Yazan: Prof. Dr. Cengiz Şahin

Özel Okullar Ayrıcalıklı mı?       

Bir toplumun gelişmesinde önemli ve en temel etkenlerden birinin eğitim olduğu bilinmektedir. Eğitim; bireyleri bedensel, zihinsel, psikolojik ve ahlaken yetiştirmeyi, bireylerin bütün olarak gelişmesini, kendisine ve topluma yararlı bir insan olmasını amaçlar.

Çağımızda eğitim; bir sistem, yapı, süreç ve kavram olarak yeniden tanımlanırken, eğitim sistemlerinin bileşenleri de yapısal bir dönüşüm yaşamaktadırlar. Bu bağlamda okullar toplumun merkezinde yer alan temel değişim kurumları, öğrenciler stratejik insan kaynağı, yöneticiler stratejik değişim liderleri, veliler stratejik paydaşlar, öğretmenler ise stratejik öğretim liderleri olarak yeniden tanımlanmaktadır.

Son yıllarda FETÖ’nün karargâhı hâline gelen eğitim kurumlarının çağın gerisinde kaldığını, öğrenciyi bir bütün olarak geliştirme amacından uzaklaştığını toplum olarak gördük. FETÖ’nün eğitim sistemi, doğuştan getirilen bireysel farklılıkların göz ardı edildiği, yarış odaklı, birbiriyle kıyasıya mücadele eden, millî ve manevi değerleri çarpıtılmış bir nesil yetiştirme üzerine kurgulanmıştı.

15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından FETÖ’nün gerçek kimliği ortaya çıkmış, millî ve manevi değerlere bağlı nesiller yetiştirdikleri sayıltısının bir kamuflaj yahut algıdan başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır.

FETÖ, öğrenciler üzerindeki dönüşümü başlangıçta devlet okulları yani resmî okullar üzerinden sonra ise paralel olarak hayata geçirdiği kendi özel okulları üzerinden gerçekleştirmeye çalışmıştır. Devlet okulları ve özel okullar arasındaki geçişkenliği bu terörize yapı kendince çok iyi kurgulamıştır. Öyle ki devlet okullarındaki en parlak öğrencileri çeşitli imkânlar sunarak özel okullarına çekebilmiştir.

FETÖ’nün gerek resmî okullardaki gerekse özel okullarında kurguladığı ve kurduğu sözüm ona “köklü” eğitim sistemini Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili kurumlar bugün ne kadar çağımıza uygun, yerli ve millî hâle getirilebildi?   

Şu ana kadar yapılan çalışmaların daha ziyade nicelik yani insan kaynağı üzerinde olduğu görüldü. FETÖ’yle iltisaklı yüz binlerce eğitim çalışanı görevinden el çektirildi. Ancak FETÖ’cülerin allak bullak ettiği eğitim sisteminin niteliği yani temel felsefesi üzerinde ise aradan 7 yıl geçmesine rağmen kararlı ve kapsamlı bir dönüşümün gerçekleştiğini söylemek pek de mümkün değil.

Son günlerde Millî Eğitim Bakanlığımızın, yaptığı çalışmalarla ilgili kamuoyunu bilgilendirici çeşitli açıklamalarda bulunduğunu görüyoruz. Ancak yapılan çalışmaların millî eğitimin bozulan sisteminin yeniden düzenlenmesinden ve temel felsefinin yeniden inşasından ziyade işleyen sistem içerisinde aksayan bazı sorunların çözümlenmesinin ötesine geçemediği fark edilmekte. Kılık kıyafet, devlet okullarında kayıt ücretinin alınmaması, devamsızlık, Türkçe başarı puanının yüksek tutulması bunlara örnek verilebilir.

Ayrıca MEB açıklamalarında genelde devlet okullarına odaklanmaktadır. Bir de parası olanın “özel eğitim” aldığı özel okullar var. Bunlarla ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor, kamuoyuna yansımıyor.

