Türkiye'nin davet edilmediği toplantı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Türkiye'nin davet edilmediği toplantı

Türkiye, Filistin meselesinde İsrail’e en sert tavrı alan ülke. 

İsrail’le tüm ticaretini kesti, ilişkilerini askıya aldı, siyonistlerin soykırımcı kimliğinin tanıtılmasında uluslararası platformlarda öncülük yaptı. Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi devletler 70 bin insanın cinayet zanlısı Siyonist İsrail’le ne ticaretini ne de siyasi ilişkilerini kısıtlayıcı tedbirler getirdiler. 

Türkiye İsrail’le sadece Gazze’de değil, Suriye’de de doktrin ve perspektif çatışması içerisinde. Türkiye, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’de merkezi otoritenin güçlenmesini açıkça savunuyor ve Ahmed el-Şara yönetimine bu yönde güçlü destek veriyor. İsrail ise Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tahkim edecek her adımı kendi yayılım stratejisi açısından bir risk olarak görüyor. Bölgenin hiçbir köşesinde Türkiye’yle uzlaşma ihtimali bulunmayan İsrail, Gazze’de konuşlanacak olan uluslararası istikrar gücünde Türkiye’nin görev üstlenmesini engellemeye çalışıyor. Türkiye tarihsel belleği, bölgesel etkisi, askeri güç unsurları ve diplomatik ağırlığıyla Ortadoğu’daki statükoyu değiştirebilecek bir aktör. İsrail de böyle bir aktörün kendi statükosuna halel getirebilecek bir güç değişikliği yaratmasına karşı. Siyonistlerin bu Türkiye çekincesi, 45 ülke temsilcisinin Gazze’deki uluslararası istikrar gücünü tartışmak üzere bir araya geldikleri toplantıya Türkiye’nin davet edilmemesine neden oldu. 10 Ekim’de Şarm El-Şeyh’te imzalanan ateşkes anlaşmasında garantörlük üstlenen ve sürecin en kritik ayağını oluşturan Türkiye’nin bu toplantıya davet edilmemesi elbette diplomatik unutkanlık veya siyasi bir protokol yanlışı değildi. Bilinçli bir tercihti. Gelgelelim Türkiye’nin bulunmadığı bir Gazze denkleminden herkesin nemalanacağı bir barışın çıkma umudu da neredeyse yok gibi. 

Hamas’ın ateşkes anlaşmasına ikna edilmesinde Arap devletlerinden daha etkin bir iletişim yürüten, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması adına köprü oluşturan ve en zorlu anlarda devreye giren ve bu sebeplerle ABD Başkanı Trump tarafından defalarca teşekkürle anılan kişi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan idi. Türkiye’nin davet edilmediği masada bulunan ülkelerin büyük kısmı ise İsrail’le ticari ve diplomatik ilişkilerini kesmedikleri gibi bazıları bu soykırım sürecinde de ilişkilerini derinleştirdiler. Gazze ile sınırı bulunan Mısır İsrail’le ilişkilerini sürdürürken, Abraham Anlaşmaları çerçevesinde İsrail’le normalleşmeyi ilerleten Arap ülkeleri masadayken, Türkiye gibi bir ülkenin masanın dışına çıkarılması sadece İsrail adına bir çevre düzenlemesi olur. 

Ateşkes anlaşması imzalandığından beri 738 kez anlaşmayı ihlal eden, her defasında Gazze’yi yeniden bombalayan, ateşkes döneminde bile yüzlerce sivilin hayatına mal olan ve fiili olarak anlaşmanın ruhunu hiçe sayan İsrail’i dizginleyebilecek tek güç, sahaya ayak basmış bir Türkiye’dir.  Siyonist İsrail Gazze’de kendisine rahatça meydan okuyabilecek bir gücü, özellikle Türkiye’yi bu nedenle denklemde istemiyor. Bunun yerine ihlallerini görmezden gelerek kendisine net bir meydan okuma gerçekleştirmeyecek ve psikolojik üstünlüğünü rahatlıkla dayatabileceği devletleri masada ve sahada tutmak istiyor. İsrail istediği zaman ateşkesi bozup Gazze’yi yeniden vurabileceği, işgal alanlarının sınırlarıyla oynayabileceği bir konfor alanını arıyor. Türkiye gibi etkili bir güç unsuru bu denkleme elbette uygun değil. Ancak Türkiye’nin dışlanacağı bir sürecin barışla neticelenebilmesi de mümkün değil.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...