedir. Çalışma alanınız veya çalışmanızda “çöl metaforunu” niçin konu edindiğinize göre yine çölün hangi özellikleri veya etkisini dikkate alacağınız belirlenir ve içerik bunun üzerine kurulur. Özellikle felsefede çöl üzerine, onun somut çeşitli özelliklerinden hareketle, kültür dünyasında nasıl dile getirildiği, nasıl tecrübenin konusu kılındığı ve düşünceye nasıl etki ettiği bağlamında çok çeşitli soyutlamalara konu kılınır. Bazen çöl metodolojik bir araştırmaya izin vermeyecek düzeyde istikrarsızlık içerdiği için olumsuzlanır bazen Nietzsche gibi düşünürler tarafından önemli bir imge olarak kullanılır. Biz çölü yön tayin etme ve doğru yolu bulma konusundaki güçlükeri ihtiva etmesi üzerinden değerlendirmemizin konusu kılıyoruz. Belirsizlik ve güvensizlik mekânıdır Çöl. Her zaman değişimin hızlı olduğu bu mekânda istikrarsızlık ve öngörülemezlik hâkimdir. Hedefinize ulaşacak yönü tayin etme ve doğru yolu bulma oldukça zordur.Bu mekânda yol bulmak ancak tecrübeyle mümkündür ve ataların sesine,yaşayan kıymetlerin tecrübesine kulak vermeyi gerekli değil zorunlu kılar.
Dünya durumu, bölgesel süreçler ve iç politik gelişmeler bugün tam olarak çöl metaforunu çağrıştırmakta ve hatta yaşatmaktadır.Bugün dünya ve bölge üzerine yapılan her değerlendirme bir gerçekliğin tespiti değil sadece çeşitli tahminleri ifade etme düzeyinde kalmaktadır. Aynen bir çöl gibi istikrarsızlık ve öngörülemezlik hâkimdir. Tam olarak bu noktada tecrübeye, stratejik akla ve dünya, bölge denklemindeki jeopolitik oyunlara odaklanmak gerekir. Bunu sadece bir uzmanlık işi olarak görmek yanılgıdır. Çok güçlü bir tecrübeye, devlete ve millete adanmış bir ömrün ferasetine ihtiyaç vardır. Ataların sesi ve kıymetlerin tecrübesi/feraseti her zaman olduğundan bugün daha değerlidir. Bu konuda Türk siyasetinde düzen, güven ve istikrarlı var oluşun mekânı MHP’dir. Genel Başkanı Devlet Bahçeli Beyefendi ise ataların sesi, tarihsel aklın ve tecrübe edilmiş geleneğin temsilcisidir. Devlet Bahçeli Beyefendi’ye bu noktada kulak vermek önemlidir, gereklidir ve hatta bu defa sonradan anlamak çok geç kalmak olabilir.
Siyaset yapma biçimi olarak slogan değil fikir, hamaset değil sağduyu, propaganda değil değer üretimi, sorunlardan beslenme değil çözümü merkeze alan ve gelecek yüzyılı amaç edinen tutumu, Türk milletinin sağduyusunda köklü olarak yer edinmiş olan Devlet Bahçeli Beyefendi’nin aldığı bu sorumluluk Cumhuriyet tarihinin en önemli eşiklerinden birine tekabül etmektedir. Devlet Bahçeli Beyefendi, Türk devleti ve Türk milleti için bütün dünya dinamiklerinin yerinden oynadığı bu günlerde gelecek yüzyılın ruhuna uygun bir konum belirlemekte ve bu stratejisini algılar üzerinden değil gerçekler üzerinden temellendirmektedir. Terörsüz Türkiye’nin hedefi bin yıllık kardeşliği ve varoluş iradesini gelecek yüzyıla taşımak, yıllardır devam eden bir sorunu bütün göstergeleriyle siyasi/toplumsal hayatımızdan silmektir.Dünya dengeler sisteminde Türkiye’yi en sağlıklı, en sağlam pozisyona yerleştirmek Türk milleti ve devletinin tarihsel varlığını, birliğini, bütünlüğünü gelecek yüzyıla taşımaktır.Terörsüz Türkiye ile bölgesel istikrasızlıklar aşılacak ve Türkiye’nin bölgesel aktörlüğü kalıcı kılınacaktır. Türk milletinin tecrübesiz, mefkûresiz ve hiçbir sınavda başarı gösterememiş olanların çöl üzerine konuşmalarına asla anlam yüklemeyecektir. Türk milleti bir medeniyet milletidir ve gizil öğrenme süreçlerine, informel olan üzerinden gelişen yüksek ferasete sahiptir ve bunun için de “Devlet Bey diyorsa, yapıyorsa bir bildiği vardır” demektedir.