Anayasamızda, “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. İlköğretim (ilkokul, ortaokul) kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” denilmektedir. Devlet okulları parasız olmasına karşın vatandaşlarımız 100 bin ila 500 bin Türk Lirası ödeyerek çocuklarını özel okullara gönderme yarışındalar. Neden? Geçtiğimiz bu hassas dönemde, tüm ekonomik sıkıntılara rağmen vatandaşlarımız neden çocuklarını özel okullara gönderme yarışındalar? MEB buna karşı ne gibi önlemler almaktadır?

Geleneksel açıdan baktığımızda kar amaçlı olmayan, sosyal bir girişim ve hizmet olarak görülen özel okul, giderek artık kar amaçlı bir sektör olarak görülmeye başlanmış, giderek bir eğitim piyasası oluşturmuştur. Bu piyasanın oluşmasında ise FETÖ gibi yapıların önemli etkisinin olduğunu söylenebilir.

MEB’in son yayımladığı verilere bakıldığında özel okulların sayısının her geçen gün de arttığı görülecektir. MEB’in son verilerine göre, resmî okulöncesi okul sayısı 11 bin 716, derslik sayısı 28 bin 281, öğrenci sayısı 1 milyon 681 bin 705, öğretmen sayısı 59 bin 305’dir. Özel okulöncesi okul sayısı 6 bin 528, derslik sayısı 31 bin 524, öğrenci sayısı 373 bin 645, öğretmen sayısı 28 bin 018’dir. İlkokul düzeyinde resmi okul sayısı 23 bin 117, derslik sayısı 240 bin 716, öğrenci sayısı 518 bin 6811, öğretmen sayısı 261 bin 473’dür. İlkokul düzeyinde özel okul sayısı 2 bin 065, derslik sayısı 31 bin 579, öğrenci sayısı 348bin 720, öğretmen sayısı 38bin 494’dür. Ortaokul düzeyinde resmi okul sayısı 16 bin 640, derslik sayısı 170 bin 134, öğrenci sayısı 4 milyon 810 bin 517, öğretmen sayısı 329863’dür. Ortaokul düzeyinde özel okul sayısı 2 bin 266, derslik sayısı 28 bin 508, öğrenci sayısı 376 bin 426, öğretmen sayısı 42673’dir. Lise düzeyinde resmi okul sayısı 9 bin 264, derslik sayısı 174 bin 654, öğrenci sayısı 6 milyon 217 bin 743, öğretmen sayısı 323 bin 847’dir. Lise düzeyinde özel okul sayısı 3 bin 422, derslik sayısı 46 bin 173, öğrenci sayısı 571 bin 938, öğretmen sayısı ise 70 bin 710’dur.

              Tüm gelişmeler ve sayısal verilere bakıldığında Türk Millî Eğitiminin köklü bir eğitim geleneğine sahip olunduğu görülmektedir. Ancak günümüzde bu durum bilinen bazı nedenlerle yozlaşmış olsa da alınacak “millî” önlemlerle eğitim sistemimizin tekrar rayına oturacağına inanıyoruz.  

Başkomutan ve Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.” özdeyişi Türkiye için nitelikli öğretmen yetişmenin ve nitelikli öğretmenlerin nitelikli öğrenci yetiştirmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulaması bakımından bizlere yol gösterici içeriktedir.

Eğitim-öğretim her milletin olduğu gibi Türk milleti için de en önemli ve en temel konulardan biridir. Çünkü eğitim-öğretim, her şeyin temelidir. Bundan dolayı her millet, eğitime-öğretime önem vermiş, kendine özgü sistemler oluşturmaya çalışmıştır. Kendine özgü “eğitim-öğretim sistemi”ni oluşturan ve çağı kendi değerlerine göre okuyan, kendine özgü “millî model”i yerleştiren milletler varlığını sürdürüp gelişmeyi yakalayabilmişlerdir.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin şu veciz ifadesi konuyu çok net bir şekilde özetlemektedir: "Hangi bunalımla sınanıyor, hangi gerilimde yoruluyorsak, zahmet edip eğitime kafa yormadığımızdandır!"